Yutmi

KÜBA (.X.BÖLÜM) Havana’da Macera Dolu Saatler

Haziran 01 2011

Cienfuegos, Trinidad ve Santa Clara’dan sonra yine döndük Havana’ya… Burada bir serbest günümüz daha vardı.

Serbest günde, Trinidad’da gidemediğimiz botaniğe karşılık, Joe bize Havana’daki botanik parkına gitmeyi önermişti. Hem Havana’daki parkın içinde trenle gezdiriyorlarmış 🙂 Biz de Faruk’la programı buna göre yaptık. Sabah kahvaltıdan sonra Botanik parka gidilecek, sonra Hamel’de Afro-Küba gösterileri izlenecek, oradan puro alamaya gidilecek, Devrim Müzesi gezilecek ve pazar yerine gidilip alışveriş yapılacak. Akşama da meşhur Tropikana show’a gidilecek 🙂

Yafu ben bu bölüm son olur, toparlarım artık derken yine ne çok şey yazmam gerekecek şimdi 🙂 Neyse bir başlayalım hele…

Havana’ya döndüğümüzün ertesi günü, sabah kahvaltıdan sonra bir taksi tutup, yanılmıyorsam 15CUC verip (Habana merkezde ulaşım 5CUC’u pek geçmez) merkezden 45 dk kadar uzaklıktaki botanik parka gittik. Dönüşte bizi alması için taksi ile anlaştıktan sonra bilet gişesine yönlendik. Bileti aldıktan sonra birisi geldi yanımıza. Bize rehberlik edebileceğini söyledi. 1967’de kurulmuş olan bu park 600 hektardan daha büyük bir alanmış. Rehberin bizi gezdirmeyi önerdiği araçsa bir traktörün arkasına bağlanmış vagon gibi bir şeydi 🙂 Bizim hayal ettiğimiz tren gibi bir şey değildi yani 🙂 Etrafta bizden başka kimse yoktu. Faruk’la birbirimize bakıp “En azından bize özel bir gezi olacak” dedik. Yola koyulduğumuzda rehberimiz Manuel (Küba’daki tüm rehberlerimin adı Manuel oldu 🙂 ) yol boyunca değişik ülkelerden gelen ağaçları anlattı bize. Zaman zaman hem bizi çeken traktörün egzozundan birazcık kurtulup nefes alabilmek hem de fotoğraf çekebilmek için dura kalka ilerliyorduk. Açıkçası ben daha yeşil bir görüntü bekliyordum. Güzeldi güzel olamasına ama çok da bayılmadım doğrusu. Yine de sevgili rehberimiz Manuel bu parka o kadar emek vermiş ki -bu hem anlattıklarından, hem de oradaki her bitkiye duyduğu hayranlıktan anlaşılıyordu- biz de imkanları olsa çok daha güzel olabilecek bu park gezisi için kendisine teşekkür etmeyi ihmal etmedik.

Yine de ben en çok şu yanda bize yan yan bakan kertenkeleyi sevdim. Faruk da şu kırmızı ağaçlara bayıldı. Keçi boynuzuna benzeyen meyvesinden tohumlar aldı İzmir’de ekmek için. Şimdi merakla bir senenin geçmesini bekliyorum. Faruk, bak yazdım oldu mu? 🙂 Hatta fotoğrafını bile koydum. Faruk bana geçen gün bir e-posta göndermiş aynen şöyle yazıyor “ Yalnız şu Küba serisini bitirmeden önce mutlaka değinmen gereken 2 şey var; Flamboyant ağacı ve gezi boyunca tepemizde sürekli dolanan yırtıcı kuşlar. Bunlarsız eksik olur kanaatindeyim. “ Ağacı yazdım da sürekli tepemizde dolaşan yırtıcı kuşları nereye sıkıştırayım şimdi. O kuşlar daha çok Cienfuegos civarlarında vardı ve yol boyunca bizi takip ettiler. Bir de Cienfuegos’da Rapunsel mi Orhan Bey mi hatırlayamadım şimdi kim, o kuşları karaya vurmuş bir manta (vatozdan büyük bir tür deniz canlısı) yerken görmüşler. Faruk senin yüzünden neler yazıyorum ve kimse bana inanmayacak artık… Ama yazdıklarım doğru gerçekten 🙂

Neyse botanikten çıkıp, saat 12’de başlayacak Afro-Küba gösterilerinin olduğu yere, Hamel’e doğru yola koyulduk. Hamel Yeni Habana’da bir sokak. Ama çok renkli bir sokak. Tüm duvarlarda duvar resimleri var. Duvarların birinde KÜÇÜK PRENS’in hikayesi ve resimleri var 🙂 Benim nasıl bir Küçük Prens hayranı olduğumu bilenler bilir… Bu sokakta pazar günleri, saat 12:00-15:00 arası Afrikalılar dans edip şarkı söylüyorlar. Çok keyifli çok renkli bir yer, tavsiye ederim.

Afro-Küba’dan sonra sırada purocu vardı. Eski Havana’da Capitol’un arkasında, geçen sefer gittiğimiz purocu ne yazık ki kapalıydı. Faruk’un 2 kutu puro siparişi vardı ve Faruk bu duruma çok bozuldu. Ben daha sonra yine geliriz filan dediysem de sanırım kendini puro almaya çok şartlandırmış olmalı ki sokakta hiç yüz vermediği merdiven altı purocuların seslenişlerini bu sefer kulak ardı etmedi. Bizi puro satmak için bir binaya çağıran iki ızbandut gibi adamın peşine takılıp bana da “hadi gidelim” demez mi? Şimdiye kadar ben nereye burnumu soksam çekinip geri duran, iki adım gerimden gelen Faruk, bu mafya kılıklı adamların peşine takılmış, bir binaya doğru gidiyordu… Bak emin misin, bunlar pek tekin adamlara benzemiyor filan demeye kalmadı, biz karanlık bir binanın içindeki merdivenlerden üst kata doğru çıkmaya başladık. Adamlar bizi bir evin içine aldılar. Boş bir salonda iki çift boks eldiveninden ve üzerinde boş rom şişeleriyle dolu masadan başka bir şey olmayan salonun balkonunda bir dövüş horozu ve iki yapılı adam daha vardı…

Hemen çeşit çeşit puro kutuları getirdiler bize. Faruk’a sipariş edilen purodan yoktu içlerinde. Adamlara istediğimiz puroyu söyledik, yok dediler, diğerlerini almamız için bizi ikna etmeye çalışıyorlardı. Bu ara sık sık “biz mafya değiliz” diyorlardı. Faruk gayet kararlı, istediği markayı söyleyip duruyordu. Diğerlerinden biraz daha kısa ama daha kaslı olan Kübalı durmadan konuşup, bu puroların ne kadar güzel olduğunu anlatıyordu. En sonunda bizim o purolardan almayacağımızı anlayınca arkadaşlarından birini Faruk’un istediği marka purolardan bulmaya gönderdiler. Bize de evi gezdirmek istediklerini söylediler. Bu arada mafya olmadıklarını sık sık tekrar etmeyi de ihmal etmediler.

Salondan açılan bir kapı ile avlu gibi bir yere çıktık. Burada kafes içinde bir kartal (bence şahindi ama Faruk kartal dedi), alt katta da bir domuz vardı 🙂 Biz tam birbirimize bakıp, aman allahım biz nasıl bir yere geldik derken yeni purolar da geldi.Faruk’un istediği purodan bir kutu bulabilmişler. Bu sefer bir kutu ondan bir kutu bundan pazarlığı başladı. O bitti para pazarlığı başladı. Bir ara bir taraftan Faruk, bir taraftan da ızbandut konuşuyordu. Ben hangi birini dinleyeceğimi şaşırdım. Zaten ancak canımı kurtaracak kadar bir ingilizcem var, yetişemiyorum ikisine de… Hele o ızbandut hiç aralıksız konuşuyor. En sonunda ızbanduda bir horozlandım. Adam tırstı allahtan. Faruk da şaşırdı ne dedin sen ona da sustu diye 🙂 Neyse sonunda pazarlığı bitirdik, puroları aldık ve oradan hızla uzaklaştık.

Bir süre yürüdükten sonra ancak kendimize gelebildik. Artık Devrim Müzesine gidebilirdik. Neyseki pazar olmasına rağmen müze açıktı. Küba devrimi ile ilgili çok fazla doküman, harita, maket, fotoğraf ve devrimcilerin kullandığı eşyalar vardı. Müzenin tamamını dolaştık ama burayı bir rehber eşliğinde ve en az bir yarım gün ayırarak gezmek gerekiyordu.


Vaktimiz gittikçe azalıyordu. Oradan çıkıp o büyük pazara gittik. Faruk’la farklı şeylere bakacağımız için bir saat sonra buluşmak üzere ayrıldık. Ben zamanımın tamamını ressamların bölümünde geçirdim. Bir saat sonra buluştuğumuzda benim elimde bir resim vardı. Faruk bir şey almamıştı. Ne kadar kararsız ve zor beğenen biri olduğunu anladığımda iş işten geçmişti 🙂 Neyse ki bunu son gün anlamamıştım da böylece Küba’dan ayrılmadan biraz alışveriş yapmasını sağlayabildim 🙂

Otele dönüp Tropikana show için hazırlandık. Bunun için bir şey yazmayacağım. Tam bir renk cümbüşüydü. Yutmoğrafın bile eli ayağı birbirine dolandı. Kendine geldiğinde yakalayabildiği bir kaç kare 🙂


“KÜBA (.X.BÖLÜM) Havana’da Macera Dolu Saatler” için 6 Yorum

  1. Bogachan Diyor ki:

    Teşekkürler Basak hocam ,bak sonunda okudum ,en kisa zamanda bir toplanti yaptigimizda bu bilgileri Kuba gurubuyla paylasman dilegiyle :)) birde son sehir Varedero idi sordum ogrendim:))) ama bir şikayetim var,düz yazı olsaydı daha kolay okunurdu :))) sevgiler ve daha nicelerine

  2. ayse Diyor ki:

    Ben de merak ettim adama ne dediğinizi. Doğrusu büyük cesaret ! Tropicana show’a tur programı dahilinde gitmiştik ve tesadüfen benim doğumgünüme denk gelmişti. Küba yazılarını sonlandırmak için acele etmeseniz keşke. Yazdığınız her yazının ilgiyle okunacağından eminim. Devam, devam !

  3. ibrahim şepitci Diyor ki:

    Başakcım seninle bir yurt dışı gezi yapmak şart oldu, ben gezip tozarken neler yaşadığımızı da dönüşten senin yazılarından okurum artık 🙂 görsel ve edebi anlatımın beni etkiliyor gerçekten. Sayende gitmeden kübayı yaşadım, çok teşekkür ederim.

  4. gökhan kocak Diyor ki:

    Tropikana shovu video kayıt ettin mi bre 🙂

  5. Selcuk Diyor ki:

    Hocam nihayet bende okuma firsati buldum son yaziyi, bu arada daha once Japonya’dan girdigim gibi Peru’dan da siteye girmeyi ihmal etmiyorum ki populerligi artsin sitenin:) dunyanin dort bir yanindan ziyaretci olsun :))

  6. basak Diyor ki:

    🙂 PERU! Harika 🙂 Benim içinde ayağını sürü oralara ki ben de gideyim .)

Yorum Yazın