Yutmi

DİKKAAAAT !!! AĞAÇ !

Temmuz 07 2012

Ertan’cım sen fotoğrafları söz verdiğin gibi gönderdin . Sana çok teşekkür ederim. Ama ben son Kaş dalışıyla ilgili bir yazı çıkartamadım. Oysa o üç günü nasıl da yoğun yaşadım. Ama bilgisayarın başına oturup yazmaya başladığımda yutkundum, yutkundum, yutkundum… katılıp kaldım, yazamadım… Bu sefer Kaş’ı, dalışları, teknede uyuduğum o geceyi, sabahın beşinde, henüz uyanmamış Kaş’ın üzerinde gördüğüm o büyük yıldızı anlatamayacağım ama, size bir ses bırakacağım… Ve dostlarımdan bir isteğim olacak; eğer bir gün sesim karada ölürse, denizlere kadar götürün onu…

* * *

En iyisi mi ben kaldığım yerden Karadeniz’e devam edeyim. Bu son iki bölüm… Belki bundan sonra bir süre sizinle olamayabiliriz. Yutmoğraf’ım çok yorulmuş. Bana öyle söyledi. Son ameliyattan sonra biraz dinlenmeye ihtiyacı varmış…

Neyse ne diyorduk… 5.Günden sonra ekip oldukça yorulmuş olmalı ki rehberimiz Ekrem Abi bugün dinleneceğimizi söyledi. Yakınlarda bulunan bir kaç Karadeniz evini ziyaret edecek, öğleden sonra da serbest saat olacaktı. Bana kalsa her gün Avusor yaylası gibi bir yayla gezmek, dereler tepeler aşmak isterdim ama bu kadar zorlu parkurlarla da insanları yormanın bir anlamı yok. Üstelik benim de dizkapaklarım sinyal vermeye başladı. Olsun… Karadeniz’de her yer o kadar güzel ki… Yakınlardaki bir kaç evi görmek için bile yine tepelere tırmandık. Karadeniz’de düz ayak bir yer olmadığını artık gayet iyi öğrenmiş bulunuyorum. En düz ayak yer, Ekrem Abi’nin evi. Ekrem Abi dokuz sene önce İstanbul’dan kaçıp buralara yerleşmiş. Kendine bir sera yapmış ve keyifle çiçek yetiştiriyor. Yanda Ekrem Abi’yi ve serasını görüyorsunuz.

Neyse ben geleyim bu güne… Yine doluştuk arabalara başladık tepelere tırmanmaya. Bu sefer çok fazla tırmanmadan eski Karadeniz evlerinin olduğu bir mahalleye geldik. Burada 4-5 ev vardı. Bir kısmında oturan vardı bir kısmı ise boş… Evlerin arasında dolaştık, biraz fotoğraf çektik. Sonra araçlara doluşup başka bir mahalleye gittik. Ahşap ve taşın birlikte kullanımını oldum olası sevmişimdir. Evlerin arasında dolaşırken gözüme ilişen detayları Yutmoğraf’ım affetmeden yuttu. Karadeniz evlerinin bir özelliği de; kaybettiklerinin mezarını evlerinin bahçesinde yapıyor olmaları.  Ben bir evin bahçesinde 3 mezar gördüğümü biliyorum. İlk defa Cumhur’ların bahçesinde görmüş ve çok şaşırmıştım.

Yolun sonuna doğru yaklaştığımızda bir bahçedeki çingene pembesi güller gözüme takıldı. Taş basamakları çıkıp, bahçeye girdim. Sol tarafta manzaraya karşı tahtadan yapılmış oturma bankaları (yan tarafta fotoğrafı olan) çok keyifli görünüyordu. Sağda ise küçük bir bahçe, odunluk filan vardı. Ahşap evin içinde bir hareket gördüm. Açık olan kapıdan ( Karadeniz’deki evlerin kapıları genelde açık. Biz şehirliler kapılarımızı açık bırakmayız. Ne evimizin, ne yüreğimizin… ) başımı uzatıp içeriye “merhaba” diye seslendim. Bir teyze soran gözlerle bana baktı. Ben de ona bakıp tekrar “merhaba” dedim. Bana doğru gelirken gülerek “merhaba, merhaba gezmeye mu gelduniz?” diye sordu. Evet dedim ve Ankara’dan geldiğimizi söyledim. Aslen nereli olduğumu sordu, Ankara’lı olduğumu söyledim. Dışarı çıktı, kapının yanında duran koltuk değneğini aldı (tek değnek kullanıyordu), o keyifli köşeye beni buyur etti. Yüzünü bahçeye, sırtını manzaraya döndü. Başladık sohbete. Buraları beğenip beğenmediğimizi soru. Ben de çok beğendiğimizi, her yerin ayrı güzellikte olduğunu söyledim. Soruları daha çok o soruyordu. Mimar olduğumu öğrenince güldü, “bana bir ev yaparsın artık” dedi. Ben de kendisine evinin çok güzel olduğunu, artık böyle güzel evler kalmadığını söyledim. Haklısın dedi ve kendi evinin yüz yılı geçtiğini, hala sağlam olduğunu söyledi. Artık soru sorma sırası bana gelmişti. Sorduğum sorular karşısında öğrendiklerim çok ilginçti. Sohbet güzeldi de yukarıdan gelen hızar sesi çok gürültü yapıyordu. Teyze, yukarıdaki ağaçlardan birini gölge yaptığı için kestirdiğini söylediğinde bir an için içim ürperdi. Üzerimize düşmesi dedim. Yok bişey olmaz dedi. Eh vardır 80 Yaşındaki İffet teyzenin bir bildiği dedim ama yine de dik yamaçları ve kesilen ağacın bize göre yukarıda olduğunu düşününce… Neyse yine de ağacı kesenler de aşağıda ev olduğunu biliyorlar, her halde gereken tedbiri almışlardır dedim.

Biz İffet teyze ile sohbete devam ettik. Çocukları Ankara’da yaşıyormuş. Kendisi de 6 ay burada altı ay da Ankara’da yaşıyormuş. Karadeniz’in bu güzelliğinden sonra Ankara’da ne yaptığını sorduğumda bana ne dese beğenirsiniz; “internete giriyorum” dedi. Yüzüm artık ne şekle girdiyse “niçun baktin oyle? 80 yaşindan sonra bişey öğrenemez muyum?” dedi ve telefonlarını da göstererek teknolojiyi nasıl takip ettiğini anlattı. İnterneti kullanma sebebi de Ankara’daki apartmanın dördüncü katında oturuyor olması ve her gün gazete almaya inemediği için bütün gazeteleri internetten bulabiliyor olmasıymış. Bu beni daha da afallattı. İffet teyzeyle sohbet ettikçe ne kadar bilinçli olduğunu görmek beni daha da şaşırttı. İffet teyze burada tek başına yaşıyormuş. Yüzümü kitap gibi okuyor olmalı ki tek başına mı yaşıyorsunuz dedikten sonra “ne var yaşamam mı tek başıma ?” dedi hemen. Evin altındaki geniş arazi onunmuş. Tarlada çalışamıyorum, çocuklara da elletmiyorum ama -evin yanındaki küçük bahçeyi göstererek- bu bahçede patlıcan, biber domates filan yetiştirip, onlarla oyalanıyorum dedi.

Geçen sene bir grup, bizim gibi gezmeye gelmiş. İçlerinde biri aşağıdaki arazinin satılık olup olmadığını, buradan arazi alıp alamayacağını sormuş İffet teyze’ye. İffet Teyze de nasılsa sohbet olsun diye soruyordur diye ciddiye almayıp, kendisinin buraların bekçisi olduğunu, arsa sahibini arayıp ona sormasını söylemiş. Adam arsa sahibinin adını ve telefonunu almak için kalem kağıt çıkarınca bakmış ki adam ciddi, sinirlenip “Sen beni Tayip mi sandın? Benim kimseye satacak toprağım yok” demiş. İffet teyze ile kalıp sabaha kadar sohbet edebilirdim. Her anlattığı beni daha da fazla şaşırtıyordu. Ancak gruptan ses seda yoktu. Belli ki kimse bu eve kadar gelmemiş, bir yerden sonra geri dönmüşlerdi. Ben tam bunları düşünürken olan oldu. İffet teyze “geliyor ağaç geliyor” demez mi. Arkamı bir döndüm ki koskoca ağaç tepemize doğru geliyor. Boyunu tahmin dahi edemiyorum ama oldukça uzun bir ağaç… En az 15-20mt. Gözlerim gökyüzüne, ağacın geldiği yere doğru çevrili öylece kalakaldım. Şaka gibi… Ağaç İffet teyze ile benim üzerime doğru geliyordu. O an kısacık sürede neler geçti aklımdan inanın ki hatırlamıyorum. Ama içimden, galiba buraya kadarmış dediğimi gayet iyi hatırlıyorum. Ağaç yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı ve rüzgarı, tozu toprağı ve yapraklarını üzerimize savurup 2-3 mt önümüze yığıldı. İffet Teyze’nin küçük bahçesi de, o beni yanına çağıran caanım gül ağacı da, küçük odunluk da, İffet Teyze’nin sebze yetiştirdiği bahçe de ağacın dalları altında kaldı. Gövde ise yukarıya doğru uzayıp gidiyordu… O an ki şokumu atlattıktan sonra ağzımdan çıkan ilk sözcükler “gitti bahçe” oldu. Sonra düşündüm de neyse ki eve bir şey olmadı dedim. Salaklaştığım çok açık… Zira evden ve bahçeden önce ikimizin canı gidebilirdi… 

Paçayı kurtardık ama ben bizimkilerin yanına dönmek zorundaydım. İffet teyze iyi görünüyordu. Etraftan koşan komşularını bile o sakinleştiriyordu. Geçmiş olsun deyip, yanından ayrıldım.

Keşke daha çok vaktim olsaydı da gezerken oranın insanıyla da daha çok sohbet etme imkanım olsa… Belki bir gün olur.

Hala vaktiniz varsa, buyurun fotoğraf bakalım biraz da…

 

“DİKKAAAAT !!! AĞAÇ !” için 11 Yorum

  1. Işıl Ören Diyor ki:

    Verilmiş sadakan varmış Başakçım. Çok geçmiş olsun..

    Yazılarını ilgiyle takip ediyorum. Fotoğraflar da çok güzel. Karadenize ve dağlara gitme isteğimi depreştiriyor.

    Yöre insanıyla sohbet imkanı bulman ne iyi olmuş. Oralar bizim yaşadığımız ortamlardan çok farklı gerçekten; her anlamda ..

    Sevgiler.

  2. Di Diyor ki:

    Magazin peşindeki gözlerim o ağaç yıkıldıktan sonraki sahnenin de fotoğrafını aramadı desem yalan olur.

  3. basak Diyor ki:

    Sonradan ben de çok hayıflandım ama korkudan insan ne yapacağını şaşırıyor. Zaten kadıncağızın bahçesi gitmiş. Nasıl çekeyim fotoğraf… Ama olsaydı da görseydiniz walla ‘+_+

  4. ibrahim şepitci Diyor ki:

    Geçmiş olsun başak, durduk yerde kaza atlatmışsın…fotograflarını niye çekmedin, yoksa yutmograf burdamı çizildi? neyse sen çizilmedin ya tekrar geçmiş olsun:)

  5. Selçuk ilbaş Diyor ki:

    Basak gecmis olsun, gercekten ucuz atlatmissin…

  6. berna Diyor ki:

    başak cım ,
    yazının sonu geldiği için mutsuzum zira sayende hem oraları gitmeden az da olsa tanıdık hem görsel şölenlerini bizimle paylaştığın için belki çoğumuzun karadeniz sevdası bir kez daha pekişti … ilk planlarımızın arasına koyduk oraları görmeyi….
    ağaç krizine gelince: benim güzel gezginim, kendine dikkat edesin zira sana daha ihtiyacımız var 🙂
    bu arada paylaştığın müzikler de beni çook uzak diyarlara götürdü bunun için de ayrıca teşekkür
    öpücükler

  7. Güliz Diyor ki:

    Başak’cığım geçmiş olsun…hakikaten iyi sıyırmışsın…İtiraf edeyim, benim için buradan bu maceralı geziyi okuması hoş oldu ama koca bir ağaç üstüme üstüme gelse ne yapardım bilemem…
    Neyse; sana, Yutmi’ye ve İffet teyzeme (!) bir şey olmamış ya, gerisi önemli değil…İffet teyzeyi çok tuttum…80 yaşında ve internetten gazeteleri takip ediyor…Helal olsun!
    Öpüldün:-)

  8. Zehra Diyor ki:

    Bu kısmı okurken ayrı bir keyif aldım; İffet Teyze ile aranızda geçen konuşma beni de çok sardı… Hatta yaşadığınız heyecanı önceden anlatmış olmana rağmen, o olayın burada olmuş olacağını hiç düşünmemişim, okuyunca yüreğim ağzıma geldi neredeyse 🙂 Bunlar da işin adrenalinli tarafları, neyse ki sağ salim kurtulmuşsunuz 🙂 …Belki de Yutmoğraf bu kadar heyecana dayanamadığı için bir süreliğine dinlenme moduna almıştır kendini :p Yakında her zamankinden daha aç bir şekilde aramıza geri döneceğine eminim ben ama 😉

    Görüntüler, ahşap evler harika…Özellikle bir tanesi, 4 ayak üzerinde yükseliyor gördüğüm kadarıyla…O ayaklar o evi nasıl taşıyor, şaşırmadım değil doğrusu… Bildiğim kadarıyla bu tür yapılara “serender” deniyor, belki bu da onlardan biriydi…

    Kısacası, çok güzel mekanlar ve anılar… 🙂

  9. basak Diyor ki:

    Sevgili Zehra,

    Sen ve bir kaç arkadaşım daha, Yutmoğraf’da yazdığım yazıların hiç birini sektirmeden okuduğunuz gibi, her seferinde yorumlarınızla da katkıda bulundunuz ve onu çoğalttınız. Yorum yazmasa da Yutmoğraf’ı takip eden bir çok kişinin olduğunu biliyorum. Bazen hiç beklenmedik yerde, hiç tanımadığım kişiler Yutmoğraf’ı tanıyor oluyor. Onun için bizimle yaşadıklarımızı paylaşan herkese çok teşekkür ediyoruz. Katkılarıyla çoğaltan, duygu ve düşüncelerini paylaşanlara da ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Paylaşımın her şekli (sesli veya sessiz 🙂 ) güzel… Sessiz paylaşımların da, bir şekilde, evren tarafından bizim yüreklerimize iletildiğine inanıyorum. Bununla birlikte yazıya ve söze dökülmesi de ayrı bir moral ve motivasyon oluyor, bunu da yadsıyamam. İnsan, emeğinin, bir değerle karşılık bulduğunu görünce mutlu oluyor gerçekten… Eee kolay değil her bir bölümün hazırlanması neredeyse iki gün alıyor. Yazılar, fotoğraflar, müzikler… Hazırlık safhasında yaşan duygu yoğunluğu da cabası… 🙂
    Bunu ilk başta yalnız kendim için yapıyordum. Ama Yutmoğraf’ı izleyen, ondan gelen yazıları keyifle okuduklarını belirten arkadaşlarım, tanıdık, tanımadık kişiler oldu. Yutmoğraf sayesinde yeni insanlarla tanışma imkanım oldu ve onun sayesinde bazı gezilere katılabildim… 🙂 Bu nedenledir ki, uzunca bir süredir yalnızca kendim için yazmadığımı farkettim. Yutmoğraf sizlerle bir gönül bağı kurmuş… Ve bu bağ benim için de çok değerli… 🙂

  10. Servet Diyor ki:

    Yorum yazmadan önce, benden önce yorum yazan arkadaşları okurum. Sonra, ara ara yeni yorumlar var mı,, kim ne yazmış diye bakarım. Yeni bölüm yayınlanana kadar yazılanlar, sanki bir odada oturup o bölüm üzerine sohbet eden dostlar toplantısı gibi gelir bana. “Ev sahibi” imiz, ikramda kusur etmez asla. Her bölüm ayrı bir şenliktir, değil mi? Olur da bir gün karşılaşırsak eski bir dostla/larla karşılaşmanın keyfi ve hazzını yaşayacağımı biliyorum.
    Başakcığım, ister kendin, ister sevenlerin için yaz, farketmez. Hiç bir sevgi ve emek karşılıksız kalmaz bilirsin.
    Gönlün şen, bahtın açık olsun güzel kardeşim!
    Sevgilerimle

  11. sedat Diyor ki:

    geçmiş olsun sevgili başak,
    ucuz kurtulmuşsun,
    ama bence sen nazara geldin,
    geziyor ,görüyor ,çekiyor ve paylaşıyorsun,
    eeeee kıskananlar olacak tabii…

Yorum Yazın