Yutmi

Kas’a 2008’in ilk dalisi

Mayıs 19 2008

19 Mayis dalisi benim icin 2008’in ilk dalisi oldu. Gecen senenin aksine bu sene -sanirim Ankara’da cok usudugum icin- hic kis dalisina gitmemistim. Nasil ozlemisim… Zaten iki gun kala icimdeki ses hadi hadi demeye baslamisti. Ben bu sesi hep ici buz dolu bir surahinin veya bardagin cikardigi sese benzetirim. Hani yururken buzlar birbirine ve icinde bulunduklari kaba carparak tikirdar ya iste oyle… O ses bana hep bir sabirsizligi, bir heyecani, bir neseyi cagristirir. Neyse bu sese takilmayayim simdi cunku aklima baska seylerde geliyor onlari da yazarsam dalisi anlatmaya yer kalmayacak 🙂

Cuma aksami bir elimde dalis cantam, bir elimde diger cantalar, onlar yetmiyormus gibi bir de hepsinden daha agir ruhumun yuku… Simdi yine Basak felsefe yapmaya baslayacak diye dalga geciyorsunuz belki ama en agir yuk odur aslinda. Kimi tasimak istemez almaz yanina, kimi tasir da soylemez boyle benim gibi ortalik yerde 🙂 Dalis oyle bir sey ki tum bu yuklerle gidersin ama donuste dalis cantan ne kadar agirlasirsa agirlassin (malzemeler islaninca canta 2 katina cikar cunku 🙂 ) ruhun o kadar hafiflemis olur. Bu kacinilmaz bir seydir. Fizik kurali gibi. Hatta Olcay bunun formulunu bile yazdi m=d2 (mutluluk esittir dalisin karesi), Ankara Sualti Ihtisas’da bunu basip t-shirt yapti. Isteyen Bogac Hoca’dan alabilir (reklamlari izlediniz).

Hay allah nereden baslasam anlatmaya… . Otobusle yolculuk kismi her zamanki gibi hikayenin giris kismi ve her zamanki gibi sohbetli muhabbetli kismi. Otobus onundeki bulusmalar, uzun zamandir gorulmemis arkadaslarla kavusmalar, Afyon’a kadar yapilan sohbetler, Afyon’da icilen caylar, yenilen sucuklar, kaymakli tatlilar… Belki de “Ne garip her seferinde hep ayni seyi yapiyor bunlar da” der bu yazilari okuyup da dalislara gelmeyenlerin bir kismi… Ama bana her biri farkli geliyor, farkli hissettiriyor. Yol ayni yol, cantamdakiler ayni dalis malzemeleri, ayni otobus, ayni tesisler… Ayni olmayan bir suru sey var oysa… Ornegin; her gidisinde  yeni yasanmisliklari ile gidiyor insanlar dalisa… Bu ne buyuk bir farklilik… Ve yeni yasanmisliklari ile donuyorlar ayni yollardan, ayni malzemelerle, ayni tesislerden. ..

Dalisa geleyim artik degil mi? 3 gunun 3’u de gunesli piril pirildi. Deniz daha tam kivamini bulmamisti, biraz soguktu hala (hatta bana gore cok bile soguktu) ama bu kadar ozleme soguk mu dinler insan… Soguk moguk, 3 gun ozlem  gidermeye yetmedi. Donsam da aklim, yuregim Kas’da, denizde kalarak dondum Ankara’ya… Sualti fena degildi ama cok zengindi desem yalan soylemis olurum. Ama karavida mevsimi imis bol bol karavida, triton gorduk. Kanyonun akintili sulari ile bogusup galip geldikten sonra o essiz duvarda yuzduk. Su altinda timsah yuruyusu bile yaptik (Sakir Bey sanirim siteye koyacak o resimleri :))…

Benim ekip de superdi. Sevgili Hakan’a, Aydin’a, Sincipcapcik’ a, Asim’a ve Koray’a cok cok tesekkur ederim. Sayenizde  cok keyifli dalislar yaptik… Ozellikle sevgili Asim, sen hep hazirlanmakta gec kal olur mu? Cunku ceza odemek konusunda senin kadar bonkor bir dalgic kolay kolay bulunmaz 🙂  Bir de Bora Hocam; sizde tum dalislara gelmelisiniz. Ozellikle benim geldigim tum dalislara… Zaten son duruma gore ben 2 bira borcluyum ama iki bira size feda olsun ben hayatimin en kazancli iddialarini sizinle yaptim. Kutluk’a bu kazanimlar sirasinda verdigi destekler icin ayrica tesekkuru borc bilirim 🙂

Bu dalista ayrica yeni bir seye tanik oldum; o da kendi paketini kendi acan paketler… Selcuk ve Ferhat, bu deneyimi bana yasattiginiz icin size ozellikle tesekkur etmek istiyorum. Zira hic kendi paketini acan paket gormemistim 🙂 Ama diger paketlerde lutfen alinmasin ve uzulmesinler cunku onlarda oldukca iyilerdi. Sevgili Jaen, Meltem, Seda sizleri de tebrik ediyorum ve aramiza hosgeldiniz diyorum. Bu arada Meltem’cim seninle haberleselim ve konustugumuz o ozel dalisi birdahaki sefere mutlaka yapalim 🙂

Dalislardan sonra karaya cikinca yemekten once bir bira icmek, dalis seremonisinin en keyifli anlarindandir. Ve her seferinde ayni keyfi alirsiniz. Ama bu Kas dalisinda, sevgili Asim ve eski iskele sayesinde bu daha da keyifli oldu. Pazar gunu dalisindan sonra Asim teknede gec hazirlamasinin cezasi olarak ekip arkadaslarina bira ismarlayacakti. Ekip disindan Bora Hoca, Sakir Bey ve Ragip’da bize katildi. Biralarimizi alarak dalgakiranin bittigi, plajlarin basladigi yerde henuz tadilati yapilip kullanima acilmamis tahta iskelelerden olusan bir guneslenme platformu bulduk. Yerimiz biraz sakat olmakla birlikte cok guzeldi. Genis, rahat oturulabilir ve denize sifir… Bir taraftan biralarimizi icerken bir taraftan sohbet ediyorduk. Sohbetleri buraya yazamayacagim cunku  her bir konu basli basina bir hikaye olur 🙂 Ama bu sohbetin en keyifli sahnesini anlatacagim; her ne kadar daha yaza tam girmemis olsak ve saat de oglenden sonra dort bucuk bes  gibi olsa da gunes yakti tabii… Bir muddet sonra denizin serin sulari cok cekici gelmeye basladi. Hadi dedim mayonuz icinizdeyse denize girelim mi? Once kimse yanasmadi. Sonra Sami’cik (o hep uyumludur zaten) hadi dedi girelim. Bora hoca zaten denizin cocugu baktim o t-shirtu cikarmis bile… Once Sami atladi suya, sonra Bora Hoca, sonra ben… Su soguk olacak diyordum ama o kadar guzel geldi ki… Ardindan Hakan atladi. Asim, Koray ve Ragip neler kacirdiklarinin farkindalar miydi bilmiyorum ama su muhtesemdi.. .

Oda arkadaslarim Tuba ile Guliz’di. Guliz’le yeni tanisiyordum. Cok cici cok icten bir insan ve iyi bir oda arkadasi. Dilerim bir gun birlikte de dalariz. Tuba’ya zaten ne desem az. Bir insan bu kadar mi hem iyi bir dalgic, hem sevimli, hem akilli, hem uyumlu olur… Dilerim Maldives’lerden once de daha baska dalislarda birlikte oluruz. Yalniz Bogac Hocam bir dahaki dalisa Tuba benim artcim olsun luften… Zaten yakinda egitmen de olur o bir daha dal dalabilirsen artik onunla… Bari egitmen olmadan Birkac dalis yapalim arkadasimla. ..

Ogus Hocam, can dostum, seni aradi gozumuz yuregimiz oralarda… Arkadaslar sordu Ogus Hoca nerede diye…. Sekerim Ogus’la Kas sokaklarinda dolasirken, Sadik Kaptan’in balkonunda otururken, kulaklarini feci cinlattik bilesin. Neyse aklimdan bu satirlara dustun birden, gecemedim.

Kas’da 3 gunun icinde o kadar cok sey yasadim ki hangi birini yazayim. Dalislar, tekne uzeri muhabbetleri, sofra muhabbetleri, otobuste icime akan sarkilar, dolunayin yakamozlari, uzun zamandir gorulmemis dostlarla kavusma…. Bir suru bir suru sey, bir suru hikaye, cesit cesit duygu… Hani buyuk tatil koylerinin acik bufeleri olur ya; cesidin sonu gelmez ve hangi birini sececeginizi bilemezsiniz. Iste benimki de o hesap, hangi birini yazayim… Sekerim Ogus 1900 adli yazimi okumus; “sen ne kadar yogun yasiyorsun herseyi yorulmuyor musun?” diye sordu. Yorulmaz olur muyum, geberiyorum. .. Ama bir taraftan da yetisemiyorum, yetemiyorum. .. Cunku yogun yasamak derine dalmak demek. Hani Sebnem Ferah’in soyledigi gibi “derin sularda inci tanesi aramak”…. Ya da ne bileyim cok lezzetli bir seyi hemen cigneyip yumak degilde damaginda tadini, genzinde aromasini hissederek yemek,icmek gibi bir sey… Yani neyi yasiyorsan, kimi yasiyorsan onu hissederek yasamak. Aklinda, yureginde, icinde… Sanki kanina karismis gibi hissetmek. Bu gercekten yorucu. Verdigi haz ne kadar buyukse acisi da o derece dayanilmaz olabiliyor bazen. Iste yoran bu ikisi. Bazen kana karisan zehirleyici olabiliyor ve o zaman arinmak gerekiyor. Bu hic de kolay olmuyor. Bu gercekten cok yorucu oluyor. Ama hissetmeden yasamak benim icin anlamsiz bir yasam. Hissetmek ise benim icin boyle bir sey…

Neyse yine derin konulara girip sizi bunaltmayayim. ..

Aslinda yazacak o kadar cok sey var ki hangi birini yazayim… Sevgili Yarkin’imizin o kivir kivir yumusacik saclarini mi yazayim? Malchick ile Devuska’nin o guzel hikayesini mi anlatayim? Yoksa sevgili Mert’le Sinem’in ne sirin ne tatli bir cift olduklarini, birbirini bu kadar guzel hissedebilen ve bunun icin de baktiklari herkese guzel hissettirebilen o insanlari tanimaktan duydugum mutlulugu mu yazayim? Yoksa Yusuf Abi’nin guruba sinmis olan o yillanmis dostlugunun kokusunu mu tarif edeyim size? Hangi birini yazayim… Yazarim yazmaya da sizi bunaltmak istemiyorum. Zaten yeterince uzun yazdim bu sefer…

Onun icin bu seferlik benden bu kadar. Hem belki sizlerin de yazacaklari vardir. Sizlerin de duygularini paylasmak ne hos olur…

Birdahaki dalislarda gorusmek uzere…
Sevgiler,
Basak

“Kas’a 2008’in ilk dalisi” için 1 Yorum

  1. Zafer Diyor ki:

    Offf, şimdi Kaş’ta olmak vardı …

Yorum Yazın