“İnsanı yücelten, yüce duyguların şiddeti değil, süresidir.”
Nietzsche
Fazıl Say’ı seviyorum. Tüm dünyada kabul görmüş, takdir kazanmış sanatı ve sanatçılığı üzerine konuşmak haddimi aşar, çünkü ben yalnızca bir sanatseverim, hepsi o. Bugün Fazıl Say’ın bende bıraktığı izler üzerine yazmak istedim biraz. Bu durup dururken çıkmadı tabii… Hani bu gezi olayları beni twitter üyesi yaptı demiştim ya, işte twitter’da takip ettiğim kişilerden biri de Fazıl Say. Ve dün gönderdiği bir twitte (twiterdan mesaj atmak böyle mi söyleniyor?) “Kumru Ballade” adlı bir eseri vardı. Sayfanın devamını oku »
Bağlamayı eline alışından iki ay sonra babasını yitirince bu telli saza iyice sarılıp, teselli bildi elindekini. O oldu, bir daha da bırakmadı.
Kara, kapkara bir oğlancıktı. Çok zayıf. Elleri giysilerinin içinde kalmış, görünmüyor, giysilerle takım başlığının altında kocaman gözler… Oyuncak bebek gibi.
…
* * *
“İlk konserimi vereceğim. Beş altı gün yokum anne. Çarşamba gecesi yola çıkacağım. Pazartesi dönerim bir değişiklik olmazsa. Masrafımı dernek karşılayacak. İstersen sen de gel. Sayfanın devamını oku »
halkım ben, parmakla sayılmayan sesimde pırıl pırıl bir güç var
karanlıkta boy atmaya
sessizliği aşmaya yarayan
ölü, yiğit, gölge ve buz, ne varsa
tohuma dururlar yeniden
ve halk, toprağa gömülü
tohuma durur bir yerde
buğday nasıl filizini sürer de
çıkarsa toprağın üstüne
güzelim kızıl elleriyle
sessizliği burgu gibi deler de
Kamp alanına vardığımızda ilk defa ikiye bölündüğümü hissettim. Ruhum Ankara’da, bedenim Aladağlar’ın eteklerindeydi. Bu his, dağlarda geçirdiğim iki gün boyunca sürdü. Ancak şunu söylemeliyim ki doğa, sahip olduğumuz en değerli hazine. Doğanın insanın ruhunu yıkayıp temizleyen, insan sevgisini büyüten bir özelliği olduğunu, doğadan uzak yaşamanın, insandan uzaklaşmayı getirdiğini düşünüyorum. Bugün bu uzaklaşmanın bedellerini, doğal felaketlerle, insan katliamlarıyla ödüyoruz. Bana ne çok geziyorsun diye takılıyorlar. Aslında o gördüklerinizin çoğu hafta sonu ve çoğu günübirlik katıldığım geziler. Günümü şehirde, AVM’lerde geçirmek yerine, ya denize ya dağlara, yayalara, ovalara gidiyorum.
Üç hafta önce gittiğimiz Aladağlar gezisini yeni kaleme alabiliyorum. İlk defa cümle kurmak ve odaklanmak konusunda sıkıntı yaşıyorum. Ama bu yazıyı yazmam gerektiğini düşünüyorum. Herşeye rağmen böylesi güzellikleri de paylaşmaya devam etmem gerektiğini düşünüyorum. Bunu geçen akşam küçük bir arkadaşımın davetlisi olarak gittiğim bir dans gösterisinde daha iyi anladım. Sayfanın devamını oku »