Yutmi

Aşk

G.G Marquez’in kitabında bir rahip, aşk için şöyle diyordu:

Bütün canlılar güçlü olmak için doğar ve yaşama katılırlar. Aşk ise insanı güçsüz kılan tek unsurdur. Bu yüzden aşk insanın doğasına da aykırıdır.

Eh.. Aşk hüzünsüz olmuyorsa, rahip haklı derim.

Sana yazdıkarımdan sonra bir durup baktım da; paylaştığımız aşk öykülerini karıştırıp, harman ettim. Sonuç:

Salak gibi oradan oraya savrulursun, sana kimse karışamaz ve sonunda savrulduğun, savrulup da çarptığın yerlerin acısı sana kalır; kimse de oralı olmaz. Zira mühim olan dedikodudur ve aşık insanın buna olan ihtiyacı diğerlerini ya besler, ya da günü gelir canını sıkar!

Para, vakit, can önemli değildir; bir acayip ambulans hizmeti verilir; sanılır ki hizmet verilen ölmek üzeredir. Yok böyle bi saçmalık. Herkes sonunda ambulanstan inip şarap içmeye falan gider…

Hani akşamüstleri ilk kadehin ilk yudumu peeek de bir hoş gelir gibi “aşk şarabını” yudumlarsın ama asla dibini görüp gidip kusana kadar bardağı elinden bırakmazsın. Böyle!

Son zamanlarda ağızlara sakız laflardan biri: EGO…Ego, ego, ego… Yok yaaa..ne egosu. Hayvan tabiatının insana uyarlanmış hali EGO oldu. Maşallah çiklet markası olacak. EGO çikletleri. Çiğne. Zira dünya bir çiklettir ve senin dişlerinin şeklini alır.

OLDU!

Dünyanın benim dişlerimin şeklini alan bir ciklet olduğunu görebilmem için nerede ne çiğnediğimi de bilmem gerek. Nasreddin, “kenefte sakız çiğneme, başka bi şey çiğniyorsun sanırlar” diye boş konuşmamış.

Neyse içim taşmış.

Aşk, inkarı mümkün olmayan bir duygu taşmasıdır. Eyvallah! Bu arada bir nevi enerji yontucusudur. Sen cepten yersin, çok var sanırsın, bir gün sap gibi ortada kalır, ya da bırakırsın; sonra kayıp defterine göz atmak gerekir. Boktan bir hesap vesselam.

 

Yorum Yazın