Yutmi

Yutmi Okulda Bölüm .1.

Hani size bir fotoğraf atölyesinden bahsetmiştim gecen yazılarımdan birinde; Atölye KA. İşte o atölyede Yutmi ile temel fotoğrafçılık derslerine gidiyoruz bir süredir. Onu bu okula gitmeye ikna etmek de çok zor oldu doğrusu. Ama onu ne kadar sevdiğimi ve onu daha iyi tanımak istediğimi, bazen insanın başka birini tanımak için desteğe ihtiyacı olabileceğini anlatınca ikna oldu. Kimi zaman birini tanımak için yalnızca onunla birlikte olmak yetmez, onun için zaman ayırmaz ve onu anlamak, tanımak için çaba göstermezsen onun bilemediğin bir çok özelliğini öğrenemezsin dedim Yutmi’ye. Çünkü aslında okula başlayan Yutmi değil bendim. Ben sadece ondan, beni yalnız bırakmamasını rica ettim. O da beni burada da yalnız bırakmadı. Bizimki ilk derste pek heyecanlı pek mutlu. Şimdiye kadar öğrendiklerimiz, aslında yaptıklarımız ama isimlerini pek bilmediklerimiz (manuel çekimlerde yapılan diyafram ve örtücü ayarları gibi) ve bir de ismini bilip de yapmaya cesaret edemediklerimiz (beyaz ayarı gibi) olduğunu gördü.

Kursun ilk günlerinde Yutmi tam da beklediğim tepkileri verdi. Bana ne kadar düşkün olduğunu bildiğim için nasıl tepki verebileceğini de az buçuk kestirebiliyordum. Atölyede de kocaman objektifli çok gelişmiş abileri ablaları görünce gömdü kafasını omzuma. Bir türlü dönüp de Fazlı’yı dinlemek istemiyor… Özellikle Fazlı, objektifler, pozlama, diyafram ve örtücüleri anlatırken… Diğer makinelerin kapasitelerini gördükçe kafasını daha da gömüyor omzuma. Neden mi? Sıkılmazsanız basitçe biraz anlatayım.

Daha havalı olduğu için insanların enstantane dedikleri ama Fazlı’nın mütevazi hali ve Türkçeye düşkün olmasından kaynaklı bize örtücü diye anlattığı bir şey var mesela. Bu bir çeşit perde. Yutmi’de de var bundan. Bu perdenin açık kalma diyaframsüresine bağlı olarak ışık içeri çok ya da az giriyor. Ve bunun aralıkları büyük makinelerde 30 saniyeden, saniyenin 8000’de 1’ine kadar değişirken, Yutmi’de bu aralık 15 saniye ile saniyenin 4000’de 1’ine kadar değişebiliyor. Bu özellikle hareketli bir nesneyi görüntüde dondurma veya hareketli halde göstermeyi sağlıyor. Bir de bulb denilen bir özellik var diğer bazı makinelerde olup, bizde olmayan. O da gece yıldızları dönen çizgiler gibi göstermeye yarıyor ki biz onu da yapamıyoruz.

Bir de diyafram dedikleri Bir şey var. O da net alan derinliği dedikleri birşeyi yapmaya da yarıyor. Biz onu Yutmi ile yaparız zaman zaman. Örneğin öndeki nesneyi daha net, arkadakini flu yapmak için… Bu da diğer makinelerde -objektife bağlı olarak- f1.2 (diyaframa f diyorlar) ile f22’ye hatta f36’ye kadar değişirken bizimki f2.8 ile f8 aralığında sınırlı kalıyor.

Tabii Yutmi bunları duydukça da üzülüp bana döndü dedi ki; Başak ben seni yeterince mutlu edemeyeceğim, benimle her istediğini yapamayacaksın, yapacakların benim kapasitemle sınırlı kalacak… Belki benden daha gelişmiş bir makine seni daha mutlu eder… İçinde su alsaydı eminin o objektiften süzülen yaşlar, benim omzumu ıslatırdı… Ben de ona dedim ki; önemli olan bizim seninle nasıl vakit geçirdiğimiz ve birbirimize olan sevgimiz. Bizim birlikte geçirdiğimiz üç yıl öyle güzel öyle güzeldi ki bunun yerini hiç bir teknoloji alamaz. Biz birlikte daha güzel şeyler yapmaya devam edeceğiz. Beğenen beğenmeye, beğenmeyen de umursamamaya devam edecek ama bizim için önemli ve değerli olanı bu insanların çok azı anlayacak.

Üstelik sadece makinelerin değil, insanların da kapasiteleri vardır. Yani benim çok iyi bir fotoğrafçı olduğumu kim söylemiş? Belki başka birisi -benden daha zeki ve hayal gücü daha gelişmiş biri örneğin- seni benden daha çok mutlu edecek. Bunu nereden bilebiliriz 🙂 O zaman sen de beni mi bırakacaksın? Hayııııır !!! Hiç olur mu oyle şey dedi gözlerini kocaman kocaman açarak… Bakgördün mü, bu işin sonu yok Yutmi’cim. Sen benim için çok değerlisin, biz birlikteyken çok mutluyuz ve önemli olan da bu. Yani mutsuz olmaya kalkarsak neden çok. Ben ömrümüz yettiği sürece seninle olmaya devam edeceğim. Sen beni bırakana kadar da benim seni bırakmaya hiç ama hiç niyetim yok 🙂 Bir çok insanın bilmediği, ya da bilip de beceremediği bir şey var; o da birbirini seven iki şey bir araya geldiğinde ortaya çıkabilecek güzellikler. Biz buna sahibiz, çok mu güzel, az mı güzel hiç önemli değil. Önemli olan ben seni seviyorum, gerisi laf ü güzaf !! 🙂

 

“Yutmi Okulda Bölüm .1.” için 23 Yorum

  1. meltem Diyor ki:

    Başakcım, Yutmi ile aranızdaki bu konuşmanın ne zaman gerçekleşeceğini ve sonucunun ne olacağını çok merak ediyordum 🙂 Nice mutlu, sevgi dolu ve Yutmi’li yıllar…

  2. basak Diyor ki:

    Yazıda belirtmediğim ama buraya eklemek istediğim önemli bir şey var. Biz atölye KA’da yalnız fotoğraf ve makineler üzerine konuşmuyoruz. Hayata ve insana dair şeyler de paylaşıyoruz ve bu atölyeyi özel kılan da bu bence… Fazlı’nın söylediğine ben de katılıyorum, fotoğraf bir ifade biçimidir ve altında bir hikayesi, bir felsefesi yoksa eğer, ancak görüntüden ibarettir.
    İşte bu nedenle Yutmi de ben de KA’yı sevdik. Bakalım zaman bize daha neler gösterecek KA’da???

  3. nazım Diyor ki:

    yutmi ve senin yeni yılını kutlar, birlikte size bol seyahatler dilerim başakcık….

  4. Zehra Diyor ki:

    çok güzel bir hikaye…ve çizimin harika olmuş Başak! 🙂

  5. serdar Diyor ki:

    bu yazı bence La fontain Masalları gibi, anlayana neler anlatır nelerrrrrrrrrrr:))))))))))

  6. Fazlı Diyor ki:

    Okuyunca bir tuhaf oldum. İlk fırsatta Yutmi’ye aslında başka makinelerde olmayan birçok özellik barındırdığını da söylemek gerek belki. Mesela hafif oluşunun avantajını. Makro modunun ona ne çok yakıştığını kulağına fısıldamak isterim. Başka türlü bir bakış oldu şimdi bu benim için de 🙂

  7. ibrahim şepitci Diyor ki:

    Başak’cım çok hoş bir yazı olmuş, açıkçası senin yutmi ile olan duygusal bağını bilmekle beraber bu birlikteliğin teknik olarak daha ne kadar devam edebileceğini düşünürken yazdın bu satırları:) . Tanıdığım ve anladığım kadarıyla yutmi duygusal bir yapıya sahip :)) amaaaa eminim herşeyin senin lehine olmasını isteyecek kadar da anlayışlı bir yapıya da sahip. Reankarnasyonla ruhunu başka bir makinaya geçireceğinden ve seni de kendisini de daha mutlu edeceğinden çok eminim. Kendi çocukluk fotoğraflarımıza baktığımız gibi yutminin geçmişini de gülümseyenler yüzlerle anımsayacağız. Birçok değerli yazar daktilosundan, mimar rapidosundan, matbaacı dizgili makinasından, fotoğrafçı agrandizöründen üzülerek ayrılmış ama onları güzellikle yad ederek yeni teknolojiyle hayatına devam etmiştir. Yani seni yüksek çözünürlüklü, makrosu süper ve zoom u yüksek yeni bir YUTMİ ile görmeyi çok isterim.

  8. servet Diyor ki:

    Yutmicim, gülüm, bu kurs olayından biraz huylandın gibime geliyor. Aramızda kalsın ama, ben de huylandım, bilesin! Tamam, teknik bilgiler filan iyi güzel de o kıyaslamalar ne oluyor yani?
    Boş ver sen, ben de gördüm o bazuka kılıklı şeyleri. Böyle insana çevrilince ürperiyorsun. Pitbull g böyle, sevmedim. Ele gelmez, avuca gelmez. Bir agucuk, bir gugucuk bilmez. Neymiş, bin metredeki tavşanı görürmüş. Ne var, bin metre yürür biz onu görür, he de iki lafın belini bükeriz değil mi? Hatta, öyküsünü dinler, iki kare öper, renklerini içer, en incesinden çözünür geliriz.
    Daha yazardım ama yerim dar. Şu kadarını söyleyeyim, sonuna kadar okumadıysan söyleyeyim, Başak seni seviyo; hem de çok. Biz? Hepimiz çok seviyor, öpüyoruz her zamanki gibi. Hadi sil gözlerini.
    Öptüm,
    Servet Amcan

  9. ÖzgürCE ... (Özgür Salcan) Diyor ki:

    KA bu aralar her yerde karsıma cıkıyor.. etrafımda cogu fotosever burda atolyelere gitmeye basladıççç merakla karsılacagım tanısacagım zamanı bekliyorum 🙂
    kısmet ! 🙂

  10. basak Diyor ki:

    Sevgili İbrahim, çok beklersin diyeceğim, başka da bir şey demiyeceğim 🙂
    Servet Abi’cim, Yutmi de sizi seviyor 🙂
    Özgür’cüm ilk fırsatta beraber gidiyoruz KA’ya ve Fazlı ile tanışıyorsunuz 🙂
    Meltem’cim, bilmiyorum istediğin yanıtı buldun mu bizim konuşmamızda… 🙂

  11. Nesrin Diyor ki:

    Yutmicim sen hiç o koca koca makinelere bakıp da üzülme; siz başak’la birlikte öyle güzel bir bütünü oluşturuyorsunuz ki ; etrafınıza gözünüzle değil yüreğinizle bakıyorsunuz iste bu yüzden sizin bizlerle paylaştığınız hayat kesitlerine dalıp gidiyoruz bizler. Sizin birlikte yaptıklarınızın yarısını bile yapamayan ne kocaman makineler var bir bilsen. Sen bırak o makineleri ; başak’la yaptıklarınızın güzelliğinden keyif almaya devamet. Sevgiler, öpücükler 😉

  12. Sultan KOÇ Diyor ki:

    Başak’cım Yutmi ve sen harika bir ikilisiniz fotoğraflarınızı çok seviyorum. KA’yı merak ettim uygun olduğumda gideceğim.
    Sevgiler

  13. Sultan KOÇ Diyor ki:

    Başak’cım Yutmi ve sen harika bir ikilisiniz fotoğraflarınızı çok seviyorum. Sevginiz daim olsun.
    Sevgiler

  14. Elçin Orçan Diyor ki:

    Başak hocam yazınızı yine zevkle okudum, ellerinize sağlık… KA’ daki, içine girdiğim günden bu yana kaybolduğum, her kayboluşumda kendimle yüzleştiğim ve bu yüzleşmelerim neticesinde yine, yeni, yeniden doğduğum büyüleyici serüvene hoş geldiniz. Yutmi ile birlikte yolunuz açık olsun.

    Bu arada Yutmi ile aranızda geçen dialog son birkaç gündür üzerinde düşündüğüm bir konuyu aklıma getirdi. Birbirini seven iki insandan biri diğeri için “ben onu herşeyiyle kabul ettim” dediğinde neyi kastetmektedir, bu cümlenin altında bir hor görme, üstünlük taslama yok mudur ya da benim lügatım tedahülden mi kalkmalıdır? Bence hiçkimse dört dörtlük değildir, önemli olan -Yutmi ve senin gibi- eksik yönleri tamamlayıp bir bütün olabilmektir.

  15. Geçkin Gezgin Diyor ki:

    Servet’in yazdıklarını okuyunca yazacak pek bir şey kalmadığını gördüm… Pek mutlu oldum, beni uzun uzun yazmaktan kurtardığı için…
    Yutmooooooşşş…
    İçim elvermiyor ama yazmadan da edemeyeceğim…
    Bazen emekliye ayrılmak ta gerekebiliyor…
    Önemli olan, UNUTULMAMAK!..
    Başak’çığım,
    Şunun anlamını hiç kavrayamamışımdır:
    “Fotoğraf bir ifade biçimidir ve altında bir hikayesi, bir felsefesi yoksa eğer, ancak görüntüden ibarettir.”
    Şimdi, benim çektiğim o kadar fotoğrafın altında, ben fark etmeden, bir öykü, bir felsefe mi yatıyor? Yoksa hepsi boş bir görüntü mü? Belirli bir proje için çalışmıyorsak, hangimiz böyle düşünerek fotoğraf çekiyoruz?..
    Acaba o görüntüler bir andaki duygularımızı ve o duyguları başkaları ile paylaşma isteğimizi yansıtıyor olamaz mı?
    Bilmem!..

  16. basak Diyor ki:

    Rütü Abi’cim,

    Duygu dediğiniz boş bir gürüntü mü? Duygu nasıl oluşur? Siz ki coşkuların, duyguların adamısınız, o coşkular, o duygular asıl oluştu sizde acaba? Hadi ben de size onu sorayım? Çektiğiniz fotoğrafların felsefesini bilemem ama evet bence bir çoğunun bir öyküsü var 🙂

  17. ibrahim şepitci Diyor ki:

    Tamam, buldum….Yutmi’yi evlendirelim :))))))

  18. Geçkin Gezgin Diyor ki:

    Olabilir Başak’çığım…
    Ama o öyküler oluşurken inan ben farkında değilim…
    Anlık, tamamen içten gelen bir refleks gibi geliyor bana…
    Bir çiçek görmek; vurulmak ve şak…
    Bir çocuk görmek; vurulmak ve şak…
    Çocuğunu emziren bir anne görmek; vurulmak ve şak…
    Daha neler, neler…
    Kısacası çok düşünmüyorum ben deklanşöre basmadan önce (basarken ayrı…;-)))

  19. Geçkin Gezgin Diyor ki:

    İbrahim Şepitçi’nin çözümüne bayıldım…:-))))
    Çok yaşa sen, e’mi İ. Şepitçi…:-))))

  20. basak Diyor ki:

    Ya benim arkadaşımı (Tabii ki Yutmi’den bahsediyorum) bir rahat bırakın lütfen !!!
    Ben en son en yakın dostumu kendi ellerimle everdim şimdi yüzünü gören cennetlik…

  21. ragipt Diyor ki:

    Merhaba ve HOŞ geldin 🙂 bu serüvende ki yolculugun için kutlarım. Deklanşöre her bastıgında belki de bir hayatı kareliyorsun İster gökyüzünün sonsuzlugunu ister bir böcegin ayagındaki küçük su damlacıklarını kareledigin herşey için baştan bir hikaye yazıyorsun bazen duygulu bazen neşeli bazende gülümseten belkide düşündüren Vizörden her baktıgın da hayat yeni bir anlam kazanmış olacak HOŞ GELDİN..:)

  22. basak Diyor ki:

    Teşekkürler Ragıp, hoşbulduk 🙂

    Ancak ben bu hikayeleri 3 yıldır yazıyorum zaten ve yutmoğraf onlarla dolu 🙂
    Buradaki amacım yalnızca Yutmi’yi daha iyi tanımak ve hayal dünyamızı biraz daha genişletmek 🙂

  23. servet Diyor ki:

    Arkadaşlar, farkındaysanız hep sevgi ve paylaşma kavramları üzerinden tartışıyoruz, ne güzel.
    Bana özgü değil elbette ama hayatı biraz da olduğu gibi, geldiği gibi yaşamak gerek diye düşünüyorum. Milyonlarca yaşam formu var ve biz ömrümüz boyunca bunların çok az bir kısmıyla karşılaşıyoruz. Ve karşılaştığımız anda, işte Geçkin Gezgin arkadaşın dediği gibi, ŞAK! ona vuruluyorum. Akabinde o güzelliği en yakınım ve en sevdiğim insanla paylaşma arzusuyla doluyor içim,içimiz. İşte hayatın akışını düzenleyen, değiştiren, buluşturan en önemli etkiler o karelerle başlıyor içimde, içimizde. Başak’ın bahçeleri mesela… Yüzyüze gelmeden onlarca güzel insanla konuşup paylaylaşıyoruz hayatı bu kareler, bu dizeler sayesinde. Hepimiz kendi dünyamzı, kendi algılarımızı yansıtıp bir yanıt bekliyoruz. Sesimizi duyan var mı diye merak ediyoruz kediler gibi. Bizden sonraya izler bırakıyoruz bize dair ki bu evrende yaşadığımız bilinsin diye, mağaralardaki el izleri gibi.
    Ey insanlık, bu dünyadan ben de geçtim.
    İyi ki varsınız.
    Sevgilerimle

Yorum Yazın