Yutmi

KÜBA (Bölüm .III.) Uzun Bir Yolculuk

Mayıs 12 2011

Merhaba,

Bugün 12 Mayıs Perşembe.Ankara’ya, evime geleli yaklaşık 14 saat oluyor… İnternetli dünyaya geri döndüğüm için, kolay ve hızlı yoldan eşe dosta selam yolluyorum. “Döndün mü?” diyorlar. Ben de “Bedenim döndü ama ruhum hala Küba’da” yanıtını veriyorum. Ruhumu toparlamam çok kolay olmayacak, farkındayım… Onun için hemen o dünyada yaşadıklarımı kendi dünyama aktarmaya başlıyorum. Sayfanın devamını oku »

İlginç Olaylar, İlginç Denkgelimleriyle Bir Küba Yolculuğu (BÖLÜM .II.)

Nisan 27 2011

Bugün 27 Nisan Çarşamba. Ve ben planlanandan tam 3 gün önce yola çıkıyorum. Bu yazı Yutmoğrafıma düştüğünde ben Küba’ya doğru yola çıkmış olacağım. Hani ilk bölümde “Daha gitmeden ilginç olaylar yaşamaya başladım bile. Bakalım bu gezi nelere gebe ?” demiştim ya, işte onun üzerine daha neler oldu neler 🙂 Sayfanın devamını oku »

Küba ‘ya Gidiyoruz (.I.BÖLÜM)

Nisan 19 2011

Küba, benim için Dünya’daki en özel ülkelerden biri. Benim bu ülkeyi görebilecek olmam ise rüya gibi bir şey. Evet Yutmoğraf’ım ve ben Küba’ya gidiyoruz… Daha gitmeden ilginç olaylar yaşamaya başladım bile. Bakalım bu gezi nelere gebe 🙂 ? Her zaman olduğu gibi Küba’da da yaşadıklarımı sizlerle paylaşacağım. 29 Nisan’da başlayacak yolculuğumuzu bir dizi halinde Yutmoğrafıma aktaracağım. Yazılar ve fotoğraflarla sizi de oralara götürmeye çalışacağız. Küba’ya giderken tüm devrimcileri, paylaşımdan, dayanışmadan, yardımlaşmadan, sevgiden ve emekten yana olan dostlarımı da yüreğimde götüreceğim. Bu arada dönüşte size başka bir süprizimiz daha olacak 🙂

KÜBA’YA GİDİYORUZ !  ( .I. BÖLÜM )

Annemlerle yemekteyiz. TRT’de program yapımcısı olan arkadaşım Banu aradı; “Bu ay sonu Küba’ya çekime gidiyoruz sen de gelmek ister misin?” Bu ani teklife şaşırmış, o an için ne diyeceğimi bilememiştim. Küba, görmeyi çok istediğim, benim için dünyadaki en özel ülkelerden biri. Yıllarca ve hâlâ Amerika’ya başkaldırabilen bu küçük ülke, saygınlığını tüm dünyaya kabul ettirmiş durumda.

Banu’nun teklifi beni çok heyecanlandırmıştı. Üstelik söylediği tarihi düşündükçe heyecanım daha da artıyordu. 1 Mayısta Küba’da olmak! Ama önümüzde o kadar az bir zaman vardı ki… Sayfanın devamını oku »

Paulo Coelho, Yolculuklarım ve Bir Dostluk Ateşi

Nisan 08 2011

Dün işten çıkmış yolda giderken Fatoş aradı, beni merak etmiş olmalı; “Bu aralar pek seyahat yok herhalde, yutmoğrafta yeni bir şey yok, buralardasın anlaşılan… ” Doğru söylüyordu, bir süredir doğa yürüyüşlerine gitmiyordum (bir ay olmuş), dalışa gitmeyeli ise aylar… Havanın yağışlı ve gri renkte olması beni biraz doğadan uzaklaştırıyor. Aslında onun da kendi içinde bir güzelliği var biliyorum ama o güzelliği görecek haleti ruhiye için gereken filtremi kaybettim. Yakında bir yerlerde olmalı ama bir türlü bulamıyorum 🙂 Belki de nerede arayacağımı bilemiyorumdur. Yutmoğrafım da saklamış olabilir. Yutmoğrafım yağmurdan nefret ediyor. Yağmurda şemsiye veya housing (şeffaf koruyucu plastik kutu) olmadan dışarı çıkması yasak. İkisini de istemiyor. Öyle olunca yürüyüş boyunca yağmur yağarken çantada kalmak zorunda. Bu da onu sinir ediyor. Oysa housingle uzlaşmayı kabul etse, birlikte yapabilecekleri o kadar güzel şeyler var ki…

Her neyse, aslında benim doğa/kültür gezileri ve dalışlar dışında sık sık çıktığım başka küçük seyahatlerim de var. Bunlardan size pek bahsetmiyorum. Ya da bazı yazılarımı yazarken aslında bahsettiğim tam da bu oluyor da bunu açıkça dile getirmediğim için siz fark etmiyor olabilirsiniz 🙂 Sayfanın devamını oku »

Küçük Prens

Mart 29 2011

“Bir yıldızda yaşayan bir çiçeği seviyorsanız, geceleyin yıldızlara bakmak hoştur.”

Küçük Prens’i ilk okuduğumda kaç yaşındaydım, okurken neler hissettim hatırlamıyorum. Çok küçük bir ihtimal ama çocukken okumamış olabilir miyim? Bilmiyorum. Annem Radyo Evi’nde çocuk programı yapardı ve bizim evimizde neredeyse piyasaya çıkan tüm çocuk kitapları vardı. Bu açıdan çok şanslı bir çocuk olduğumu düşünmüşümdür hep. Okumayı öğrenene kadar annemin bana okuduğu masal kitaplarını hatırlıyorum; “Bin bir gece masalları”, “Andersen’den masallar”, “Ezop masalları”, “La Fontaine’den masallar”, “Hint masalları”… Küçük keçiyi hatırlıyorum, kurabiye çocuğu sonra… Zümrütü Anka Kuşu, Herkül’ün serüvenleri, Simbad… Ciltli masal kitaplarıydı annemin okudukları. İçinde resim de vardı ama az ve siyah beyaz… Kalın kitaplardı ve içlerinde bir sürü masal vardı. Renkli olan bol resimli masal kitapları da vardı. “Parmak kız”, “Aslanla fare”, “Külkedisi”, “Pamuk Prenses”… Hatta Külkesidini okumayı öğrendikten sonra kendi başıma okuduğumda annemin kitabı bana değiştirerek okuduğunu fark etmiştim. Çünkü orada kötü bir üvey anneden bahsediyordu ve annemin bana o kitabı okuduğu dönemlerde babam yeni bir evlilik yapmıştı. Belki de benim üvey annelere ve  üvey babalara karşı ön yargılı yaklaşmayışım Annemin kitapta yaptığı o küçük değişiklik yüzündendir  🙂 Sayfanın devamını oku »