Ebruli Bir Fethiye Dalışı
Bu hafta sonu Fethiye’de, dalıştaydık. Fethiye için haftalar öncesinden Bohaçhan’a geleceğimi bildirmiştim. Füsun, Canay ve Oğuzhan’ı da kandırdığım için pek mesuttum 🙂 Üstüne Metin, Murat ve Ayşe’nin de geleceğini öğrenince daha da mutlu oldum. Sarıgül ailesi kompil geliyorlardı… E diğer arkadaşlar da sürpriz olarak kalsındı, onları otobüste görüp sevineyim istediğim için bu sefer kim geliyor soruşturması yapmadım.
Fethiye’yi iki şey için istiyordum. Biricisi Afkule ve Türk Hamamı’na yapacağımız dalışlar, ikincisi de eğitim dalışları. Bence, Afkule, Fethiye’deki en güzel ve Türkiye’deki en iyi birkaç dalış noktasından biri. Afkule, derin maviyi iliklerinizde hissettiğiniz yerlerden biri… Eğitim dalışlarına gelince; gerçekten eğitim dalışına inmeyi, insanların sualtı ile ilk buluşmasına tanıklık etmeyi çok seviyorum. Onların sualtındaki ilk palet vuruşları, bebeklerin ilk adımlarını attıkları an, anne babalarını nasıl heyecanlandırıyor ve mutlu ediyorsa, beni de işte öyle mutlu ediyor. Onların yanında olmak, ilk başta ellerini tutmak ve yavaş bırakmak. O an gözlerindeki mutluluğu görmek… Bu benzeri olmayan bir duygu 🙂
Fethiye’ye gitmek için sabırsızlanan bir tek ben değildim tahmin edebileceğiniz gibi. Yutmoğrafım da başladı hazırlıklara (kendi çapında 🙂 )… Bir kere benimle günlerce “Housing” pazarlığı yaptı (housing, dalabilmesi için gereken dalış kıyafetinin adı). O da dalacakmış. Elli defa söyledim oysa; “Türkiye’deki dalışlarda ben grup daldırıyorum, seninle aşağıda ilgilenemem, hele eğitim dalışında hiç olmaz…” Üstelik kendisi bu konuda sabıkalı. Biliyor neden onu buralarda daldırmadığımı… Neyse o şansını sonuna kadar zorladı ama başaramadı. Aslında Afkule’yi ve Türkhamamı’nı görmesini ben de çok istiyordum ne yalan söyleyeyim. Hatta oraya daldığımızda Yutmoğrafı teknede bırakmış olmak içime çok fena oturdu. Çıkınca da “Bir gün Yutmoğrafımla Afkule’ye yalnızca fotoğraf çekmek için gideriz, yalnızca onu daldırırım” diye düşündüm. Hatta ona söz verdim. Özellikle Afkule’deki kovuğun içinden açık denize bakış ve Türkhamamı’nın içinden çıkışa bakış ! İşte bu iki manzara için geldim ben Fethiye dalışına…
Tunus’daki buluşma noktasına geldiğimizde diğer sürprizlerle karşılaşmaya başladık. Şakir Bey Amca ve Nurten’cim, Erçin, Osman, Ertan, ağırabi Lewent, Bali’deki yol arkadaşlarımdan Naci bey ve oğlu Sinan, Lokman, kendi paketini açan öz hakiki Selçuk ve güzel gözlü kız arkadaşı, İstanbul’dan gelip gruba yeni katılan Hüseyin ve grubun en yakışıklı en muhalif delikanlısı Engin ve tabii yeni paketler 🙂 Bununla birlikte o gezide yeni tanıştığım arkadaşların isimlerini unutsak da kendilerini unutmamak lazım. Otobüs yolculuğu her zamanki gibi Afyon’a kadar yine sohbetle, muhabbetle geçti. Ön koltuk komşularım Erçin ve Abdurrahman ile uzun uzun sohbet ettik. Onlar da Yutmoğrafın takipçilerindenmiş. Biraz yutmoğraf, biraz hayat, biraz geziler biraz da fotoğraf üzerine konuştuk. Bu sefer milletin pili çabuk bitti sanki. Afyon’a gelmeden otobüsün yarısı sızmıştı. Her ne kadar onlarda uykuya çabuk teslim olmuşlarsa da, bir tek arkadaki pompişler (Metin’le Murat) fena kaynattılar. İki cep telefonu (sanırım ayfon) iki komik adam, dörtlüyü kurmuş ellerindeki telefonlar aracılığında koyu bir sohbete girmişlerdi 🙂 Zaten bu ikisi bir araya gelince özel bir karışım çıkıyor ortalığa ve bir kahkaha gazı etkisi hakim oluyor etrafa.
Bu sefer bir de Ayşe vardı ki etkisini iki misli hissettiriyordu insana. “Üçü bir arada” en süper karışım.
Benim ise bu seferki otobüs arkadaşım Defne ile Fatma oldu. Bizi uyutmayıp, sonra biz ayaktayken kendisi fosur fosur uyuyan Defne cadısının fotoğrafını yanda görebilirsiniz. Kendisi havuç gillerinden olup, tüm ekibi karşısında maymuna çevirmeyi başarmıştır. Hele Engin, ileriye dönük yatırım planlarıyla, bir oy bir oydur düşüncesiyle, Defne’nin karşısında bir takla atmadığı kaldı (belki benim görmediğim bir anda onu da yapmıştır 🙂 )…Yalnız tam da bu noktada Fatma’yı takdir etmeden geçemeyeceğim. Üç ayrı boy çocukla tek başına dalış gezisine katılmak ciddi cesaret işi. Fatma’cığım seni bu medeni cesaretinden dolayı kutluyor, tüm dalışlarla kompil aramızda görmek istediğimizi belirmek istiyorum 🙂
Fethiye’ye vardığımızda saat sabahın 7’siydi. 7:30’daki kahvaltıdan önce odalara dağılıp biraz kendimize geldik. Kahvaltıdan sonra ben Yutmoğraf’ı alıp teknelerin olduğu limana indim. Housing’i almadığım için hala bana surat asıyordu. Ben de onula biraz dolaşıp onu eğlendirmeye karar vermiştim. Birlikte teknelerin önünde dolaşırken, O, teknelerin denizin üzerine bıraktıkları renkleri ve şekilleri yutmaya başladı. Biraz keyfi yerine gelmişti. Bu renk ve şekillerden bazılarını sizlerle de paylaşmak istedi. Sudaki yansımaları hiç böyle görmüş müydünüz? 🙂
Tekneye geri döndüğümüzde diğer sürprizlerle de karşılaştık; Güliz (Yutmi’nin Kızıldeniz’deki oda arkadaşı), Aydın ve Rapunzel (Feray’cım senden başka bir Rapunzel daha var hayatımda :). Yutmoğraf Güliz’i görünce çok sevindi. Artık O’nun da bu dalış camiasında bir çevresi olmaya başladı tabii… Kolay mı, bir hafta oda arkadaşı olmuştu Güliz’le 🙂
İlk günün dalışlarının benim için en keyifli kısmı eğitim dalışlarıydı. İlhan, Ömer, Sinan ve Alican paketleri açılmak üzere bekliyorlardı. İlhan ve Alican gerginliklerini gizlemiyor, açıkça dile getiriyorlardı. Birifing sırasında süt dökmüş kedi gibi oturan bu iki şahıs, eğitimler bitip de dalışlarını tamamladıklarında birer Denizli horozuna dönüşüverdiler 🙂 O endişeli bakışlar gitmiş, yerini kendine güvenen, sulatı dünyasına girmenin verdiği mutluluğu taşıyan bakışlara bırakmıştı. Ömer ve Sinan baştan rahatlardı ve sualtında da aynı rahatlıklarını devam ettirdiler. Alican ise son dalışında benimle sualtında Mavi Fethiye valsi yaptı… Anlaşıldığı üzere dördü de eğitim dalışlarını başarıyla tamamlayıp mavi dünyaya ayak bastılar. Aramıza hoş geldiniz arkadaşlar.
Ayrıca dalış ekibimde pek muhteşemdi; Füsun, Metin ve Ayşe. Yalnız Ayşe’ciğim sana buradan özellikle haykırıyorum! (Levent sen de dinle, lafım aynı zamanda sana da) DERHAL 2* EĞİTİMİ ALIYORSUNUZ ! DERHAL !
İlk günün akşamı yine Fethiye’de en sevdiğim yerlerden biri olan balık haline gittik ve tüm ekip hep birlikte uzunca bir masayı sohbet ve balıkla donattık. O gece bazı hanımlar çiçek açtı 🙂 Birlikte paylaşılan herşey gibi pek hoş pek keyifliydi… Aramızda olanlarla mutlu olduk, olamayanların kulaklarını çınlattık…
İkinci gün hava ve deniz bize kıyak yaptı ve benim en sevdiğim dalış bölgelerinden biri olana Afkule ve Türkhamamın’da, sakin bir denizde, içimiz dışımıza çıkmadan (zira o bölge genelde dalgalıdır ve özellikle teknede kalanların canına okur) çok güzel bir dalış yaptık. O bölgedeki mavi ve tonları, o bölgenin sualtı dip yapısı beni her zaman büyülemiştir. Yalnızca mavi ve lacivertin tonları ve huzur… Bütün isteğim budur… Tam bunları yazarken 2003’de karaladığım bir kaç satır aklıma geldi. O bölgede çekilmiş bir fotoğrafa monte ettiğim satırları sizinle paylaşayım belki ne demek istediğimi, ne hissettiğimi daha iyi anlatabilirim. Bunun üzerine daha söyleyecek sözüm yoktur…
Birlikte daha nice güzel dalışlarda buluşmak dileğiyle…
İşte yine O,
O’nun sesi…
Deniz çağırıyor derinliklerine
O büyülü mavi nasılda çekiyor kendine
Karşı koymak her gün daha zor sesine…
İşte yine o koku,
Denizin karsı konulmaz kokusu.
Sevgilinin kokusunda yaşanan huzur gibi
Bırakıp kendimi,
Akıp giderken içine,
O sonsuz,
O sihirli,
O muhteşem maviliğe,
Tüm sevdaları ve sevgileri
Yükleyip yüreğime,
Hoşça kal demeden sizlere…
maviye bulanıp,
Deniz olacağım.
Başak 2003
26 Eylül 2011 Pazartesi, 16:33 at 16:33
Pompiş değil, pampiş… kaç kere söyleyeceğiz….:-)))
26 Eylül 2011 Pazartesi, 16:55 at 16:55
Pampişlerin fotosu yok mu Başak’cım? 🙂 “deniz üstü ebru”lara bayıldım… Yutmograf’ı öp ki hep böyle güzel şeyler yutsun bizim için :*
26 Eylül 2011 Pazartesi, 21:18 at 21:18
Edibe’cim sen bekle hele, elimde ne fotoğraflar var.
Bak pampişlerden biri kaşınmaya başladı bile 🙂
26 Eylül 2011 Pazartesi, 17:22 at 17:22
Ellerine sağlık 🙂 Ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi 🙂
Benim için en efsane dalıştı 🙂 Sayende ve tabi ablam ve abimin sayesinde:) Bi daha ki sezona söz 2* olarak görceksin benii…öpüyorum en kocamanından 🙂
26 Eylül 2011 Pazartesi, 21:17 at 21:17
Her zaman bekleriz Ayşe’cim 🙂
Benim için de seninle dalmak çok keyifliydi.
Bir gün kaşelemek için bekliyorum :))
26 Eylül 2011 Pazartesi, 17:28 at 17:28
gelemedim.. yaaa. ballandırmışın da ballandırmışın.. yani grubun kanberi bu sefer çuvalladı.. yoklamaya geç kaldı.. ama ne yapayımm :(( ,,….. işlerin yoğunluğu gelmemi engelledi. diğer taraftan gitmiş gibi oldum.. gene süper anlatımınla bu güzel bir dalış olmu.. eeee liderimiz boğaç olunca her dalış keyifli oluyor vesselam..
neyse keyifli anlatımlarına eklediğin bu dalış hikayende harika olmuş.
SAVAŞ TOYATA
26 Eylül 2011 Pazartesi, 21:20 at 21:20
Savaş, bir sonraki dalışta görüşmek üzere o zaman…
29 Ekim’de Kaş’da birlikte dalarız belki belli mi olur 🙂
26 Eylül 2011 Pazartesi, 21:53 at 21:53
benim eğitim dalışlarım da Fethiye’de olmuştu =) Afkule ve Türkhamamı’na dalmadım ama eğitmenimiz oradayken palet çırpma ödevi vermişti. Dalga yutmaktan palet vurmaya çalışamamıştım. Oraların fotoğraflarını Yutmoğraf’ın gözüyle görmeyi çok isterim.
26 Eylül 2011 Pazartesi, 22:14 at 22:14
başak hocam herşeyi çok güzel aktarmışsın bu kadar güzel olur ama unutma o güzelliklerde senin payında çok büyük…
26 Eylül 2011 Pazartesi, 22:20 at 22:20
Çok teşekkür ederim Erçin 🙂
Ama her şey birlikte paylaştıkça güzel.
Ayrıca seni yutmoğrafta gördüğüme de çok sevindim.
Sizlerden yutmoğrafa gelen bu mesajlar,
yazılar ve fotoğraflar gibi birer güzel hatıra benim için.
27 Eylül 2011 Salı, 09:24 at 09:24
Başak’cım,
Görünüşe bakılırsa 29 Ekim’de Kaş’a gitmek farz oldu…
Neme lazım; şimdi ben Kaş’a gelmezsem=> siz çok eğlenirseniz =>sonra sen çok eğlendik diye buralara yazarsan => ben kıskanırsam falan…En iyisi ben geleyim de, sonra problem olmasın:-D
Bu arada fotoğraflar da, anlatım da harika!…Gerçekten çok güzeldi herşey…Seni de, Yutmi’ciğimi de öpüyorum kocaman:-)
27 Eylül 2011 Salı, 09:31 at 09:31
Başağım, yine kalemin ve yüreğin yaşamdan renkleri ve güzellikleri akıtmış bizlerin yüreğine…eline, emeğine sağlık….(Dalişa gelemediğim için üzüldüm açıkçası….)
27 Eylül 2011 Salı, 09:43 at 09:43
Renkleri görünce renk delisi Başak demekten kendimi alamadım. Renkler inanılmaz..(Laf aramızda Fethiye’dekinden bile daha güzel:)) Bide Fatmaya 3 ayrı boy çocukla gelmiş çok güzel bir tanımlama:) Çok güldüm..
Eline sağlık.
27 Eylül 2011 Salı, 10:22 at 10:22
merhaba başakcım
fethiyeden ankaraya yansıyan bu güzel fotoğraflar için teşekkür ederim.
28 Eylül 2011 Çarşamba, 11:34 at 11:34
suya yansıyan renklerle büyülendim. ben de orda olmak isterdim…
28 Eylül 2011 Çarşamba, 16:58 at 16:58
Resimler de anlatim da cok guzel. Paylasimlarin icin tesekkur ederim.
29 Eylül 2011 Perşembe, 00:08 at 00:08
resimler harika 12 numaranın renklerine (özellikle halatın, suya vuran karışımlarla uyumuna) bayıldım. hiç dalış tecrübem olmadığı için yorum yapamıycam. Ama bu gidişle kanıma girecek galibaa.. Yazdığın “Sevgilinin kokusunda yaşanan huzur gibi..” bölümü çok etkiledi beni.Fotoğraflarında bu kadar güzel ve ince detaylara önem veren birinin ardarda sıralayabileceği kelimeler bence. Tekrar eline yutmine sağiık ..
29 Eylül 2011 Perşembe, 11:37 at 11:37
Sn. Hojam,
Gezi öncesi James Cook olayını atlamışsınız :))
29 Eylül 2011 Perşembe, 23:39 at 23:39
Yazına ve fotoğraflarına bayıldım, güzel yorumların karşısında kendimi çok mutlu hissettim. Teşekkürler…
29 Eylül 2011 Perşembe, 23:44 at 23:44
Fatma’cım ben de senin gibi güzel bir insanı biraz daha yakından tanıma fırsatı bulduğum için kendimi çok mutlu hissettim 🙂