Yutmi

PERİLERİN DİYARI ( Ihlara Vadisi, Avanos)

Eylül 13 2010

BÖLÜM .I. IHLARA VADİSİ

Ihlara Vadisi’ne doğru saptığımızda saat on sularıydı. Selime, perilerin bizi ilk karşıladığı yerdi. Neden bilmiyorum, Selime’de durmadan yolumuza devam ettik. Hedefimiz Ihlara Vadisi idi ve belki de artık bu perili köşklerden daha milyonlarca göreceğimizi düşünerek, burada durmadık. Nevşehir’e seneler önce gelmiştim. Hatırladığım peri bacaları ve Avnos’daki çömlek atölyeleriydi. Ihlara vadisine vardığımızda buraya daha önce hiç gelmediğimi anladım. Hani diyordum belki o gezi sırasında gelmişimdir… Ama vadiye inen merdivenleri görünce, hayır dedim kendi kendime ben buraya ilk defa geliyorum. Sayfanın devamını oku »

NEVŞEHİR’İN PERİLERİ

Eylül 13 2010

Yola eksik çıktık. Kaptan pilotumuz Murat Abi, kopilotumuz Berna ile birlikte aklımızın bir kısmı Ankara’da bıraktığımız Senem ve Coşkun’da kalarak yola koyulduk. Rotamız Nevşehir’di. Görmeyi hayal ettiğimiz yerler için zamanımız kısıtlıydı. Ama Murat Abi araştırmalarını yapmış, haritasını çizmişti. Şu yanda gördüğünüz kağıt parçası bizim hayatımızı kurtardı. Perilere kavuşturmakla kalmadı, karnımızı doyurup, yatacak yer bile buldu bize…

Nevşehir’in perileri bir yazı dizisi olacak. Hem sizleri sıkmamak, hem de daha çok fotoğrafla besleyebilmek için 🙂 Bu yazı dizisi ile Ihlara Vadisi, Derinkuyu, Avanos, Zelve, Uçhisar, Göreme, Ürgüp’ü gezip, balonlara bineceğiz. Ve tabii perilerin renklerini göreceğiz. Sayfanın devamını oku »

Kızılcahamam’ın Renkleri

Eylül 06 2010

Eve gelir gelmez yutmoğraf makinemin pilini şarja takıp, dün yaz uykusundan uyanan salyangozlarıma marullarını verdikten sonra, kendimi sıcak duşun altına attım. Duş teknesinden akıp giden yalnızca toz, su ve sabun değildi. Nasıl tarif edeceğimi bilemediğim tuhaf bir şeyin de ayak, bacak ve sırt kaslarımın arasından süzülüp, duş teknesinin süzgeç deliğinden aktığını hissettim. Duştan çıktığımda biraz daha rahatlamıştım ama şöyle güzel bir masaj da şahane olurdu doğrusu 🙂 Fiziksel olarak canıma okuyan ama ruhuma şifa bir günün ardından, acaba yarın yürüyebilecek miydim diye söylenerek, bilgisayarımın başına geçtim.

Bana ne mi oldu? Sayfanın devamını oku »

AGUSTOSTA ANKARA’DA ANKARA GAR’I

Ağustos 03 2010

Dün Lunapark’dan çıkışımız gece on biri bulmuştu. Superman nasıl vakit geçirdi bilmiyorum ama ben zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamamışım. Hep bu fotoğraf makinesi yüzünden… Aslında fotoğraf makinesi gerçekte bir yutma makinesi. İnsanı yutuyor, zamanı yutuyor, renkleri, görüntüleri yutuyor.  Ne acayip değil mi?

Evet dün gece saat on bir olmuştu ama benim makinenin karnı hala doymamıştı. Sayfanın devamını oku »

CERMODERN, günbatımı, şarap ve müzik…

Temmuz 26 2010

Geçenlerde Hakan aradı  “Doktorum caz sever misin? Perşembe akşamı boş musun?” diye.  Şu aralar pek dışarı çıkasım yok, evde misafir ağırlamayı tercih ediyorum…  Ama Hakan’da ayda yılda bir arar, çok da severim kendisini, kırmak istemedim. “Perşembe  akşam işim yok, caz da severim.” dedim. Beni CER MODERN’de Melis Sökmen dinlemeye davet edecekmiş. “Gelirim.” dedim.  Cer Modern’e Hakan’ın da ilk gidişi, benim de… Konserden önce bir şeyler yedik ve saat sekiz buçukta başlayacak ve ilk defa gideceğimiz konser yeri için geçe kalmadan yola çıktık.

Cer Modern hakkında öğrendiklerim ise şöyle; CSO’nun arkasında, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) desteğiyle yeni hayata geçirilmiş, Ankara’da bir kültürel ve sanatsal ortamı. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından eski vagon tamirhaneleri ve cer atölyelerinin restorasyonuyla oluşmuş bir çağdaş müze.

Biz oraya vardığımızda güneş yeni batıyordu. Sayfanın devamını oku »