Yutmi

Archive for the ‘Kitap’ Category

Ahiku Dünya

Cuma, Aralık 20th, 2013

Biz iki çocuk bir işe kalkıştık. Resimlerle, harflerle uyuduk uyandık. Sokakta yürürken parmak hesabı yapıp durduk. Bazen sözcükler resme dönüştü, bazen de bir resmin içinden dökülüverdi heceler sırayla 5-7-5…

Tüm bunlar birleşti küçük bir dünya oldu. Ahiku Dünya’nın tetikleyicisi Serdar Hocam’a ve bu dünyadaki yolculuğu sırasında, bana ve çocuk resimlerime yer veren , bu dünyanın yaratıcısı dostum Onur’a teşekkür ederim. Ahiku dünyamızı merak edenler bu dünyayı gezmek isterlerse, buradan o dünyaya ulaşabilirler;

http://kendiyayinlari.wordpress.com/2013/12/19/ahiku-dunya/

Genco Erkal, Abidin Dino, Nazım Hikmet ve Gezi

Pazartesi, Temmuz 8th, 2013

Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise, bir dava uğrunda gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir.”

Wilhelm Stekel

Birkaç ay önce okuduğum bir kitaptan alıntı olan bu cümleyi not etmişim bir kağıda. Bu tip notlarım vardır benim sağda solda, daha çok çalışma masamda… Masamın üstünde durup duru. Bir türlü atamam. Onlar beni, ben onları dürter dururuz. Sonra bir gün gelir, neden dürtüğünü anlayıveririm. (daha&helliip;)

Bir İnsan, Bir İnsanlık, Bir Direniş…

Cumartesi, Temmuz 6th, 2013

İnsanı yücelten, yüce duyguların şiddeti değil, süresidir.

Nietzsche

Fazıl Say’ı seviyorum. Tüm dünyada kabul görmüş, takdir kazanmış sanatı ve sanatçılığı üzerine konuşmak haddimi aşar, çünkü ben yalnızca bir sanatseverim, hepsi o. Bugün Fazıl Say’ın bende bıraktığı izler üzerine yazmak istedim biraz. Bu durup dururken çıkmadı tabii… Hani bu gezi olayları beni twitter üyesi yaptı demiştim ya, işte twitter’da takip ettiğim kişilerden biri de Fazıl Say. Ve dün gönderdiği bir twitte (twiterdan mesaj atmak böyle mi söyleniyor?) “Kumru Ballade” adlı bir eseri vardı. (daha&helliip;)

Ateş Öyküleri ve Bir SES

Salı, Temmuz 2nd, 2013

Ateş Öyküleri

Bağlamayı eline alışından iki ay sonra babasını yitirince bu telli saza iyice sarılıp, teselli bildi elindekini. O oldu, bir daha da bırakmadı.

Kara, kapkara bir oğlancıktı. Çok zayıf. Elleri giysilerinin içinde kalmış, görünmüyor, giysilerle takım başlığının altında kocaman gözler… Oyuncak bebek gibi.

* * *

İlk konserimi vereceğim. Beş altı gün yokum anne. Çarşamba gecesi yola çıkacağım. Pazartesi dönerim bir değişiklik olmazsa. Masrafımı dernek karşılayacak. İstersen sen de gel. (daha&helliip;)

Pessoa ile kaşınmak…

Çarşamba, Mayıs 22nd, 2013

 Pessoa48.

Anlamak için, kendimi yok ettim. Anlamak, sevmeyi unutmaktır. (Küçük Prensteki tilkinin sözleri geliyor aklıma “sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin.” ) Leonardo da Vinci, insan bir şeye ancak anladıktan sonra nefret ya da sevgi duyabilirmiş, demiş. Bundan daha yanlış, aynı zamanda da daha manalı bir söz bilmiyorum.

Yalnızlık umudumu kırıyor; yanımda birilerinin olması üzerime ağırlık yapıyor. Başkalarının varlığı düşüncelerimi dağıtıyor; o mevcudiyeti, bütün analitik dikkatim kullansam da tanımlamakta aciz kaldığım apayrı bir dalgınlıkla tahayyül ediyorum. (daha&helliip;)