Yutmi

Lhasa’da üç gün…

Aralık 12 2012

Artık Lhasa’dayız. Hava kararmış olmasına rağmen şehrin ışıkları bize nasıl bir yere geldiğimize dair bir fikir veriyor. Örneğin Lhatse’de gecenin bir vakti nasıl bir yere geldiğimizi tam da algılayamamıştık çünkü şehir aydınlık değildi. Aslında Lhasa’da da otel için geldiğimiz sokak oldukça karanlıktı ve sokağın girişinde polisler vardı. Yine de sokağa gelene kadar geçtiğimiz yollardan, modern ve kalabalık bir şehre geldiğimizi anlıyorduk. Otelimizin adı Dhood Gu. Eski şehrin içinde (bunu ertesi gün farkedebildik ancak) otantik bir biçimde dekore edilmiş bir oteldi. Otel odasına girdiğimde, neden bilemiyorum, Moskova’da kaldığım Otel Russia’yı hatırlattı bana. Renkleri ve çizgileri çok farklı olmasına rağmen bunu hissetmeme sebep olan şeyi bulamadım.

Sabah otelden çıktığımızda, gecenin boşaltığı sokaklar insanlarla dolmuştu. Bugün o manastır senin bu manastır benim gezecektik. Meşhur Potala Sarayı yarına kalmıştı. Dauva bugünden gidip yarın için gerekli giriş izinlerini alacak, bugün ise önce Drepung Manastırına, sonra Sera manastırına en son olarak da Jokhang Tapınağına gidecektik. Programımız böyleydi. Jokhang Tapınağı eksi Lahsa’da ve etrafı rengarenk hediyelik eşya satıcılarından oluşan açık bir çarşı şeklinde olduğunundan, gezinin sonunda da burada serbest zamanımız olacaktı.

Şimdi manastırları dolaşmaya başlayabiliriz. Bunu fotoğraflarla yapalım bence çünkü manastırlarda bol bol dini figürler var zaten. Ben elimden geldiğince ilginç olanlarından size getirmeye çalıştım. Ancak tripotsuz çekim yapmak çok zor oldu onun için beni affedin. Aslında tripot yanımda vardı ama bunun için yeterli zaman yoktu. Bir de her odada bizden para isteyen (istemek rica değil tabi, fotoğraf için para ödemek ZORUNDASINIZ ! ) rahipler vardı. Her tarafta öyle çok ve değişik milletlerden paralar vardı ki bu beni biraz rahatsız etti. Fotoğrafları çekerken de ister istemez bu paralar! görüntülere girdi. İlgimi çeken bir başka şey de bu rahiplerin çoğunu nerede görsem ya para sayıyor ya da Iphone’ları ile uğraşıyorlardı. Ve sanırım hepsinin birer Iphone’u vardı.

Fotoğraflarda Drepung Manastırını ve Jokhang Tapınağını göreceksiniz. Sera manastırındaki tek ilginç şey ise rahiplerin bahçedeki eğitimleri idi. Onu fotoğraflarla ayrı bir bölümde sunmak istiyorum.

Yine bir müzik koyacağım (en altta), isteyen ya da vakti olan müzik eşliğinde de izleyebilir.

 

“Lhasa’da üç gün…” için 5 Yorum

  1. Zehra Diyor ki:

    Çok güzel bir manastır turu yaptım Yutmi sayesinde 🙂 Renkler, desenler ve olağan yaşam içinde insanların görüntüleri çok güzel… Paralara ben de şaşırdım; yuan da değil ki, herkesin ulusal parası (ne için kullanacaklar anlamadım) Üstelik bunları kutsal figürler arasında sergilemeleri de ilginç geldi. Ayrıca sürekli para sayan ve iphone’u ile ilgilenen rahipler de gözümün önüne beklenmedik ve enteresan bir görüntü getirdi 🙂

  2. Güliz Diyor ki:

    Başak’cım, Steve Jobs da budistdi ya, belki bedava dağıtmıştır I-phoneları:-))
    Şaka bir yana, para- ruhanilik- samimiyetsizlik üçgeni bana bir çok yerden tanıdık geliyor maalesef…
    Fotoğraflar harika bu arada! Görüntüler inanılmaz estetik…
    Sevgiler…
    Güliz

  3. Yellowrose Diyor ki:

    Len ne bedavası, Steve abi kapitalistin önde gideniydi, bedava su vermezdi adama :)) Ve fakat anlaşılan rahipler daha kapitalist olmuşlar 🙂

  4. Yellowrose Diyor ki:

    Bu arada o sarı boğanın benzeri, wall stret’te var. Ben diyorum size bunlar daha kapitalist diye :))

  5. servet Diyor ki:

    Böyle giderse, beş-on yıl sonra “Jokhang manzaralı suitler” i olan oteller inşa edilirse hiç şaşmam. Aynen, Kabe manzaralı Mekke otelleri gibi. Kutsallık hikaye…
    Eski tapınakların temel gelirleri, orada para karşılığı iş tutup bunu tapınağa bağişlayan (böylece bir kısım günahı affedilen) fahişeler ve tefecilik/bankerlik yapan tapınak rahipleri olduğunu hatırlayalım…

Yorum Yazın