Yutmi

Nepal’in köylerinde 6 kadın ve keçiler…

Kasım 07 2012

Yanağımda Nepalli küçük kızın öpücüğüyle otele döndüğümde Yogi ve Yogini’ler yogalarını bitirmiş, kahvaltıya geçmişlerdi. Hepsi son derece enerjik ve pırıl pırıl görünüyorlardı. Bugün Nepal’e uyandığımız ilk gündü. Programda iki alternatif vardı. Biri Katmandu’yu gezmek, diğeri de daha önce Nepal’i görenler için köylerden geçen bir trekinge katılmak. Aynı anda her ikisinde de olabilsem keşke ama ne mümkün… Ne yapacağım, hangisini seçeceğimin paniğini dün akşam yaşadığım için bu sabah rahattım. Bora ile konuşmuştum, köylere gitmek bana cazip geliyordu. Bora, fotoğraf açısından da çok zengin olabileceğini söylediğinde artık kararımı vermiştim. Daha doğrusu Yutmi kararını vermişti 🙂 bana da onun peşine düşmek kaldı. Katmandu’yu gezecek olan değil, köylere gidecek olan gruba katılmaya karar vermişti. Bu grup ben dahil 6 kadından oluşuyordu. Didem, Mine, Deniz, İlçen ve Şeniz. Ve tabi bir de tur rehberimiz Mohan…

Yasemin Abla ve Zehra şehri gezeceklerdi. Onun için onlardan ayrı düştüm. Bu arada Zehra hoş bir sürpriz yaptı. Hindistan’dan aldığı sariyi (Hintlilerin giydiği yöresel kıyafet, Nepalli’ler de giyiyor) Nepal’e de getirmişti ve o sabah üzerinde bu şık sari vardı. Yutmoğraf durur mu, derhal yuttu bizim Zehra’yı. Sevgili Zehra’nın da izniyle bu fotoğrafı yayınlıyorum 🙂

Gruplar ayrıldı. Şehri gezecek kalabalık grup büyük araca, biz altı hatun da küçük araca yerleştik. Hepsi birbirini daha önceden tanıdıkları için muhabbetleri iyiydi. Ben şimdilik dinliyor ve isim özürlü olduğum için kime nasıl hitap edeceğimi bilemiyor, kıvranıyordum.  Benim onlarla gidiyor olamama hem biraz şaşırmışlar hem de hoşlarına gitmişti. Belki de ben öyle hissettim ama gezi ilerledikçe bu paylaşımın hepimizin çok hoşuna gittiğinden artık şüphem kalmamıştı. Saatlerce yürüdük, dere tepe düz gittik, masal köylerden geçtik. Köy evlerindeki renkler, insanlarındaki renkler, hayvanlar beni büyüledi. Pencereler, kapılar, çocuklar, ihtiyarlar beni büyüledi… Sanki bir masalın içinde gibi… Birkaç gün bu köylerin birinde kalmak isteği duydum. Fakirlerdi belki ama çok renklilerdi. Evleri, giysileri, doğaları renkliydi. Bu renkler modern şehirde yok. Bu sıcaklık, insanların yüzlerindeki bu çizgiler şehir insanında yok. Nitekim Dubai’den İstanbul Sabiha Gökçen’e indiğimizde bekleme salonunda; siyah, beyaz, gri ve lacivertten başka renk yoktu. Yüzlerde ifade yoktu. Çizgiler yoktu…

Sabah 10-11 sularında başlayan yürüyüşümüz akşamüzeri 6-7 gibi sona erdi. Bu gezinin sonunda altı kişinin daha adını öğrenmiştim 🙂  Hepsi de çok keyifli çok içten insanlardı. Tamamen yabancısı olduğum bu grupta bu ilk gün beni oldukça rahatlattı. Bu sıcaklık o kadar değerli ki… Hepsine bir kere daha teşekkür ederim.

Bu bölümde fazla söze yer yok aslında. İyisimi ben size güzel bir Nepal müziği eşliğinde gördüklerimi sunayım 🙂 Aaaa yalnız unutmadan iki şey ekleyeyim; birincisi fotoğraflar içinde bir küçük tapınak göreceksiniz. Bu tapınak da köy yolları üzerime karşımıza çıkmıştı. Bu tapınakta bir baba vardı (fotoğraflarda bulabilirsiniz). Bu baba da beni kutsadı. Anlıma kül sürdü. Para verirsek iyi olurmuş -rehberimiz öyle söyledi- biz de para verdik. Bir gün içinde iki defa kutsanmıştım. Biri mavi giysili kadının içinden gelen, sevgisiyle bir kutsama, diğeri ise ticari…

Bir de maruana bitkisi gördük. Köylülerin evlerinin bahçesinde de var. Zaten içki kaynatıp, maruana içiyorlarmış… Ben de rehberimizin yalancısıyım. Ben maruana bitkisini ilk defa görmüştüm. Belki benim gibi görmemişler vardır diye dikkat çekeyim istedim :))

“Nepal’in köylerinde 6 kadın ve keçiler…” için 17 Yorum

  1. aynur Diyor ki:

    Başak’cım sana bugün hoşgeldin diyebiliyorum. Oysa dün okumaya başladım yazılarını. Ama dün nutkum tutuldu tek satır yazamadım sanki. İmrenerek büyük bir zevkle okuyorum gezi
    notlarını. Adeta seninle dolaşıyorum oralarda. Ellerine sağlık.
    Hoşgeldin.
    Kucak dolusu sevgilerimle

  2. Geçkin Gezgin Diyor ki:

    Müzik eşliğinde yazını okur fotoğrafları incelerken kısa süreliğine ayrı düşülmüş bir sevgiliyle sanki bir anlığına yeniden buluştum… İçim çoştu, yüzümde saftorik bir sırıtma (yazarken hala devam ediyor:-)))) kendimi çok huzurlu duyumsadım…
    Ne iyi ettin de gittin…
    Belki bir gün birlikte de gideriz… ;-))))
    Ben inanılmaz aşermeye başladım… Tunç’la bu konuyu bir görüşeyim…

  3. Zehra Diyor ki:

    İlk kez bir blogda yer almaktan, özellikle de bunun Yutmoğraf olmasından sevindirik oldum heheh :)) Onun tarafından yutulmak bir ayrıcalık 😉 Bu arada Dünya hakkaten küçük, senin tanıdıklarından biri ile tanış çıkma durumumuz oldu işyerinden; fotoğrafımı blogunda görmüş. O bir arkadaşına göndermiş, oradan bana tekrar geldi, yutmi elden ele dolaşarak beni buldu gene çok hoş 🙂

    Resimler çok güzel, rengarenk… Tapınakta havuz ortasında oturan adam heyleri çok sahici geldi.Yüzleri ve günlük yaşama ait anları güzel yutmuş yutmi 🙂

  4. Zehra Diyor ki:

    Müziği ise evden dinleyeceğim inşallah 🙂

  5. Tek Kollu Ahtapot Diyor ki:

    Cocuk pek renkli dogmus, beklenildigi gibi:)
    Darisi digerlerine:)

  6. ışıl ören Diyor ki:

    Sevgili Başak,

    yazılarını keyifle okuyorum. En son Nepal maceranı bir başka hevesle okudum ve 4.5 sene önceki anılarım depreşti. Bu masalsı diyarlar ve insanlar, yokluk içindeki yaşamlarına rağmen yüzlerindeki çizgilerin yansıttığı mutluluk-dinginlik-bilgelik karışımı ifade beni de çok etkilemiş, blog sayfamda fotoğraf karelerinde yer vermeye çalışmıştım. Tekrar bunları bana hatırlattığın için teşekkür ederim.

    Bu gezi benim için bir anlamda jübile olmuştu. Umarım ben de senin gibi keşfetmek için tekrar yollara düşerim bir gün ..

  7. berna Diyor ki:

    başak cım ,
    aklıma takılan bir şey var belki sen oranın havasını ve duygusunu aldın bana yardım edebilirsin. nepalliler nasıl bu kadar mutlu ve sevgi dolu yaşıyorlar ? bizim gibi ülkelerin ellerinin altında büyük imkanlar varken mutlu olmayı başaramıyoruz. maddeye verilen değerin fazlalığından mıdır bizdeki mutsuzluk acaba ? yazın ve yutminin yuttukları kafamda bir sürüüüü sorguya neden oldu 🙂 bi ara sohbet edelim :)))
    öpücük ellerine sağlık .. yüymi nin de gözlerine tabiki :))))

  8. basak Diyor ki:

    Berna’cım

    Mutlular, çünkü bahçelerinde maruana yetiştiriyorlar ! :)))
    Şaka bir yana, ne kadar mutlular ben bilemem. Bize güler yüz gösterdikleri kesin. Ama biz şehirliler gibi hırsları, rekabetleri, kışlık yiyeceklerinden başka biriktirme dertleri pek yok anladığım kadarıyla… Bu konuda Servet Abi çok hoş bir yorum yazmış,ona katıldığımı belirtmek istiyorum yalnızca. Servet Abi’nin yorumunun tamamını okumanı öneririm. Ben de bir bölümünde alıntı yapacağım… Aslında üzerine yazı yazılacak bir konu bu. Ve hatta benim deneme tarzı yazılarımda benzer tatlar var bu konuya ilişkin… Dur bakalım, Nepal-Tibet yazı dizisinin sonunda bir özet geçecek olursam, bunu bir daha ele alırım belki ne dersin?

    “Eee?, neyi biriktirip, kiminle rekabet edecek, ne için kavga edeceksin? Bu dünyada daha uzun yaşamak için ne sebebin, nasıl bir hırsın olabilir ki burada yaşarken? Oradaki bir ağaçtan ya da bir keçiden çok da farklı değilsin. Hatta bir birine saygı ve sevgi beslemek zorundasın çünkü varlığını sürdürmek bu dayanışmaya bağlı.”

  9. Ş.A Diyor ki:

    Fotoğraflarını ve yazılarını okuduğumda pek şaşırmadım.Kültür ve din farklı da olsa fotoğraflardaki komposizyonu ben çocukluğumda çok yaşadım karadenizde. Yıllar sonra bana o atmosferi hatırlattın, ama çektiğin fotoğrafların güzelliği olmasa hatırlamazdım..teşekkürler

    ş.a.

  10. servet Diyor ki:

    Çok güzeeeel !
    Hani, “İnsan yaşadığı yere benzer.” derler ya, bence tam da bunu anlatıyorsun bize.
    Bu ortama doğuyor, çevrende ne varsa onları kullanarak yaşamayı öğreniyorsun senden önceki atalarından. Ve bu neredeyse ikibin, üçbin yıldır süregeliyor. Burada doğuyor, burada ölüyorsun kuşaklar boyu. Geldiğin yer belli, gideceğin yer belli; bunu da öğreniyorsun. Eee?, neyi biriktirip, kiminle rekabet edecek, ne için kavga edeceksin? Bu dünyada daha uzun yaşamak için ne sebebin, nasıl bir hırsın olabilir ki burada yaşarken? Oradaki bir ağaçtan ya da bir keçiden çok da farklı değilsin. Hatta bir birine saygı ve sevgi beslemek zorundasın çünkü varlığını sürdürmek bu dayanışmaya bağlı.
    Berna Hanım, kentte , “elimizin altında bu imkanlar..” olsa mutlu olabiliriz ama yok işte. Neyse ki sevgili Başak arada bir gidip, özel çabalarla, bize hasret kaldığımız doğal hayatları gösteriyor.
    Selam ve sevgiler.
    Servet

  11. berna Diyor ki:

    servet bey merhaba,
    çok güzel yorumlamışsınız. teşekkürler açıklama için. o kadar kentli olmuşuz ki basit ve aslında hayatta mutlu olabileceğimiz birçok ayrıntıyı yaşayamaz hatta yaşayanlara da hayretle bakar olmuşuz. şimdi onlar mı yoksul biz mi bilemedim 🙂
    sevgilerimle

  12. senem Diyor ki:

    Başak’çım yine çok güzel fotoğraflar. Gerçekten insan yaşadığı yere benziyor galiba. Ya da yavaş yavaş yaşadığı yeri kendine dönüştürüyor, ne bileyim… 36-40-41 ve 50’deki kadınlara, ışığa, dinginliğe daha bir çok bayıldım:)
    Çabuk gelsin devamı…
    Sevgiler.

  13. gk Diyor ki:

    Paylaştıgın için cok teşekkürler Başak 🙂
    ne gözel bir zaman da gezmişsin, köyle cok ilgi cekici, oralarda daha fazla kalmak isterim, br gün yolum o diyarlara düşerse…

  14. Selçuk Diyor ki:

    Heykelde neden 6 kol var? Tabii ayrıca neden 3 kafa var 🙂

  15. oguzhan kifci Diyor ki:

    Bosuna didinip durdugumuz yada fazladan didindigimiz sanirim dogru!!! Basak biraz yaprak ve cicek getirmez mi insan? :))

  16. aysun Diyor ki:

    Başakcım müzik eşliğinde fotoğraflar çok güzei. Ama illaki insan yüzleri…

  17. Şeniz Pamuk Diyor ki:

    Başak’cım, ne kadar zorlu bir yürüyüştü. Ama sen kondisyonunla hepimizi hayran bıraktırdın:)) Nepal’in hem parlak hem karanlık yüzünü aynı güne sığdırdık bu yürüyüşte:))

Yorum Yazın