Yutmi

Archive for the ‘Deneme’ Category

At Kestanesi Değil, PITRAK :)

Cumartesi, Haziran 18th, 2011

DÜZELTME: AT KESTANESİ DEĞİL PITRAK 🙂 (Teşekkürler, Canay’cım)

Sabah sabah at kestanesi pıtrak saldırısına uğramış gibi hissettim kendimi 🙂 Bu sabah, dün Olgunlardan geçerken yakalandığım yağmurdan kaçmak için sığındığım kitapçıdan dayanamayıp aldığım bir Irvın Yalom kitabı okurken verdiğim bir ara sırasında bilgisayarı açacağım tuttu. Bazen sabah sürprizi yapan arkadaşlarım olur 🙂 Bu sabahın sürprizi de, bir arkadaşımın “vicdan” üzerine yazdığı ve benimle paylaştığı bir yazı oldu. Konu öyle bir konu ki, bir an kafama bir at kestanesi pıtrak yemiş gibi hissettim kendimi 🙂 (daha&helliip;)

Paulo Coelho, Yolculuklarım ve Bir Dostluk Ateşi

Cuma, Nisan 8th, 2011

Dün işten çıkmış yolda giderken Fatoş aradı, beni merak etmiş olmalı; “Bu aralar pek seyahat yok herhalde, yutmoğrafta yeni bir şey yok, buralardasın anlaşılan… ” Doğru söylüyordu, bir süredir doğa yürüyüşlerine gitmiyordum (bir ay olmuş), dalışa gitmeyeli ise aylar… Havanın yağışlı ve gri renkte olması beni biraz doğadan uzaklaştırıyor. Aslında onun da kendi içinde bir güzelliği var biliyorum ama o güzelliği görecek haleti ruhiye için gereken filtremi kaybettim. Yakında bir yerlerde olmalı ama bir türlü bulamıyorum 🙂 Belki de nerede arayacağımı bilemiyorumdur. Yutmoğrafım da saklamış olabilir. Yutmoğrafım yağmurdan nefret ediyor. Yağmurda şemsiye veya housing (şeffaf koruyucu plastik kutu) olmadan dışarı çıkması yasak. İkisini de istemiyor. Öyle olunca yürüyüş boyunca yağmur yağarken çantada kalmak zorunda. Bu da onu sinir ediyor. Oysa housingle uzlaşmayı kabul etse, birlikte yapabilecekleri o kadar güzel şeyler var ki…

Her neyse, aslında benim doğa/kültür gezileri ve dalışlar dışında sık sık çıktığım başka küçük seyahatlerim de var. Bunlardan size pek bahsetmiyorum. Ya da bazı yazılarımı yazarken aslında bahsettiğim tam da bu oluyor da bunu açıkça dile getirmediğim için siz fark etmiyor olabilirsiniz 🙂 (daha&helliip;)

Genco Erkal

Cuma, Mart 11th, 2011

Ben bir Genco Erkal hayranıyım. Oyunculuğuna demeye dilim varmıyor çünkü öyle bir sahnesi var ki Genco Erkal’ın, O, onu adeta yaşıyor. Her oyununda hissettiğim bu olmuştur. “Yalınayak Sokrat”‘da Sokratesi izledim sahnede, “Galileo”‘da Galilei’yi, “Bir Deli’nin Hatıra Defteri”nde o sürekli aşağılanıp alay edilen sıradan devlet memurunu… Sonra Simyacı’da, At filminde, sonra İnsanlarım aldı oyunda, Sivas’da ve bu akşam Kerem Gibi’de… Hepsi birbirinden güzel ve etkileyici bu oyunların içinde bir “Kerem Gibi” var ki Genco Erkal’ın Nazım Hikmet’i mezarından çıkartıp, bizimle buluşturduğu bir oyun. Kaç şaire nasip olur bu? Bu soruyu sorar sormaz bir çırpıda aklıma geliveren “Bir Garip Orhan Veli” ile Müşfik Kenter’i atlayıp geçemeyeceğim. Ve tabii yine Genco’nun “Ben, Bertolt Bercht”i ve “Can”ı.

Genco Erkal 72 yaşında. Benim ona hayranlığım da onunla beraber büyüyor. Tutarlı saygın çizgisine, sesine, yüzündeki çizgilerin anlamına olan hayranlığım onun yaşı arttıkça artıyor. Sanki sahneye aktaracağı karakterlerin, okuduğu şiirin ruhunu içine çekiyor Genco Erkal. İliklerine kadar içine çekiyor ve (daha&helliip;)

İoanna Kuçuradi / “Duvarın hiç olmaması gerekirdi”

Cumartesi, Şubat 26th, 2011

Ancak dar bir duvar var aramızda,

rastgele o da. Bir çağrı gelse

senin ya da benim ağzımdan,

yıkılıverir

gürültüsüz patırtısız.

Resimlerinden kurulmuştur senin”

Oturduğu kürsüden arada bir kalkarak arkasındaki beyaz tahtaya karaladığı şekiller üzerinde yazanı gösteriyordu. İşte bu. İde…

Sade bir dili vardı. Yalın, kolaylıkla anlaşılabilir. Dinleyenlerin anlayabilmesi için her bir sözcüğü özenle seçtiği belliydi. Yaşadığı o muazzam heyecanı, felsefede keşfediklerini bizimle paylaşmak istediği her halinden anlaşılıyordu. Ses tonu, vurguları ve beden diliyle sakin, hakim ve yumuşak bir görüntüsü vardı. Yüzüne yakışan gözlüklerinin arkasından mavi mavi bakan gözleri, ortadan ikiye ayrılmış uzun kakülleri, arkasında topladığı beyaz saçları, el örgüsü mavi ceketiyle, onca başarıya imza atmış 74 yaşındaki bu kadın, bir Profesör Doktor’dan ziyade masal kitaplarından fırlamış bir büyükanneye benziyordu. Yüreği o kadar açık ve büyüktü ki konuşma öncesi sunucunun saydığı unvanları ve ödülleri, kürsüdeki mütevazi duruşuyla ezip geçiyordu. Konuşmasında ve hareketlerindeki çocuksu doğallık insanı şaşkına çeviriyordu. (daha&helliip;)

Güç Nedir, İncelik Ne?

Perşembe, Şubat 24th, 2011

Çok yoğun bir hafta sonunun ardından haftanın ilk iş gününe biraz erken başlamıştım. Sabah posta kutuma baktığımda yazı, müzik ve kitap tanıtımlarıyla dolu olduğunu gördüm. Şekerci dükkanına düşmüş çocuklar gibi “önce hangisinden başlasam?” diye yalanırken, ilk gelenden başlamaya karar verdim. Necla Hanım, birlikte okuma yapacağımız kitabın tanıtımını göndermişti. Daha sonra Senem’in gönderdiği müzikler ve “İncelikler Yüzünden” adlı bir yazı vardı. Aklıma Sertap’ın şarkısı geldi hemen 🙂 Pek severim… (daha&helliip;)