Yutmi

At Kestanesi Değil, PITRAK :)

Haziran 18 2011

DÜZELTME: AT KESTANESİ DEĞİL PITRAK 🙂 (Teşekkürler, Canay’cım)

Sabah sabah at kestanesi pıtrak saldırısına uğramış gibi hissettim kendimi 🙂 Bu sabah, dün Olgunlardan geçerken yakalandığım yağmurdan kaçmak için sığındığım kitapçıdan dayanamayıp aldığım bir Irvın Yalom kitabı okurken verdiğim bir ara sırasında bilgisayarı açacağım tuttu. Bazen sabah sürprizi yapan arkadaşlarım olur 🙂 Bu sabahın sürprizi de, bir arkadaşımın “vicdan” üzerine yazdığı ve benimle paylaştığı bir yazı oldu. Konu öyle bir konu ki, bir an kafama bir at kestanesi pıtrak yemiş gibi hissettim kendimi 🙂

Çocukken mahallenin erkek veletleri –bir dikenli ağaç meyvesi vardı bilir misiniz, at kestanesinin yeni çıktığı zamanlarında, hani şu ceviz fıstık büyüklüğünde, yeşil, üzerinde küçük çok sayıda dikeni olan şey- onlardan atarlardı saçlarımıza, biz de onları o uzun saçlardan temizleyeceğiz diye uğraşır dururduk 🙂 Bazen öğle bir dolaşırdı ki saça, saçın bir kısmını kesmek zorunda kalırdık.

İşte konu tam da böyle bir konu. Arkadaşım bu yazıyı hem gönderiyor, hem de benim fikrimi soruyor 🙂 Acaba yalnızca paylaşmak mı istemiş diye bir daha okuyorum e-postayı. Eğer öyleyse fazla kurcalamadan yalnızca okuyup, geçeceğim, canımı kurtaracağım, günüme, kitabıma devam edeceğim… Yok hayır bir de “Bakalım beğenecek misin?” diye de bir soru var. Vay vicdansız vay 🙂 Yalom bekleyecek artık başka çare yok. Arkadaşım da bekleyecek… Vicdan üzerine bir yazı ve benden yorum bekleniyor 🙂 “Sen kaşındın” dedim ve beklemesi gerektiğini söyleyerek oyalanması için Özdemir Asaf’dan bir şiir gönderdim ona;

* * *

Bir anlam gelse,

Ne varsa alsa,

Gitse,

Bir anlam gelse,

Ne varsa verse

Kalsa.

* * *

Ben burada okuduklarım hakkında yazmayacağım. Daha doğrusu arkadaşımın yazısından alıntı yapmayacağım ve ona yazacağım yorumu buraya yazmayacağım 🙂 Yalnızca o yazının beni sürüklediği düşünceleri paylaşacağım. Bir nevi ben de uzun saçı olanlara 🙂 at kestanesi fırlatacağım 🙂 Hatırlar mısınız o günleri? ilk kestaneyi biri fırlatırdı, ondan sonra birden bire bir kestane savaşı başlardı. Kızlar ciyak ciyak kaçışır, aralarında salya sümük ağlayanlar olurdu 🙂

Yazıyı okuyunca, at kestanesi pıtrak misali, şu sorular uçuştu kafamda

Vicdan deyince benim aklıma ne geliyor?

Vicdan; yapıp ettiklerimiz, bazen de yapıp etmediklerimizle ilgili iç huzurumuz mudur?

Ben yine en iyi bildiğim yoldan, TDK sözlüğünü açarak başlayayım yazmaya. “Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç” diyor sözlükte… Bir felsefe sözlüğünde de “Vicdan, insanın görgü ve bilgileriyle kendini yargılama yetisidir. ” diye tanımlamış… Daha bir sürü birbirine yakın tanım var…

* * *

Vicdanla eğitim arasında ne tür bir ilişki, nasıl bir orantı var sizce?

Ve de vicdanla duyarlılık arasında ne tür bir ilişki, nasıl bir orantı?

Ya Duyarlılıkla eğitim arasında ne tür bir ilişki, nasıl bir orantı?

Bakmakla görmek arasındaki fark, eğitim, duyarlılık ve vicdanla nasıl ilişkilendirilebilir?

Peki ya hangi yöne baktığımız? Göreceklerimizi etkilemez mi?

Baktığımız yer ve/veya bakmayı seçtiğimiz yer ile vicdan arasında nasıl bir bağlantı var?

Erdem ile görme arasında nasıl bir ilişki vardır?

Vicdanla erdemler arasındaki ilişki nasıl bir ilişkidir?

Erdemli insan kimdir, nasıl erdemli olunur?

Dürüstlük bir erdem midir?

Kendine dürüst olmayan, başkasına olabilir mi?

Dürüstlükle insanın baktığı yön arasında nasıl bir bağlantı olabilir?

Peki gördükleri karışında nasıl bir vicdanla durur?

Hiç kimseye bir şey öğretemezsiniz, tek yapabileceğiniz onu kendi içinde bulmasına yardım etmektir
demiş Galileo.

Bana kızmayın walla ben başlatmadım önce “O” başlattı 😛

“At Kestanesi Değil, PITRAK :)” için 5 Yorum

  1. Yasemin Baylan Ural Diyor ki:

    Ah Başakcım ! …
    Çok derin bir konu bu.
    Beni üzdü bu okuduklarım 🙁 neden mi, çünkü okurken insanları bazen vicdanlı ve vicdansız diye de ikiye ayırdıklarını düşündüm. Ben hep vicdanlı sınıfına sokuldum. Yaptığın tanımlara baktığımda mutlu olmam ve iyi bir özelliğe sahip olduğum için sevinmem gerektiğini hissettim ..
    Bütün sorularına insanoğlunun sosyal bir yaratık olduğu gerçeğini unutmadan;
    Senin sorduğun gibi sormam gerekirse ”Vicdanlı insanlarla vicdansız insanlar arasında nasıl bir ilişki vardır?”
    diye bir soru da ben sormak istiyorum :))

    sevgiler

  2. selçuk ilbaş Diyor ki:

    Hımm acaba yukarıda sordugun sorulara tek tek mi cevap vermeli , yoksa aslında hepsi tek başına bir anlam ifade etmiyor,birbiriyle iç içe mi geçmişler dersin…?!Arkadasın biraz da kaşınmış galiba 🙂

    Acabaa genler bu konuda etken mi? Haa unutmadan gen demek doğru mu:)) Bır islam meshebi (ki adını vermeyecegim, ama istersen araştırabilirsin,belki de biliyorsun:)) …İnsan her şeyi bilerek dünyaya gelir…Doğru eğitim ile bu bildikleri ortaya çıkar…Felsefesi üzerine dönemini aşan nitelikte tartışmalar yapmıstır…Örneğiinn yokk bunuda söylemeyeceğim :))

    Hadi bir at kestanesi daha gelsin :))

  3. basak Diyor ki:

    “İnsanın her şeyi bilerek dünyaya gelmesi” konusu ile ilgili Sokrates de bir şey söylemiş;
    Ahlaki doğruların ve erdemlerin bilgisi, insanın ahlaklı olabilmesinin zorunlu koşulu olarak gördüğü bilgidir. Sokrates’e göre bu bilgi doğuştandır yani insan dünyaya bu bilgiyle gelir. Fakat insan bu dünyaya geldiğinde bunları unutmuştur. Bu yüzden bu bilgilerin hatırlanması ve bilinç düzeyine çıkarılması gerekir.
    Burada da diğer düşünürlerin bilgi ile ilgili söyledikleri var.
    http://www.toplumdusmani.net/modules/wfsection/article.php?articleid=982

    Benim bildiğim tek bir şey var; o da hiç bir şey bilmediğim 🙂

  4. ayse Diyor ki:

    bunlar öyle sorular ki, “tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan” misali. yanıtlamak zor, şarkıda da dediği gibi “bu iş zor Yonca, çünkü insanlar yıllar boyunca hiç soru sormadan durur”ken, sen bu soruları fırlatıverdin suratlarımıza. yanıtlamadan önce düşünmem lazım benim 😉

  5. Necla Diyor ki:

    Sorular teker teker gelseydi keşke:-)
    aklıma takılan erdem ile vicdan sanki aynı kefede tartılmıyor…
    Erdem öğrenilebilinir diyordu Sponville, buradan yola çıktım. Bu yoldan bakınca bir kaç sorun anlamını yitiriyor.

Yorum Yazın