Yutmi

Küçük Prens

Mart 29 2011

“Bir yıldızda yaşayan bir çiçeği seviyorsanız, geceleyin yıldızlara bakmak hoştur.”

Küçük Prens’i ilk okuduğumda kaç yaşındaydım, okurken neler hissettim hatırlamıyorum. Çok küçük bir ihtimal ama çocukken okumamış olabilir miyim? Bilmiyorum. Annem Radyo Evi’nde çocuk programı yapardı ve bizim evimizde neredeyse piyasaya çıkan tüm çocuk kitapları vardı. Bu açıdan çok şanslı bir çocuk olduğumu düşünmüşümdür hep. Okumayı öğrenene kadar annemin bana okuduğu masal kitaplarını hatırlıyorum; “Bin bir gece masalları”, “Andersen’den masallar”, “Ezop masalları”, “La Fontaine’den masallar”, “Hint masalları”… Küçük keçiyi hatırlıyorum, kurabiye çocuğu sonra… Zümrütü Anka Kuşu, Herkül’ün serüvenleri, Simbad… Ciltli masal kitaplarıydı annemin okudukları. İçinde resim de vardı ama az ve siyah beyaz… Kalın kitaplardı ve içlerinde bir sürü masal vardı. Renkli olan bol resimli masal kitapları da vardı. “Parmak kız”, “Aslanla fare”, “Külkedisi”, “Pamuk Prenses”… Hatta Külkesidini okumayı öğrendikten sonra kendi başıma okuduğumda annemin kitabı bana değiştirerek okuduğunu fark etmiştim. Çünkü orada kötü bir üvey anneden bahsediyordu ve annemin bana o kitabı okuduğu dönemlerde babam yeni bir evlilik yapmıştı. Belki de benim üvey annelere ve  üvey babalara karşı ön yargılı yaklaşmayışım Annemin kitapta yaptığı o küçük değişiklik yüzündendir  🙂

Masalların hayatımdaki yeri çok büyük. Bana kitap okumayı sevdiren annem miydi masallar mı bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki ben okumayı bilmezken annem bana kitap okumasaydı, ben bu dünya ile bu kadar erken tanışamazdım. Yüreğimdeki sevgiyi bu kadar Oya(lı) işleyemezdim… Belki o nedenle, çocuklara masal okumayı, bir çocuğun yanıma sokulup masal dinlemesini, o masalı dinleyen çocuğu arada bir göz ucuyla izlemeyi çok severim. Belki bu nedenle çocuklara hikaye kitapları almayı çok severim.

İlk okumaya başladığımda hangi kitabı okuduğumu hatırlamıyorum. Bizim zamanımızda “Cin Ali”ler vardı, herhalde kendi başıma ilk okuduğum kitap bir Cin Ali kitabı olmuştur 🙂 Ama daha sonra Arkadaş Yayınlarından çıkan hemen hemen tüm kitapları okuduğumu biliyorum. “Sevdalı Bulut”, “Küçük Kara Balık”, “Bir Şeftali Bin Şeftali”, “Şişkolarla Sıskalar”… Sonra Afcan Beşler vardı, bir de Gizli Yedililer ve kod adları maça, karo, kupa ve sinek olan 4 kızın hikayelerinin olduğu bir seri, ama bu son saydığım 3 seri Arkadaş Yayınları’ndan değildi. Bir de yanılmıyorsam “Altın Seri” adı altında kitaplar vardı… İlkokuldayken bunları okurdum. Derken Aziz Nesin, Muzaffer İzgü, Yaşar Kemal ve sonra alabildiğine uzanan bir orman…

Bu kitaplardan içindekileriyle birlikte birebir hatırladığım çok azı var. Nereye gitti bu okuduklarım diye düşünür, üzülürüm… Sonra da okuduklarımın aklıma, yüreğime, ruhuma karışıp, ben olduklarını ve bunun için hatırlamıyor olabileceğimi ama ben olarak yaşadıklarını düşünüp, kendimi rahatlatırım.

Küçük Prens de onlardan biri. Yalnız Küçük Prens’in bir farkı, onu daha sonraki yaşlarımda da tekrar tekrar okumuş olmam. Hala da zaman zaman açar, bazı bölümlerini okurum. Okuduğum her kitap ayrı bir değer, ancak benim için Küçük Prens’in yeri bir başka… 45 yaşımda bile her okuduğumda farkı bir şeyler keşfettiğim, en derin ve yoğun duyguları yaşarken sığındığım bir ağaç ev gibi o… Sanki bana söylemek istediği şeyi duyuramadığı için her defasında bıkmadan usanmadan tekrar eden bir ses… Ya da yıldızlara neden gülümsemem gerektiğini hatırlatan bir dost… Belki de ondadır en zor zamanlarımda en çok yıldızı görmemdeki sır, kim bilir? 🙂

Küçük Prens’le ilgili bir yazı:

 

 

http://www.edebiyathaber.net/14/post/2011/07/antoine-de-saint-exupry-d-bulutlarnn-ardnda-maceraperest-bir-pilot.html



 

“Küçük Prens” için 6 Yorum

  1. A. İhsan Diyor ki:

    Bana verdiğin “afacan beşler”i hatırlıyorum, “şişkolarla sıskalar”ı ve “gizli yediler”i de… o kitapları okurken hissettiklerim hala o kadar canlı ki sanki dün kapatmışım sonuncusunun kapağını. Hiç tatmadım ama biliyorum zencefilli çöreğin tadını… Gökyüzü? Hiç bakmıyorum.

  2. basak Diyor ki:

    O zencefilli çöreği ben de hatırlıyorum 🙂 Ne güzeldi değil mi o günler… 🙂

  3. aynur Diyor ki:

    Başak’cım bu yazının üzerine ben de küçük prensi bir kez daha okumak istedim. Kütüphanemde bulurum inşallah.

  4. Başak İyidoğan Diyor ki:

    bugün nedensiz (nedenleri bilinçaltımda gizli) mutsuzdum şu ana kadar. Küçük Prens ile ilgili yazını okuyunca kendi okuduğum masallar aklıma geldi ve birden mutlu oldum. ben tüm türler içinde en çok masalları severim çünkü beni gerçeklerden en çok uzaklaştıran
    masallardır. şimdi ise kitaplardaki gerçeklikten asıl gerçekliğe atılmak… herkes de mi benim gibi yoksa ben bu dünyadaki tek küçük prens miyim, sesini duyuramayan?

    sevgiler

  5. Sema Diyor ki:

    Basak’cim,

    O kadar guzel yazmissin ki yine, okurken kendi cocuklugum geldi gozlerimin onune. Cin Ali’ler, Kul Kedisi, Pamuk Prenses, 80 Gunde Devri Alem… Bizlerin cocuklugunda kitaplar en buyuk hazinemizdi, dus dunyamizi gelistiren bizleri ucsuz bucaksiz alemlere goturen zenginlestiren… Benim icin oyleydi, hala da oyle 🙂 Cocuklugumun 1-2 yili Ankara’da buyukbabamlarin yaninda gecti. Daha sonra 9-10 yaslarinda Avustralya’da olan ailemin yanina gittim. Tek kelime Ingilizce bilmiyordum, okula yazilmistim ve adaptasyon zorlugu yasiyorudum. Cok sevdigim kitaplarim yanimda degildi. Ve birgun tesadufen kesfettim okulumun tam karsisindaki kucuk sirin ev megersem bir kutuphaneymis. Hergun okul cikisi gider oradaki kitaplarin arasinda dolasirdim, bir an once Ingilizce’yi ogrenip hepsini okumak istiyordum. Raflar dolusu Mary Poppins cocuk kitabi serisi vardi. Ve yine boyle bir gunde bir kac raf dolusu Turkce kitap da oldugunu kesfettim. Ne kadar sevinip mutlu oldugumu bugun bile o gunku kadar canli animsiyorum… Ve evet, Ingilizceyi ogrenene kadar oradaki Turkce kitaplarin hepsini bir kac defa tekrar tekrar okudum, bazen ogle aralarinda bazen de ders kitaplarinin icine gizleyerek…

    Sevgiler

  6. basak Diyor ki:

    Geçmişe yolculuk gibi olmuş 🙂 Satır aralarında Türkçe kitapları bulduğun an ki mutluluğunu ben de hissedebiliyorum 🙂

Yorum Yazın