Yutmi

Paulo Coelho, Yolculuklarım ve Bir Dostluk Ateşi

Nisan 08 2011

Dün işten çıkmış yolda giderken Fatoş aradı, beni merak etmiş olmalı; “Bu aralar pek seyahat yok herhalde, yutmoğrafta yeni bir şey yok, buralardasın anlaşılan… ” Doğru söylüyordu, bir süredir doğa yürüyüşlerine gitmiyordum (bir ay olmuş), dalışa gitmeyeli ise aylar… Havanın yağışlı ve gri renkte olması beni biraz doğadan uzaklaştırıyor. Aslında onun da kendi içinde bir güzelliği var biliyorum ama o güzelliği görecek haleti ruhiye için gereken filtremi kaybettim. Yakında bir yerlerde olmalı ama bir türlü bulamıyorum 🙂 Belki de nerede arayacağımı bilemiyorumdur. Yutmoğrafım da saklamış olabilir. Yutmoğrafım yağmurdan nefret ediyor. Yağmurda şemsiye veya housing (şeffaf koruyucu plastik kutu) olmadan dışarı çıkması yasak. İkisini de istemiyor. Öyle olunca yürüyüş boyunca yağmur yağarken çantada kalmak zorunda. Bu da onu sinir ediyor. Oysa housingle uzlaşmayı kabul etse, birlikte yapabilecekleri o kadar güzel şeyler var ki…

Her neyse, aslında benim doğa/kültür gezileri ve dalışlar dışında sık sık çıktığım başka küçük seyahatlerim de var. Bunlardan size pek bahsetmiyorum. Ya da bazı yazılarımı yazarken aslında bahsettiğim tam da bu oluyor da bunu açıkça dile getirmediğim için siz fark etmiyor olabilirsiniz 🙂

İşte bugün, size geçtiğimiz hafta çıktığım bu yolculuklardan birinden bahsetmek istiyorum. Bu yolculuklar kendi içimde çıktığım yolculuklar…  Kimi zaman bulutların üzerinde dolaşırım, kimi zaman mağaraların güneş görmeyen derinliklerine doğru keşif gezisine çıkarım. Bazen de bir şelalenin kenarına oturup suyun sesini dinlerim tek başıma. Kimi zaman bir yazarın peşine takılırım. Bir öykü, bir makale, bir şiirdir rotamızı belirleyen. Bazen yazar ve ben yürürüz yalnızca, bazen de onun ve benim dünyamdaki insanlarla beraber kalabalık bir grubumuz olur… Bazen dik tırmanışlar yapar soluk soluğa kalırız, bazen gün batımında sevdiklerimize yaslanır o güzelliğin tadını çıkartırız.

Geçen haftaki yol arkadaşım Paulo Coelho idi. Coelho, iç yolculuklarımda en sevdiğim rehberlerden biridir. Bir çok kitabını okudum. “Simyacı”, “Piedra ırmağı kenarında oturdum ağladım”, “Şeytan ve kadın”, On bir dakika”, “Beşinci dağ”…. Yalnız “Işığın savaşçısı” adlı kitabını okuduğumdan beri onun düzenlediği turlara katılmaz olmuştum. Kitap bana fazlaca dini motiflerle bezenmiş ve daha çok vaaz verir şekilde gelmişti. Aslında insanın iç yolculuğuna çıktığında bu tarz şeylerle karşılaşması kaçınılmaz. Yani okuduğum bazı kitaplarda bunu görüyorum. İşin komik tarafı da insandan ve sevgiden başka inancı olmayan benim gibi birinin bu tarz kitaplarla yolculuğa çıkması. Bence çok hoş ve heyecan veren bir yolculuk bu. Tamamen teslim olmadan, tüm dikkatimi toplayarak yürüdüğüm bir patika gibi. Etraftaki güzellikleri kaçırmadan ama o güzelliklerin içinde de kaybolmadan yürünmesi gereken bir çiçek tarlası… Ya da zaman zaman gördüklerin karşısında paniğe kapılmadan, soğuk kanlılıkla yola devam edilmesi gereken bir uçurum kenarı…  İnsanın içinde yaptığı yolculuklar biraz merak, biraz cesaret gerektirir (neye göre biraz?). Açık yüreklilik, sevgi, içtenlik ve şefkat… İçeride hapsolmadan, dış bağlantıyı da koparmadan yolculuk edebilmek için dikkat ve güç gerekiyor bence…

Kimler bu yolculuklara çıkabilir? Duyguları ve ihtiyaçları ile yüzleşmekten kaçmayanlar, sevginin gücünden korkmayanlar, iş, çoluk-çocuk, arkadaşlar, politika ve/veya eğlenceden vakit bulup –ya da bunların arkasına saklanmadan- , “kendilerine” ayıracak bir iki saati bulabilen insanlar bu yolculuklara çıkabilirler…

Sadede geleyim değil mi? Galiba biraz çenem düştü 🙂 Bazen oluyor. Coelho ile bu sefer “Elif” adlı kitabı üzerinden yürüdük. Israrcı insanlar, birinden bir şey istemek, affetmek, güzelliği soluyabilmek,  ümitler, kaçmak, kıskançlık konularında konuştuk. Bu konuşmalar sırasında aynada gördüğüm görüntülerle kendimdeki eksik ve fazla yönlerimi keşfetmeye devam ettim. Eksikleri gidermek, fazlalıkları törpülemek gerek. Buna da zaman ve yürek 🙂

Kitapta beğendiğim bir öyküyü paylaşmak istiyorum sizinle.

Para sıkıntısı çeken bir adam, patronundan yardım ister. Patron ise onunla iddialaşır: eğer bir dağ başında bütün bir gece tek başına kalabilirse büyük bir ikramiye alacaktır. Yok başaramazsa o zaman patrona bedava çalışacaktır. Dükkandan çıkarken dışarıda buz gibi bir rüzgar estiğini görür. İçine bir korku düşer ve iddiaya girmekle bir delilik yapmadığından emin olmak için en iyi arkadaşı Aydi’ye akıl danışmaya karar verir.

Aydi biraz düşündükten sonra cevap verir; “Sana yardım edeceğim. Yarın sabah dağın tepesine çıkınca hep ileriye bak.  Ben komşu dağda senin için harlı bir ateş yakıp bütün gece bekleyeceğim. Ateşi seyret, arkadaşlığımızı düşün, için ısınsın. Sen istediğini elde edeceksin, sonra benim de senden bir isteğim olacak.”

İşçi iddiayı kazanır, parasını alır ve sonra arkadaşının evine gider: “Benden bir şey isteyecektin.”

Aydi karşılık verir: “Evet, ama derdim para değil. Söz vereceksin, eğer günün birinde hayatımda buz gibi bir rüzgar eserse sen de benim için dostluk ateşini yakacaksın.”

Sizin için ateş yakacak dostlarınız olabilmesi dileğiyle…

“Paulo Coelho, Yolculuklarım ve Bir Dostluk Ateşi” için 8 Yorum

  1. Berna Diyor ki:

    Bu yazını okuyan ” Elif” tedir.

  2. basak Diyor ki:

    Gerçekten çok heyecanlı di mi 🙂 ?

  3. Gökhan Koçak Diyor ki:

    Ellerine saglık Başak 🙂

  4. selçuk ilbaş Diyor ki:

    Eline sağlık arkadaş.Birgün sen kitap yazacaksın.Ben o kitabı okuyanları gördüğümde “aa evet ben bu kitabın yazarını tanıyorum.O na bir zamanlar sen bir kitap yazaksın demiştim” diyeceğim :))

  5. aynur Diyor ki:

    Bu yazını okuyunca uzun zamandır içime yolculuk yapmadığımı fark ettim. Kimler bu yolculuğa çıkabilir demişsin ya ardından da …….. şeylerin arkasına saklanmayanlar demişsin ya acaba bunlardan birinin arkasına saklananlardan biri mi oldum diye düşünüyorum. Yaşanan haksızlıklar mı , olumsuzluklar mı, geleceğe dönük umutsuzluk mu, çoluk çocuk halleri mi, bazı şeyleri düzeltmek için sevginin gücünün de yetmediği mi, başka güçlerin artık vücut bulması mı inan ki bilmiyorum. Belki hepsinin toplamı. Ama bildiğim birşey var ki eskisi kadar pozitif olamadığım. Diğer taraftan dostların gücüne olan inancımı halen yitirmedim sevgili dostum . İyi ki varsın 🙂

  6. ÖZLEM Diyor ki:

    Merhaba,
    Sizi hiç tanımıyorum ve tesadüfen yazınızı okudum. İçimi ısıttınız. Sanırım bu gün buna çok ihtiyacım vardı. Çok teşekkür ediyorum. 🙂

  7. basak Diyor ki:

    Ne güzel… Beni tanımadığınız halde duygularınızı paylaştığınız için esas ben size teşekkür ederim 🙂

  8. muhlis yeşilay Diyor ki:

    Merhaba Sevgili Dostlar
    geçmişin dünyasından bu günkü dünyamıza geldiğimizde çok şeylerin değiştiğini göreceğiz.en önemliside dostluk kavramının.olgular hep aynıdır.fakat yorumlar müthiş bir hızla boşlukları dolduruyor.bu gün böyle bir iddia olsa kim karşıdaki dağda ateş yakar.ordan görsün de ısınsın diye…bu bir yorumdur.benim yorumum.demek istediğim olgular devam ederken kişisel yorumlardaki farklılık mantık ve insan egosunun sınırlarını zorlamaktadır.Prof. Tolkien İEski diller uzmanıdır çok eski zamanalrdan bulduğu öyküleri ve kelimleri yeni nesile aktarmak için hikayelerle kelimelere anlam kazandırmak zorundadır.böylece fantastik hikayeler ortaya çıkar prof. arkadaşı çok güzel roman oldu haydi bunu yayınla der ve böylece THE LORD OF THE RİNGS eseri ortaya çıkar. bu bir yorumdur…sevgiler..

Yorum Yazın