Yutmi

PERİLER’İN BALONLARI ( KAPADOKYA )

Eylül 14 2010

BÖLÜM .III. UÇHİSAR, ZELVE

Bu bölüm Urla dönüşüne kalır sanıyordum. Ama bu akşam sinema grubumuzla geçirdiğimiz gece, Kapadokya Şarabı, izlediğimiz Carmen’in bana verdiği enerji ile yine bilgisayarımın başındayım. Şarapla kalmadığım için cümlelerim ve yazım hatalarım için şimdiden hoşgörünüze sığınıyorum. Böyle yazmanın tadı başka bir şeyde yok zira… Hafif çakır keyif, fonda en sevdiğim müzik…

Avonos’dan çıktık. Rotamız Zelve ve daha sonra gün batımı için Uçhisar… Zelve bir başka doğa harikası… Üç vadi var gezecek. Biz ancak ikisini gezebildik. Gün batımına yetişmeliyiz. Her adımda bir başka güzellik… Her açıdan başka görünüyor bu gezegen… Gün batımına geldik. Kim bilir nasıldır gün doğumu burada. Buralar gün doğumları ve gün batımlarıyla sevişen bölgeler bence. Her bir tepede durup saatlerce o büyülü manzarayı izleyebilirsin… Bu saatleri yakalamak lazım buralarda. Biz uygun saatlerde mi geldik bilemiyorum ama benim sihirli güneş gözlüğüm bana her gittiğimiz yerde büyüsünü gösterdi…

Zelve’den ayrılmak üzereyken gökyüzünde gördüğümüz bir balon bizi biraz daha oralarda hapsetti. Ertesi günün heyecanı şimdiden kapladı içimi… Saat altı buçuğa geliyor… Uçhisar’a gün batımına yetişmeliyiz. Berna’nın arkadaşı gün batımı için “o ağacın altı”nı tavsiye etmiş… O ağacın altına doğru gidiyoruz. Nerede olduğunu biliyor muyuz? Hayır. Ama buluruz. Buna alıştık artık…

ZELVE

Uçhisar’a vardığımızda sözü edilen tesiste değil, tam aksi istikamette gün batımı olduğunu görünce şaşırıyoruz. İşin kötüsü o istikamette bir tesis de yok 🙂 Çok yorulmuşuz. Gün batımının izlerinin olduğu vadiye karşı oturuyoruz. Murat Abi bira içelim mi diyor. Daha güzel bir öneri düşünemiyoruz. Soğuk bir bira… Göreme manzarasına karşı… Biralarımızdan aldığımız ilk yudum, o anı, yorgunluğumuzu, vadinin güzelliğini, paylaşmanın mutluluğunu hissettiriyor serinliğinde. Ayaklarımızı uzatıp önümüzdeki tahta sehpaya, vadiye süzülüyoruz. Hepimizin içinden akıp giden şeyler farklı, biliyorum. Yine de birlikte olmanın getirdiği o tuhaf, hoş duyguyu hepimiz yaşıyoruz.

Gün battı. Hava yavaş yavaş kararıyor. Tüm turistler ve işletme sahipleri gitti. Uçhisar’ın tepesinde bir tek üçümüzüz… O da ne? Karanlığın içinde parlayan bir şey var. Göreme’nin küçük ışıklarından farklı bir ışık bu. Kocaman. Bu bir BALON! Yarın sabah göreceğimiz balonlardan biri. Yarın olsun istiyorum bir an önce…

Hava iyice karardı. Karnımız açıktı. Benimki pek aç değil ama akşam yemeği zamanı geldi. Göreme’ye iniyoruz. Bir restoran buluyoruz. Adını hatırlamıyorum. Çok yorgunuz. Murat Abi ve Berna otururlarken ben bir saat izin istiyorum. Üçayağımı ilk defa deneyeceğim. Göreme’nin ara sokaklarına atıyorum kendimi. İşte yutmoğtafımın akşam yemeği…

Restoran’a döndüğümde Murat Abi ve Berna oldukça yol almışlar… Onlara yetişiyorum. Hepimizin pili bitmiş. Restorandaki sevimli iki kız çocuğundan hesabımızı çıkartmalarını istiyoruz. Bu iki kız çocuğunun hikayesini öykücü arkadaşlarıma bırakıyorum. Konaklayacağımız tesise gidiyoruz. Sabah balonlar için erken kalkmalıyız. Saatlerimizi beş buçuğa kurup odalarımıza çekiliyoruz.

Gece rüyamda sürekli oraya buraya koşturuyorum. Onu da görmeliyim bunu da. Sanki sabah kaçırdıklarımı tamamlıyorum… Sabah bu büyük koşuşturmanın yorgunluğu ile uyanıyorum. Murat Abi ve Berna’da iyi uyuyamamış. Ama hepimizi kaplayan balon heyecanı uykusuzluğumuzu unutturuyor. Ya da ben öyle sanıyorum 🙂

BÖLÜM .IV. PERİLER’İN BALONLARI

Tesisten ayrılıp, Göremeye, balonlara doğru yola çıkıyoruz. Ama balonlar nereden kalkıyor bilmiyoruz. İlk önce Uçhisar’a gidip balonlara oradan bakmaya karar veriyoruz. Uçhisar’a vardığımızda, perilerin köşeleri arasında birkaç balon görüyoruz. Ama ben balonları buradan izlemek istemiyorum. Yanlarına gitmek istiyorum. Balonların kalktığı yere gidelim diyorum Murat Abi’ye. Sağ olsun kırmıyor beni. Göremeye doğru inmeye başlıyoruz. Balonların kalktığı yeri bulamazsak endişesiyle benim yüzüm biraz düşmüş vaziyette. Bulsak da ya yetişemezsek… Murat Abi basıyor gaza… Sağda bir balon var binaların arasında… İşte bir tane daha ve bir tane daha… Nasıl geldiğimizi anlamadan balonların kalkış noktasında buluveriyoruz kendimizi.

Ben çılgına dönmüş vaziyette, Murat Abiye ora gidelim, hayır hayır şuraya gidelim diyorum. Kendimi kaybettiğim kesin. En sonunda sol tarafta, biraz ileride, gökkuşağı renklerine sahip bir balon görüyorum. Sapağı geçerken var gücümle bağırıyorum (ben de nasıl bağırırsam… bağıramam ki ben) Murat Abi geriye dönelim, sol tarafa gidelim mi lütfen! Murat Abi bizi o bölgeye ulaştırdığında, ben, elimde, kaldığımız tesiste kurulmuş üçayak üzerindeki yutmoğrafımla kendimi arabadan dışarı atıyorum. Burası balonların kalkış noktası. Elimde üçayak üzerinde bir yutmoğrafla bir oraya bir buraya koşturuyorum. Tıpkı bir Roadrunner’ı andırıyorum.

Balona binmeyeceğiz. Yalnızca balonların kalkışlarını izleyeceğiz. Hiç yerinde izlememiştim balonları. O kadar heyecanlıyım ki anlatamam. Balonların içinde ateşler yanıyor. Balonlar şişiyor. Ateş yanıyor, balon şişiyor. O kadar yakınım ki… Hiç böyle bir şey görmedim. Balonlar birer birer havalanmaya başıyor. Onlarca balon… Her taraftalar. Yetişemiyorum. Yutmoğrafım hepisini birden yutamıyor. Bana bağırıyor durmadan… oraya git, buraya git, yukarı bak, kaçırdın işte! Beni fırçalıyor mütemadiyen. Benden nefret diyor adeta. Bir türlü istediği şekilde doyuramıyorum onu. Küsüyor bana. Kaprislerine katlanamıyorum artık. Balonların hepsi havalanıyor. Sağımız, solumuz önümüz, arkamız hep balon… Yutmoğrafı bırakıyorum, kulaklarımı tıkıyorum ona. Yalnızca balonları izliyorum… Çok heyecanlanıyorum. Tarif etmem çok zor. Hatırladıkça hala heyecanlanıyorum. Hayatım boyunca gördüğüm en güzel görüntülerden biri bu. Teşekkürler Murat Abi…

Balonların hepsi havalandıktan sonra biz de Ürgüp’e doğru yola koyuluyoruz. Ürgüp’e vardığımızda saat kaça geliyordu unuttum. Ama o saatte açık bir pastahane bulup karnımızı doyuruyoruz. Meydandan sağa doğru kıvrılan yollardan birine giriyoruz. Bugün referandum oylaması var. Asmalı Konak’a gideceğiz. Asmalı Konak’dan daha güzel tesisler, yapılar görüyoruz. Yol boyu birçok sanat galerisi var ama hepsi de referandum dolayısıyla kapalı. Ne talihsizlik. Bir iki konaklama tesisi, bir de halıcı geziyoruz. Bu bölgeye de en az yarım gün hatta bir gün ayırmak gerektiğini söyleyip Ankara’ya doğru yola çıkıyoruz.

Beni bilenler bilir. Sonları sewmem. Başlardaki heyecanım kalmaz sonlarda. Keyfim kaçar, sabrım tükenir. Bitecek ya, bir an önce bitsin o zaman. Küserim bitişlere… Dönüş yolculuğunu sewmiyorum. Periler gezegeninden dünyaya dönmek istemiyorum. Artık sihirli gözlük bile güzelleştirmiyor hiçbir şeyi. Gene gelelim..

“PERİLER’İN BALONLARI ( KAPADOKYA )” için 3 Yorum

  1. Zafer Diyor ki:

    Yutmi balonları ne güzel yutmuş! Dilek fenerlerine benziyorlar 🙂

  2. Büşra Diyor ki:

    Mrb bende aynı sizin gibi balonları ızlemek istıyorum da tam olarak balonların kalkıs yerının bı adı var mı?

  3. basak Diyor ki:

    Merhaba Busra Hanım,

    Balonların kalktığı bir bölge var tabii ama adını bilemiyorum. Yalnız kime sorsanız söyler… Bir de balon firmalarıyla (internette var) önceden bağlantı kurup öğrenebilirsiniz. Ancak oraya özel arabanızla veya balona binecekseniz baloncu firma ile gidilebilir. Bir sey daha; sabah güneş doğmadan orada olmak gerekiyor 🙂

    Keyifli seyirler dilerim 🙂

Yorum Yazın