Yutmi

PERİLERİN DİYARI ( Ihlara Vadisi, Avanos)

Eylül 13 2010

BÖLÜM .I. IHLARA VADİSİ

Ihlara Vadisi’ne doğru saptığımızda saat on sularıydı. Selime, perilerin bizi ilk karşıladığı yerdi. Neden bilmiyorum, Selime’de durmadan yolumuza devam ettik. Hedefimiz Ihlara Vadisi idi ve belki de artık bu perili köşklerden daha milyonlarca göreceğimizi düşünerek, burada durmadık. Nevşehir’e seneler önce gelmiştim. Hatırladığım peri bacaları ve Avnos’daki çömlek atölyeleriydi. Ihlara vadisine vardığımızda buraya daha önce hiç gelmediğimi anladım. Hani diyordum belki o gezi sırasında gelmişimdir… Ama vadiye inen merdivenleri görünce, hayır dedim kendi kendime ben buraya ilk defa geliyorum.

Girişte açık hava müzesi için bilet aldık. Biletler 5 TL’ydi. Gişe de bir de “Müze Kart” diye bir şey satılıyordu. Bu kart, Turizm Bakanlığı’na bağlı tüm müzelere, bir yıl boyunca ücretsiz giriş hakkı veriyordu ve fiyatı da 20 TL’ydi. Biz uyanıklık ettiğimizi sanıp 5TL’yi vermeyi tercih ettik. Uyanıklık ettiğimizi sanıp diyorum çünkü daha sonra gideceğimiz yerleri hesaba katmamıştık. Siz siz olun, böyle etrafta çokça gezilecek yerlere sahip bir yöreye gidiyorsanız “Müze Kartı” alın. Biz de bir sonraki durağımız olan yeraltı şehrinde giriş ücretinin 15TL olduğunu görünce hemen aldık bu karttan…

Biletimizi alıp Ihlara Vadisi’nin giriş merdivenlerinin başladığı kapının önüne geldiğimizde, sağ taraftaki haritadan nerede olduğumuza ve vadinin planına baktık. Kapıdan geçip, aşağı doğru merdivenleri sekerek inerken, çıkanların halini görmek insanı endişelendiriyordu. Kan ter içinde kalmış, soluk soluğa insanlar, yaklaşık 400-500 basamağı tırmanmaktan perişan bir haldeydiler. Biz de dönüşte bu vaziyette olacağız düşündüm bir an. Ama her güzel şeyin bir bedeli oluyor işte.

Merdivenler son bulduğunda biz sağ koldan ilerlemeyi tercih ettik. İyi ki de öyle yapmışız. Yürüdüğümüz patikada bizden başka kimse yoktu. Daha sonra Murat Abi söyledi, meğer sol tarafta çay bahçesi varmış, sanırım herkes o yüzden o tarafa yürümeyi tercih ediyormuş. Sağ tarafımızda bir dere akıyordu. Ben, her iki tarafımızda yükselen kayalıklara mı bakayım, dereye mi bakayım yoksa fotoğraf mı çekeyim şaşırmıştım… Bir buçuk gün hep böyle geçti. Nereye bakacağımı şaşırmış, hiçbir detayı atlamadan her şeyi yutmak isteyen gözlerle etrafıma bakınarak… Arabadayken de, sanki yanlışlıkla arabanın içinde kalmış çekirge gibi, arka üç camda bir o cama bir bu cama saldırıp durdum… Sanki günlerce susuz kalmış bir insanın bir bardak suyu içişi gibi bakıyordum etrafa. Keşke benim de kafam, baykuş gibi 270 derece dönebilseydi…

Vadide yaklaşık bir saat yürüdükten sonra merdivenleri tırmanarak arabamızın olduğu yere geri döndük. Ihlara vadisine rahat bir yarım gün ayrılabilirmiş. Hatta belki daha bile fazla. Ama bizim vaktimiz kısıtlıydı ve daha görecek çok yer vardı.

 

İkinci durağımız Derinkuyu’daki yeraltı şehriydi. Hiç yeraltı şehri görmediyseniz görmekte yarar ver ama ben daha önce gördüğüm için çok da bayıldığımı söyleyemeyeceğim. Hele klostrofobisi olan biriyseniz hiç tavsiye etmem. Onun için burayı es geçip Avanos’a atlayacağım.

 

BÖLÜM .II. AVANOS

Avanos’a geldiğimizde öğleni çoktan geçmiştik. Önce bir şeyler yiyelim, sonra çömlek atölyelerini gezeriz dedik. Arabamızı park ettiğimiz yerdeki bir çömlekçiye burada nerelerde yemek yiyebiliriz diye sorduğumuzda, “bizim ev restoran” ı tavsiye etti. Altta sitesi var, isterseniz bir göz atabilirsiniz. Ben yemeklerini de servisini de beğenmedim. Şarabın memleketine geldik diye sevinirken, şarapların ne kadar pahalı olduğunu görmek de beni üzdü. Zira yalnız Avnos’da değil, Nevşehir’in her tarafında şaraplar pahalıydı. http://www.bizim-ev.com/

Yemek faslından çok memnum kalmadım, zaten çok da beklentim yoktu. Gezilerde nedense çok yemek aramam. Açlığımı bastıracak ne olsa kabulümdür. Yine de gittiğimiz restoranla ilgili bilgi vermek istedim ki eğer sizin de yolunuz oradan geçerse, başka alternatifleri deneyin diye 🙂 Ama restoranın yanında bir otel vardı ki beni asıl doyurun orası oldu. Otelin adı Sofa. Sadece Sofa Otel’de bir gün geçirebilirim. Kendi başına bir dünya ve gerçekten bir fotoğrafçı için bulunmaz bir hazine 🙂  http://www.sofa-hotel.com/tr/views.shtml

Yemek faslı bittikten sonra sıra çömlekçilere gelmişti. Bir büyük, bir küçük çömlek atölyesi gezip, yolumuza devam etmeye karar verdik. Küçük çömlek atölyesi, arabamızı park ettiğimiz yerde vardı. Büyük atölye için de “Fırça” çömlek atölyesini tavsiye ettiler. Avanos’un en büyük çömlekçisiymiş ! Merak eden alttaki siteden bakabilir. Sanırım Türkçe’si yok. Ben bulamadım. Herhalde tenezzül etmiyorlar. http://www.fircaceramic.com/Firca_cappadocia.html

Üslubumdan da anlayacağınız üzere ben bu seramik atölyesini HİÇ SEWMEDİM! Neden sevmediğime daha sonra döneceğim.  Ama ondan önce, Fırça Seramik Atölyesini ararken, tesadüfen karşımıza çıkan bir başka çömlek atölyesinden bahsetmek istiyorum; “İKİZLER ÇÖMLEK ATÖLYESİ”. Bu atölyenin sahibi, ikiz iki kardeş. Levent ile Mehmet. Güler yüzlü, biraz utangaç, tertemiz kalpli iki kardeş. Avanos’da doğup büyümüşler ve çoğu kendi tasarımları çömlek işleri yapıp satıyorlar. Bu atölyenin sitesini de gezmenizi tavsiye ederim. http://ikizleratolyesi.com/seramik/main.php

Gelelim “Fırça”ya… İkizlerin belki beş altı misli büyüklükte bir yere sahipler. Ama tamamen ticari… Sanırım tek kaygıları para. Böyle bir bölgede, seramiğin, çömleğin anası bir yöremizde, Çin malı da satabilecek kadar tüccarlar. Alıcı olmadığınızı anladıklarında sizi sepetledikleri bir kapı, alıcı olmadığınızı anladıklarında sahte gülücüklerin uçup gittiği suratlarıyla Avanos’un en büyük çömlek atölyesi olma unvanını almış durumdalar. Bütün turlar müşterilerini bu atölyeye getiriyorlar. Avanos’a gelen yabancı turistlerin bir çoğu, içinde “made in China” yazan malların da bulunduğu bu dükkana getiriliyor. Kısacası, fırça çömlek atölyesi, çömlek işine parasını, bu ikizler ise yüreklerini koymuşlar. Daha fazla yazmayacağım. Biraz da çektiğim fotoğraflara bakmaya ne dersiniz?

 

Maalesef gündüz diye üçayağımı yanıma almamıştım. Bu karelerden bazıları o nedenle çok net değil üzgünüm ama güzel görüntülerdi, paylaşmak istedim. İşte size üçayaklı bir kaç görüntü;

   Sevgiler, Başak Çetin

“PERİLERİN DİYARI ( Ihlara Vadisi, Avanos)” için 2 Yorum

  1. Osman Sönmez Diyor ki:

    Rehberinizi okudum, ellerinize sağlık öncelikle. Ihlara Vadisi cidden çok harika bir yer. Ihlara Vadisi hakkında başka güzel yerleri de şu adresten https://gezimanya.com/GeziNotlari/kapadokya-ihlara-vadisi-ve-derin-kuyu-yeralti-sehri buldum. Buraya da bakılabilir başka güzel yerler için.

  2. Nurgök Diyor ki:

    Aaaa, ben bu yazıyı görmemişim! Yorumlarla birlikte fark ettim. Fotoğraflarla ve senin anlatımınla geziye ben de dahil oldum. Sonra üstteki 2010 tarihini fark ettim. 2015 yılını ve son Avanos ziyaretini ne zaman dahil edeceksin? 🙂

Yorum Yazın