Yutmi

İzler…

Haziran 09 2012

Bu bölümde izleyeceğiniz fotoğraflar, Ulucanlar Cezaevi’nin müze haline getirilmeden önceki ve sonraki halini göstermektedir.

Ulucanlar’ın restorasyondan önceki fotoğraflarını bizimle paylaştığı için Ahmet Çomak’a ve Rüştü Hatipoğlu’na teşekkürlerimizi sunarız.

Silinen eski izleri ve yeni izleriyle Ulucanlar…

Fotoğraflara fon müziği isteyene;

http://www.youtube.com/watch?v=8AjnFesHVto&feature=related

 

 

“İzler…” için 8 Yorum

  1. Hakan Diyor ki:

    Duvar yazılarını okurken kişileri gözümün önünde canlandırmaya çalıştım. Yazmak.. İnsanların yaptığı bir dışkı mıdır(rahatlamak adına), üretim midir, ağlamak gibi iç boşaltan bir şey midir …. ?? Evet evet insanın manevi dışkısı diyebiliriz, ya da rahatlama aracı, ya da ya da… Bazen düşünmenin çok güzel olduğunu söylerim kendime, bazen ise insana verilecek en büyük işkence ya da eziyet ya da derinlerde boğulma hissi… Yazmaktan ya da düşünmekten uyuyamadığım daha doğrusu yazmak için uyumamak değil yazmamak ve düşünmemek için uyumaya çalıştığım günler…

    Ortam mı insanın düşüncelerini belirler, insan mı düşünceleriyle ortam yaratır ?? Sorular sormak mı daha zordur yoksa cevap vermek mi ??

    İyi günleree :)..

  2. Serpil Yıldız Diyor ki:

    Boya badana, temizlik duvarları, etrafı daha iyi görünür kılar elbette. Ama bu hapishanede yasatılanları yaşatanlar vicdanlarını bunlarla temizleyebilir mi?!

  3. elif Diyor ki:

    Başak’ım, Ulucanlar’ı gezerken darağacına kadar her yerin gıcır gıcır boyanmış olmasından, balmumu heykellerden, ranzaların ön taraflarına konmuş resimlerin bir sağcı bir solcu olarak eşitlenmeye çalışılmasından, kadınlar koğuşuna dair hiçbir iz olmamasından , Ulucanlar yazılı hediyelik kupa ve çakmak reyonuna varana kadar restorasyon adı altında bir tarihe ait izlerin tamamen yok edildiğini anlamıştık. Ancak bu manzarayı fotoğrafın belge niteliği taşıyan gücüyle, karşılaştırmalı olarak görmek çok daha çarpıcı oldu.

    Devlet zihniyeti o duvarların içinde yaşananların hatırlanılmaması için elinden geleni yapmış. Hatta bunu o denli bir istekle yapmak istemiş ki; Altındağ Belediye Bakanı Veysel Tiryaki, bir konuşmasında ‘O kadar güzel yaptık ki, para verip kalmak isteyenler var’ ifadesini kullanmış.

    Ulucanlar’ı , bir cezaevi beş yıldızlı bir otele nasıl dönüştürülür, bunu görmek için gezmeli ve ziyaretçi defterine yazılmış yüzlerce teşekkkür mesajında olduğu gibi , toplum belleğinin adım adım nasıl yok ettiğini bilmeli derim..

    Yutmograf’ın merakı daim olsun, sevgiyla kal..

  4. senem Diyor ki:

    Başak’çım yukarıdaki fotoğraflara baktıkça, yenilenmiş, boyanmış duvarların, üzerine Nazım Hikmet resmi basılmış kupaların, giysilerin, cilalanmış yerlerin vs. ,örtmeye, unutturmaya çalışılan şeyleri daha çok vurguladığını, daha çok açığa çıkardığını düşündüm. Öyle olur ya, kimse görmesin istediğimiz, sakladığımız şeyler onları saklamaya çalıştıkça daha görünür hale gelirler… Ulucanlar da bu yenilenmiş haliyle eski halini daha çok açığa vurmuş gibi geldi bana.
    Şehmus Ay tanıdıkça daha çok sevdiğim bir arkadaşım. Onun kitabından”Yaşama Cezası” ndan Yutmograf’ta bahsetmiştin sen de. Onun kitabında bir başka kitaptan bir alıntı vardı”Çıkarın beni bu dışarıdan” diye… Yazdıklarını okurken bu cümle kulağımda çınladı durdu. Çevrili olduğumuz ne kadar çok hapishane olduğunu düşündüm… Bir de Erdal Öz’ün “Kendi Gecesinde” öyküsü aklıma geldi. Açtım, bir kere daha okudum. Okumak isteyenler olursa: http://oykuleroykuculer.blogcu.com/kendi-gecesinde-oyku-erdal-oz/242274
    Güzel emeğin için tekrar teşekkürler…

  5. Servet Diyor ki:

    İnsanın, insana yapabileceklerinin bir kesiti…
    Asla ziyarete gitmem. Seyrederken midem bulandı ki Mamak’ı, Diyarbakır’ı düşünemiyorum bile. Belki insanlığımdan utanmak için giderim ama Silivri’de yapılanları okudukça gerek kalmıyor. Üzgünüm.

  6. ibrahim şepitci Diyor ki:

    Duvarlardaki boya katmanlarında gizli bence bu hapisanenin ruhu, titizlikle katmanlarına ayrılmalı ve okunmalı, ozaman kim ne yaşamış ve yaşatmış anlaşılır. Burları işledikleri suçlarla dolduran insanları, işlemedikleri suçtan dolayı hapis yatan aydınlar sayesinde acıyarak ve merhametle anıyoruz insan olmanın gereği. Burası hayattayken görmediğim için çok mutluyum, paylaşımında merakımı gidermeme yetti açıkcası, teşekkürler.

  7. Zehra Diyor ki:

    Üzücü 🙁 de olsa kaçamadığımız, kaçamayacağımız gerçekler… Yutmograf büyük iş yapmış…

  8. Ş.A. Diyor ki:

    Erdal Eren i asmak için yaşını büyüten zihniyet zaten yıkılmaya mahkumdu. Mahkum olmak isteyeni hiçbir zaman engelleyemezsin. Burdaki paradox, insanın içindeki şiddet ve hırsla barışık yaşamayı öğrenmesi gerekirken, hapishanelerle bunu bastırmak hiçbir işe yaramaz (bknz clockwork orange..)

    ş.a.

Yorum Yazın