Yutmi

Bir Müzikal ve Kalbi Avucumda Atan Bir Küçük Kız

Aralık 06 2010

Birkaç hafta önce Annem aramıştı “ 5 Aralık Pazar günü Seslerle Anadolu” diye bir oyuna gideceğiz, bilet sayısı sınırlı, çünkü bu sefer Boztepe’deki kızlarımızı da götüreceğiz. Bilet istiyorsan hemen söyle” dedi. Kafadan 5 kişi dedim.

Annem’e kaç çocuk geliyor diye sorduğumda yaklaşık 35-40 çocuk geliyor dedi. Çocukları tiyatroya götürmek için servis aracı tutmuşlar. Ama Annem yine de ya sığmazlarsa diye endişe ediyordu. Benim de arabayla Boztepe’ye gelmemi istedi. Eğer servis aracına sığmayan olursa, benim arabaya alacaktık.  Nitekim Pazar günü gelip, çocuklar servis aracına bindiğinde iki çocuk ve iki anneyi de ben arabama konuk ettim. Aslında bilet sayısı sınırlı olduğu için bu oyuna anneler gelmeyecekti ama iki anneden birini, çalıştığı için çocuğuyla diğerleri kadar zaman geçiremiyor diye annem özellikle davet etmişti.  Diğer anne de sanırım kızının rahatsızlığı nedeniyle, kızıyla beraber geliyordu. Çocukların hepsi en şık kıyafetlerini giymişlerdi.

Oyun Operet Sahnesindeydi. Oyunla ilgili ön araştırma yapmadığım için ne ile karşılaşacağımı bilemiyordum.  Yalnız adından da anlaşılacağı gibi müzikli bir oyun olacağını tahmin ediyordum, hepsi o. Operet Sahnesi’nin bahçesine geldiğimizde, tüm çocuklar, tek sıra halinde, giriş için beklemeye başladılar. Gözlerindeki heyecanı ve mutluluğu anlatamam. Boztepe’deki çocuklar, bizim çevremizdeki ailelerin çocukları gibi sinemaya, tiyatroya, konsere gidemiyorlar. O nedenle Vakıf tarafından düzenlenen bu etkinlikler onları çok heyecanlandırıyor.

Çocuklar hep birlikte içeri girip, salondaki yerlerine yerleşiyorlar. Benim tek endişem; sahneyi nasıl görecekler?  O kadar minikler ki… Kızlarımız ilköğrenimin 4.,5.,6.,7.ve 8. Sınıflarındalar. Hele 4. ve 5.sınıftakiler minicik.  Önlerinde oturan teyzeler, amcalar, ağabeyler, ablaların aralarındaki boşluklardan sahneyi görebilecekler yalnızca…

Oyun başladığında, gösterinin bir grup Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçısı tarafından sahneye konmuş olduğunu görüyorum. Anadolu’nun değişik yörelerinden türküleri, bale sanatçılarının koreografisi eşliğinde sunuyorlar.  Beni en çok mutlu eden,  türkülerimizin eğitilmiş sesler tarafından, şan tekniğini öne çıkarmadan söyleniyor olmasıydı.  Türküler çok güzeldi, yorumlar muhteşemdi. Dinlerken, insan çok sesli müziğin etkisini iliklerine kadar hissediyordu. Müzikali izlerken, bunun çocuklar için ne kadar hoş bir şey olduğunu düşündüm. Türkülerin geçişi sırasında yapılan açıklamalar, anlatılan öykülerin sunuş şekli olayı biraz basitleştiriyordu (izleyici profili sanki çocuklarmış gibi hazırlanmıştı çünkü)  ama yine de çocuklar için yararlı olduğunu düşündüğüm için o bile bana batmadı. Güzel olan bir diğer şey de; çocukların çıt bile çıkarmadan müzikali dinlemiş olmalarıydı. 40 kadar çocuk… Zaten konser sonunda çocuklarının yakınlarında oturan bir grup izleyici, kızları, oyunu bu kadar sessiz ve güzel bir şekilde izledikleri için tebrik etmiş.

Müzikal bittiğinde ilk iş çocukların yanına gidip nasıl bulduklarını sormak oldu. Hepsi de çok beğenmişlerdi. “Kolay izleyebildiniz mi? Görebildiniz mi?” diye neredeyse hepsine tek tek sordum.  Gördüklerini söylediler. Emin olamadım doğrusu ama yine de sevindim. Keşke bu tip yerlerde çocuklar için minder bulundursalar…

Çocuklarla birlikte tekrar arabalara doluşup Boztepe’nin yolunu tuttuk. Hava kararmıştı. Ben mahalleye servis aracından önce varmıştım. Boztepe’deki Fişek Vakfı’nın önünde anneler, babalar çocuklarını bekliyorlardı. Bizi görünce rahatladılar. Havanın kararmış olmasıydı onları tedirgin eden. Haklıydılar, ne de olsa o insanlar, canlarından bir parçayı emanet ediyorlardı… Otobüs geldiğindeki sevinçlerini görmeniz lazım. Yalnızca onlara kavuşmanın ötesinde bir heyecan içindeydiler, hissedebiliyordum. Kendilerinin bile gitmediği, gidemediği bir dünyadan geliyordu çocukları. Kim bilir neler gördüler, neler anlatacaklar annelerine, babalarına, kardeşlerine, ninelerine, dedelerine… Servisten inen her çocuğu bir yakını karşıladı. Biri hariç. 4. Sınıflardan küçük bir kız çocuğu bu.  Annem sordu “Seni almaya kimse gelmeyecek mi?” “Gelmeyecek” dedi küçük kız çocuğu karanlıkta parlayan gözleriyle bize bakarak. Annesi rahatsızmış onun için gelemeyecekmiş.  “Evin nerede?” diye sordu annem “Uzak mı?” “Yok Oya teyze uzak değil, ormanlığı geçince” dedi. Benim gözlerim açıldı “Ormanlık mı?” .  Etrafımızdaki birkaç çocuk evi tarif etmeye çalıştılar. Annem  “Biz seni bırakalım” dedi. Küçük kız “Yok ben giderim siz yorulmayın Oya teyze, zaten araba girmez oraya” diye yanıtladı. Karanlığa rağmen gözlerindeki korkuyu görmemek mümkün değildi. Anneme “Ben bırakırım onu anne sen merak etme” dedim ve küçük kızla birlikte Boztepe sokaklarında yürümeye başladık.

Ormanlık dediği yer, yoldan ayrılıp, gecekonduların arasından geçilen, karanlık bir sapaktı. Ortada orman yoktu ama küçük kızla konuşurken, O’nu korkutan şeyin aslında karanlığın içinde, ağaçların arasından her an çıkabilen iki köpek ve bir horoz olduğunu anladım. Sapağa geldiğimizde “Hali bakalım tut elimden” dedim ve karanlığa doğu elele yürümeye başladık. Toprak yol oldukça bozuk, dar ve biraz da dikti. Neyse ki biz oradan geçerken karşımıza ne köpek ne de horoz çıktı. Evine varmak için çok fazla yürümedik aslında ama küçük bir kızın, gecenin karanlığında tek başına gidebileceği bir yoldan da geçmedik. Onun ormanlık dediği o karanlık sapakta yürürken, küçük kızın kalbinin atışını, avucumun içinde tuttuğum o küçücük elinde hissediyordum…

“Bir Müzikal ve Kalbi Avucumda Atan Bir Küçük Kız” için 7 Yorum

  1. Coşkun DERE Diyor ki:

    Başakçığım, öncelikle senin şahsında FİŞEK Vakfının kurucusundan çalışanlarına kadar emeğini veren herkesi bir kere daha kutluyorum.
    Dün özellikle o miniklerin dev yürekleri ile birlikte gösteriyi izlemek beni de aldı götürdü doğrusu.
    Türkülerin eğitimli seslerden ve çoksesli eşliklerle birlikte icra edilmesi ve özellikle -eksikliklerine rağmen- repertuar seçimi dikkate değerdi.
    Rengim GÖKMEN ile başlayan değişim rüzgarı daha da kuvvetli biçimde esiyor doğrusu.
    Sevgi ve selam..

  2. Mukadder Öztürk Diyor ki:

    Başakçığım, sitene birkaç gün önce baktığımda muhteşem fotoğraflarından, gezilerinden (ben çok sevmeme rağmen doğada fazla gezemiyorum da son yıllarda -kıskandım-) ve samimi anlatımlarından öyle çok etkilenmişim ki zaman zaman gözümün önünden o renk cümbüşü fotoğrafların geçiyor. Siteyi çok beğendim. Çok sade ve paylaşımlarına rahatça ulaşılabilen bir site olmuş.
    Seni bütün kalbimle kutluyorum.
    Takipçilerinden biri de ben olacağım.
    Sevgilerimle…

  3. basak Diyor ki:

    ne mutlu bana 🙂

  4. aynur Diyor ki:

    Başak’cım biliyorsun yazılarını iple çekiyorum. Sayende Bali’yi gezdim. Gidebilir miyim bilemem ama fikrim oluştu. Bu seferki yazında yer alan kalbi avucunda atan kız ayrıca beni çok etkiledi. kızın hali gözümün öüne geldi. Maruz kaldığı şeyler, zorluklar, yokluklar. Annem ilkokul öğretmeniydi bu yüzden de önceleri bu tür bölgelerde uzun süre ğretmenlik yaptı. zaman zaman bende annemin sınıfına giderdim. Yokluk içindeki bu tür çocukları çok gördüm ve beni çok etkilerdi. İçim acırdı. Herhalde yine o acıyı hissettim. :((
    Güzel şeyler yapıyorsun onları çok mutlu etmişsin, ne güzel. Aktivitelerini gönülden destekliyorum. keşke yanında olabilseydim de seninle beraber yapabilseydik.

    Kucak dolusu sevgiler

  5. basak Diyor ki:

    Aynur’cuğum aslında benim yapabildiğim o kadar az bir şey ki… Vakfın etkinliklerinin veya çalışmalarının çok az bir kısmına katkım olabiliyor maalesef. Ama gerçekten Vakıf çalışmalarının böyle güzellikleri var. Ben yaşadığım bir anı dile getirdim yalnızca hepsi o… Ankara’ya gelince görüşmek dileğiyle (Ayça ile sık sık kulağını çınlatıyoruz zaten 🙂 )

  6. Başak Diyor ki:

    senle Operet Sahnesinde son karşılaşmamızda oldu demek bunlar… Allah’ım ne kadar renklisin Başak.

    yazının son kısmında çok duygulandım; o küçük kızın bunları deneyimlemek için dünyaya geldiğine inanmak istemiyor insan..

  7. IşIL Ören Diyor ki:

    Sevgili Başak,

    o kadar samimi yazmışsın ki, insan içinde hissediyor kendini. Çok güzel şeyler yapıyorsun; ne mutlu sana ve annene. Yüreğinize sağlık : )

Yorum Yazın