Yutmi

IŞILDAYAN KURBAĞALAR

Ekim 08 2015

Cama ışık

Işığa renk

Renge ahenk

Ne güzel yakışır

….

Karanlık bir mekanda, cam bir objeye, yalnız onu aydınlatacak kadar ışık tutarak baktınız mı hiç?

Mutlaka görmüşsünüzdür. Benim ve Yutmi’nin en sevdiği görüntülerden biridir karanlık mekanda özel orarak aydınlatılmış objelere bakmak. Çünkü o zaman obje devleşir, gizemi çıkar ortaya. Hele camlar! İçinde sürprizler barındırır. Bazılarında  öyle renkler saklıdır ki, ışık onu açığa çıkartır, tıpkı bazı insanların içindeki renkleri ortaya çıkaratacak başka bir insanın ışığı gibi. Işığı en çok içerde gizli olan güzellikleri çıkarabildiği için severim. Hatta ışıkla cam, uygun zamanda biraraya gelirse yıllarca renksizliğini korumuz taşa bile renk katabilirler.

Ben ışık kaynaklarını bazı insanlara benzetirim;

Işık saçan insanlar vardır, başkalarının yolunu aydınlatırlar rahat yürüyebilsinler diye.

Işığı ile başkalarındaki güzellikleri ortaya çıkaran insanlar vardır, onlar güzelliğin nerede olduğunu bilecek kadar bilge, bir o kadar da alçak gönüllüdürler çünkü kendilerini değil, güzellikleri ortaya çıkartmaktır dertleri.

Yalnız kendini aydınlatan insanlar vardır, herkes yalnızca ondaki güzlelikleri görsün isterler.

Bir de kendini bir ışık kaynağı sanan ama kendi karanlığında aslında kendinin bile ne olduğunu göremeyen insanlar vardır. LED’ler ve ampuller gibi. Onlar bir ışık kaynağı olmadığında veya ampulün içindeki tungsten flamen koptuğunda karanlıkta kalmaya ve karanlıkta bırakmaya mahkumdurlar. ( bu son cümlenin teknik bilgisini bir mühendisten edindim ona göre )

Bir de ateş böcükleri vardır ki ben onları çok severim. Onlar da kendi ışıklarını kendileri üretir. Ateş böcekleri hakkında yanlış birşey yazmayayım diye araştırma yaparken bir bilgiye rastladım, onu sizinle de paylaşmak istiyorum; bazı kurbağalar öyle çok ateş böceği yutarmış ki onlar da ışık saçmaya başlarmış :)))) Ne komik değil mi? Ateş böceklerini sevgiyle hatırlıyor ve hemen Tagore’un en sevdiğimin şiirini ekleyiveriyorum yazımın sonuna 🙂

Not: Bu arada bu yazının bulmacası; bilin bakalım Yutmi bu görüntüleri nerede yuttu ? :)) Bir şey daha söyleyeceğim, alttaki videonun görselleri çok hoş. Müzik tek başına bana çekici gelmedi ama görüntülerle birlikte çok keyifli. Birde içinden ayıkladığım bir kaç mısra, Piyale Madra’nın bir karikatürünü aklıma getirdi. Ne alaka demeyin, işte öyle…  😉

Gözlerine inanmazdın

Eğer on milyon ateş böceği

Dünyayı aydınlatsaydı ben uyurken

Söylemek zor

Uyuyorken uyank olmayı tercih edeceğimi

Çünkü hiçbir şey asla göründüğü gibi değildir

Kafamın üzerinde bir fokstrot dansı

Yatağımın altında zıplayan bir çorap

Bir disko topu sadece bir iple asılı

Ne Çıkar Ateşböceği Sansalar Bizi

Düşünüyorum da,

sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek…

Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,

naif yönlerimizin keşfedilmesi,

cesaretsizliğimizin anlaşılması,

korkularımızın paylaşılması

sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.

Kabuklarımızın altında

kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız…

Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.

Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden.

İstiridyeler, deniz minareleri, midyeler.

Kirpiler ve kaplumbağalar gibi.

Sahi koruyor mu bizi bu çatlamamış sert kabuk?

Kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi?

Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.?

Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi?

duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu?

Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak.

Ne çıkar ateşböceği sansalar beni?

Belki en hoyrat yürek bile ateşböceğinin

o uçucu, masum, sevimli çocuksuluğuna

el kaldırmaya kıyamaz?

Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım

karşımdakine.

O da çözülecek belki.

Samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince.

Oysa bir görebilsek bunu.

Kalmadı böyle insanlar demesek.

Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.

Kırılmaktan korkmasak.

İncinsek, yaralansak.

Ne olur bir darbe daha alsak.

Yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabuğu.

Denesek. Risk alsak. Yanılsak. Fark etmez.

Tekrar, tekrar bıkmadan denesek.

Ve kucaklaşsak yeniden.

Tıpkı eskisi gibi.

Ne olduğunu anlayamadığımız o onbeş yıldan öncesi gibi.

O zaman fark edeceğiz.

Ne kadar özlediğimizi birbirimizi.

Neler biriktirdiğimizi,

kaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi.

Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.

Vakit az, paylaşmak, sarılmak için.

Yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır.

Yüreği daha fazla küstürmemek lazım.

Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan.

Ve koşullar bir türlü düzelmeyen.

Sevgiye çok ihtiyacımız var.

Ufukta kara bir kış görünüyor.

Ancak birbirimize sokulursak atlatırız o günleri.

Kırın o sert, o ağır kabuklarınızı.

Kurtulun bu yükten.

Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.

Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri.

Hem hepimiz bir yıldızız.

Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi.

“IŞILDAYAN KURBAĞALAR” için 17 Yorum

  1. Necla Aytuna Diyor ki:

    Ateş böceği yutayım ben de, ışıldayayım geceleri:-)

  2. Saniye Özsan Diyor ki:

    Bu şiiri Bülent Ecevit çevirmişti yanılmıyorsam. Ne kadar güncel ifadeler var. Fotoğraflar Eskişehir cam müzesinden mi? Ben de büyüyünce böyle güzel detay fotoğraflar çekmeyi umuyorum.

  3. Yellowrose Diyor ki:

    Ateş böceği yiyip ışıldayan kurbağa:
    https://www.youtube.com/watch?v=NjSsyO7mVI0

  4. basak Diyor ki:

    Saniye’cim,

    Evet şiiri Ecevit çevirmiş.
    Ama camların yerini bilemediiin 🙂
    İpucu fotoğraflardan önceki çizimlerde gizli 😉

  5. Nurgök Diyor ki:

    Başak’cığım, yazının sıcaklığıyla içim ısındı. Pervaneler geldi aklıma. Işığın aşkıyla kendilerini unutan pervaneler; “ben değil, sen” olan pervaneler; ışıkla bir olmak için yanıp tutuşan pervaneler. 🙂 Fotoğraflar da yazı kadar çok güzel her zamanki gibi, bilemedim ama neresi olduğunu. 🙂 Sevgiler.

  6. ibrahim şepitci Diyor ki:

    Her paylaşım içimizdeki ışığı biraz daha artırıyor, beynimize ve kalbimize yutuyoruz sevginin ve beraberliğin ışığını ve hep beraber nurlanıyoruz :)…ben de trt3 de flüt dinleyerek paylaştım paylaşımını bu da bir başka güzel oldu 🙂

  7. Gulgun Diyor ki:

    Cam-insan-isik-renkler.. Camlari ben de cok severim ama bu acidan dusunmemistim hic. Sadece icindeki isik oyunlari dikkatimi cekerdi. Cok begendim yazinizi. Erimtan Muzesinde cekmis olabilir misiniz???

  8. Orhan Şan Diyor ki:

    N’olur küsme! 🙂

    “Birde…” değil “bir de…”

    Gözümüz üzerinde!

    Şeytan ayrıntıda gizlidir!

    Mükemmelsin!

    Daha da ol!

    Orhan

  9. Nurgök Diyor ki:

    Not: Başak’cığım, ” bazı kurbağalar öyle çok ateş böceği yutarmış ki onlar da ışık saçmaya başlarmış..” diye not düşmüşsün ya; Yutmi’yi bu kurbağalara benzettim. 🙂 Yutmi de, o kadar çok ışık yutuyor ki, ışık saçarak dünyamızı aydınlatıyor. Teşekkür ederim sana ve Yutmi’ye!…:)

  10. basak Diyor ki:

    Sevgili Orhan,
    Küsmem, niye küseyim ki. Hatasız kul olmaz :)))
    Ne güzel böyle paylaşabilmek, yalnız olmadığını görmek.
    Teşekkürler 😉

  11. basak Diyor ki:

    Sevgili Gülgün,

    Haklısın, Erimtan Müzesi’nde de camları böyle sergiliyorlar ama sen de bilemediiiiin :))
    Bir ipucu daha vereyim; ikinci resimdeki paletler belki fikir verir 😉

  12. mehlika Diyor ki:

    Sevgili Başak; Yutminle birlikte günlük koşuşturma ile geçen hayatımıza ışık saçmaya devam edin lütfen, iyi ki varsınız…

  13. çekirgenin hocası Diyor ki:

    Renkler ışık olmadan bir anlam kazanmıyorsa,
    renklerimiz karşıdakinin ışığı ile ışığımız ile de karşıdakinin renkleri anlam kazanıyor bu durumda sanki,, gecenin bu saati çok felsefi mi oldu ne? 🙂

    sahi bu çekim bir akvaryumdan mı?

  14. basak Diyor ki:

    Sen de bilemedin hocam  :)))

  15. basak Diyor ki:

    Akvaryum kısmını yani… :)))

  16. basak Diyor ki:

    Fotoğraflar Bodrum Kalesindeki müzenin içinde yer alan cam salonundan. İlk başta yer alan suluboya resimler de “serçe limanı batığı” nın sergilendiği bölümün girişinden. Tahmin edebileceğiniz gibi resimlerin tamamını fotoğraflamadım. 1. resim kazı alanını, 2.resim de kazı alanına dalan bir dalgıcın paletlerini gösteriyor. Batıktan çıkan cam objeler de cam salonunda sergileniyor. Konu ile ilgili daha detaylı bilgi;
    http://www.bodrum-museum.com/museumtr/departmanlar/glasswreck.htm

  17. sevilay Özcan Diyor ki:

    Yine harika. Gülümseyerek okudum. Buna hepimizin ihtiyacı olan günlerdeyiz ya. Teşekkürler.
    Bodrum müzesi de bana yıllanmış bir anıyı hatırlatti. Gülümsedim.
    Esenlikler dilerim.

Yorum Yazın