Yutmi

Pireli Şarkı ile Işığa Gidiyorum

Aralık 27 2009

“….

Işığa gidiyorum… güneşin, denize kavuştuğunda, hiç hesapsız, cömertçe sunduğu o muhteşem ışığını görmeye gidiyorum. Kendine sunulan ışığı kucaklamakla kalmayıp, en güzel şekilde yansıtabilen o erdemli maviliğe gidiyorum. Deniz’e gidiyorum… “Ak” a , ışığa ve tüm güzel insanlara kadeh kaldırmaya gidiyorum! Ve herkese Işıl ışıl yeni bir yıl diliyorum 🙂

MUTLU YILLAR!

Beni tanıyanlar tahmin etmiştir, bu kısmı Eymir’den sonra yazdığımı :))) Okumak isteyene yazının devamı aşağıda 🙂

* * *

Eymir için güzel bir gün. Yürürken söylemek için bir şarkı lazım :))

Bu ne acayip bilmece,
ne gündüz biter ne gece,
kime söylesek derdimizi
ne hekim anlar ne hoca

…..”

Neden insanların içine değil de

yalnız görünene bakar gözler,

Neden gerçekleri değilde,

istediklerini görürler.

Nasıl olur da bir kelam etmediği birini,

yargılar diller…

Neden korkarlar bu kadar, neden?

Hadi sulandıralım bu şiiri;

  1. İnsanların içini görebilmesi için kendinin bakması lazımdır kişinin. O da görebilirse tabii. Bir başkasının gözü ile göremezsin ki kuzucum. O sana ne gösterirse onu görebilirsin ancak. Dedikoduculara çok üzülürüm ben bu yüzden, asla göremeyenlerdir onlar, yazık. İyi de bu dizede böyle bir şey demiyor ki, başkasının gözü de nereden çıktı şimdi? Sen de okuma-anlama özürlüsün galiba (bu kendime 🙂 )
  2. “Neden gerçekleri değil de istediklerini görürler…” Gerçek nedir? Kime göre gerçektir? Gerçek diye bir şey var mıdır? 🙂
  3. Kelam mı? O da ne? Türkçe konuşalım kardeşim. Türkçe konuşmadığın için ben anlayamadım burada ne demek istediğini 🙂
  4. Neden mi korkarlar? Walla onu ben de bilemiyorum. Yüreğine sormak lazım o kişinin.

Yüreğim titredi, bir soğuk rüzgar esti içimde üşüdüm…

Nedense bir bitmemişlik var bu yazıda… Eymir öncesi göndermek istemiyorum. Galiba yazının devamı var günün ilerleyen saatlerinde… Şimdilik hoşçakalın ben Eymir’e gidiyorum.

* * *

İnsana dair yazasım var bugün anlaşıldı 🙂

Ne şanslıyım ki çok güzel insanlar da tanıdım hayatımda, yazık insanlar da… “Ak”’ı çok insanlar da tanıdım, kayıplar, biçareler de…

Çocukluğumda Yin Yang’a inandım.

Yin Yang’a ilk başta “her iyinin içinde biraz kötü, her kötünün içinde biraz iyi vardır” anlamıyla inandım. Sonra “içlerinde karşıt kutbunu taşıyan siyah-beyaz imgeler” olduğunu öğrendim Yin Yang’ın. Benim inancımı da barındırıyordu içinde ama daha derindi asıl anlamı. Dengelerden bahsediyordu. Bu gün geldi, dengelere de inandım. İki zıt kutbun ürünü olduğum için, özümde de var mıydı bu diye düşünmediğim de olmadı değil hani 🙂

Hep o “ak”’ı aradım insanlarda, hep o “ak”’a baktım. İnsanın, içindeki o saf iyiliğin temsilcisi olduğuna inandım. “ak”ı korumanın ne kadar zor olduğunu gördüm. O “ak”ı görmenin yollarını öğrendim. Yüreğini açabilen insanların gözlerindeki “ak”ın aslında bir ışık olduğunu gördüm. Orada huzuru tattım. Kimi yaratana inandı, bense insanın içindeki o “ak”a inandım. Yin Yang’dan yola çıktım başka bir dünya yarattım 🙂

Gel zaman git zaman insanoğlu teknolojiyi geliştirdi, yaşamı hızlandırdı, insanı makineleştirmeye başladı… Koşuşturan insanlar çoğaldı, “ak”a özel değerler azalmaya başladı. Düzen “ak”a göre değildi, “ak”ı öğütmeye başladı. Doğayı, zamanı, dostlukları, arkadaşlıkları, sevdaları öğütmeye başladı. “ak”ı koruma telaşına düşen insanları bile birbirine düşürdü. O zamanlarda “kara”yı gördüm. Öfkenin “kara” da olduğunu, “ak”ı nasıl yok etmeye çalıştığını gördüm. Düzenin “kara”dan yana olduğunu gördüm. “Kara”nın güçlü olduğunu ama “ak”a gücünün yetmediğini gördüm. Ya da buna inandım 🙂 Ne de olsa insan inançlarıyla yaşar.

“Ak”ı kaybetme korkusu ile “Kara”ya gözlerini tamamen kapayanları gördüm.

“Ak”ın içinde barındırdığı ışığın insanları nasıl duygulandırdığını gördüm. Bu ışıktan ürkenleri de gördüm. Bu ışığa sahip olup da bu ışığın ne kadar güçlü olabileceğinin farkında olmayan güzel insanlar tanıdım. En çok da onlar canımı acıttı bu hayatta, onlara üzüldüm…

İnsanların bu güzel ışığı nasıl kalkanların, zırhların, duvarların arkasına sakladığını, ışığı ile birlikte kendilerini de hapsettiklerini gördüm..

“Kara”nın gücüne, “ak’ın ışığı” türkülerle, resimlerle, şiirlerle, melodilerle, ne kadar güzellik varsa hayata dair onunla karşı durdu. “Ak” olmadan “Kara”, “Kara” olmadan”Ak” olmaz, onu gördüm. Birini var eden diğeri.

“Ak”, “Kara”ya göre daha çok olsun. Çünkü insanoğlunun “Ak”ı çoğaltmaya ihtiyacı var, onu gördüm…

“Şimdi bunların hepsini çöpe atabilirsiniz” derdi Wittgenstein olsaydı, “bunlar benim gerçekliklerim!” 🙂 Wittgenstein’ı bunun için sewdim !

Işığa gidiyorum… güneşin, denize kavuştuğunda, hiç hesapsız, cömertçe sunduğu o muhteşem ışığını görmeye gidiyorum. Kendine sunulan ışığı kucaklamakla kalmayıp, en güzel şekilde yansıtabilen o erdemli maviliğe gidiyorum. Deniz’e gidiyorum… “Ak” a , ışığa ve tüm güzel insanlara kadeh kaldırmaya gidiyorum! Ve herkese Işıl ışıl yeni bir yıl diliyorum 🙂

MUTLU YILLAR!

Yorum Yazın