Yutmi

Bir masal şehir…

Nisan 03 2013

IMG_29311Trenden indiğimiz gibi odun pazarına gidiyoruz. Yutmi ilk önce cam müzesine gitmek istiyor. “Oraya öğlen gideriz” diyorum. “Bak hazır güneş tepemize çıkmamışken gel biraz sokaklarda dolaşalım.” “Haklısın” diyor.

Odun pazarının yeni restore edilen sokaklarından çok, arka sokaklarını gezmeyi tercih ediyoruz. Restore edilen bölüm hoş. Renkler çok canlı ve bir çoğu hediyelik eşya dükkanı, müze, sergi evi, restoran ve otel şeklinde düzenlenmiş. Arka tarafta kalan doku da bir başka güzel. Daha doğal, daha yaşamın içinden… Onlar da bu restorasyondan etkilenmiş olmalı ki çoğu evlerin dış cepheleri boyalı. Ben onların kullandıkları renkleri daha çok seviyorum. Yutmi daha çok canlı renkleri tercih ediyor. Buradaki sokakların sürprizli olması ikimizin de hoşuna gidiyor. Tek katlı evlere, evlerin bahçelerindeki baharlara bakmaya doyamıyoruz. Sokakta koşup oynayan çocukların azlığı dikkatimizi çekiyor. Nerede bu çocuklar?

Cam MüzesiBizimki saati hatırlatıyor. Güneş de tepemize çıkmış zaten. Cam müzesinin yolunu tutuyoruz. Yutmoğraf’ım camları görünce kendini kaybediyor. Ziyaretçilerin en fazla 15 dakikasını alan müzede (müze çok büyük değil) biz bir saatten fazla kalıyoruz. Üstelik televizyonlu kısımda durup Eskişehir’in tarihçesini ve röportajları izlemediğimiz halde… Bu işi bir dahaki sefere bırakıyoruz. Bu uygulamayı yıllar önce ilk defa Berselona’da, Casa Milla’daki Gaudi müzesinde görmüş ve çok etkilenmiştim. Şimdi bizim ülkemizde de benzer uygulamalarını görmek çok hoşuma gidiyor. Eskişehir’in 20 öncekineCam müzesinden göre çok başka yerlerde olduğu kesin. Emeği geçenleri kutlamak lazım.

Cam müzesinden sonra Kurşunlu Külliyesi’nin içindeki Lületaşı Müzesini gezmeye gidiyoruz. Caminin etrafı, türbeler, kütüphane, müze, evlendirme dairesi ve yemyeşil, bol ağaçlı bahçesi ile birlikte resmen insanı kucaklıyor. Sayfada ki haritada bu bölgede gezilebilecek yerleri de görebilirsiniz.

Odunpazarı-BölgesiMüzenin içine küçük, sevimli bir çarşı yapmayı da unutmamışlar tabii. Odun pazarının içindeki dükkanlardaki -özellikle minyatür ve cam işlerinden- hediyeliklerden uzak durmayı başaramıyoruz. Ve ben hayatımın alışverişini yapıyorum. Bir taksi, bir çiğbörek parası diye yanıma aldığım para hiç birşeye yetmediği gibi kart geçmeyen dükkanlar için banka bulup para çekmem bile gerekiyor. Yutmoğraf gözlerine inanamıyor çünkü beni böyle alışveriş yaparken ilk defa görüyor.

Ama aldıklarımın hemen hepsi hediye. Çünkü özellikle cam işlerinde sembolik motifler çok fazla ve ben bayılırım arkadaşlarıma uygun semboller bulmaya 🙂

Neyse bu konuyu daha fazla uzatmayayım çünkü herkese Bir şey alamadım. Sembolünü bulduğum kişilerinkini aldım yalnızca 🙂 Çok ipucu verdim artık susmalıyım. Böyle zamanlarda beni tek üzen şey herkes için birşeyler alamamış olmak oluyor 🙁

Galiba yine lafı uzattım 🙂 Tüm bunlar olurken Yutmi’nin aklına annemin söylediği masal şatosu gelmez mi? “Lütfen gidelim” diye tutturdu bizimki. Bu kibar kibar tutturmaları beni öldürüyor 🙂 Gittik tabii. Adı “Bilim, Sanat ve Kültür Parkı” olarak geçen bu parkta, adının içindekilerin hepsi var. Alttaki resimlerde bu parka ait görselleri bulabilirsiniz.

Parkta çok fazla kalmıyoruz. Tekrar Odunpazarına geri dönüyoruz. Cam bizimkine daha cazip geliyor. Bu sefer cam işleri yapan atölyeleri geziyoruz. Dükkanlardaki cam işlerini tek tek -neredeyse bir tanesini bile atlamadan- geziyoruz.

Dükkanının önünde duran bir amca -artık bizi kaçıncı görüşüyse- “Sabahtan beri dolaşıyonuz, yorulmadınız mı be kızım?” dediğinde dönüş saatinin yaklaştığını anlıyorum. Amca haklıydı saatlerdir o adacığının içinde dönüp duruyorduk. Bazen yolları karıştırıp aynı yerden bir kaç defa geçmiş olmalıyız ki amca da bizi tanımış artık 🙂

Şaka maka akşamı etmişiz gerçekten. Dönüş zamanı. Ne çiğbörek yiyebildim ne bira içebildim. Ama Yutmi’nin uzun süredir evde kaldığı düşünülecek olursa o karnını tıka basa doyurmuş olmalı 🙂 Afiyet olsun ona… Trene bindiğimizde Yutmoğraf’ım bana teşekkür ediyor. Çok da kibardır benim Yutmim. Oysa teşekkür etmesi gereken biri varsa o da benim. İyi ki hayatıma girmişsin ufaklık, teşekkür ederim 🙂

Alttaki fotoğraflarla Eskişehir’i gezerken Mahsa & Marjan Vahdat dinlemenizi öneririm. Müzikleri ile beni çok etkilediler. Belki siz de seversiniz;

“Bir masal şehir…” için 6 Yorum

  1. Yellowrose Diyor ki:

    Uzun aralardan sonra böyle arka arkaya keyifli yazılarınızı okumak ne güzel 🙂 Bu arada sevgili Hakan’ın kulaklarını çınlatıyorum, kendisi sizden biraz ışık (güneşi) kullanma konusunda feyz alsa iyi olacak 🙂

  2. servet Diyor ki:

    Yine güzel şeyler getirdiniz bize; teşekkürler sevgili Başak ve Yutmiciğim.
    O iki katlı, her biri farklı renkli evler Eskişehirin alamet-i farikasıydı. Yaklaşık, 40 lı, 50 li yıllarda Kafkaslardan, Balkanlardan göçürtülen insanların yarattığı bir mütevazi kentin son temsilcileri. Sonrasını büyük ölçüde Yılmaz Büyükerşen yarattı; Anadolu Üniversitesini kurarak. Rektörlüğü devralan Engin Ataç, 2005 te Türkiyede ilk kez bir üniversitede cam bölümünü kurdu. Bir daha giderseniz mutlaka bölüme gidin, B.Başkanı Ekrem Kula size o müzede gördüklerinizin kaynağını gösterecektir. Sıcak ve soğuk camı çalışmalarını, bir arada görebileceğiniz tek yerdir.
    Sevgiyle

  3. basak Diyor ki:

    HARİKA !!

    Bu bilgiler için teşekkürler Servet Abi.
    Birdahaki sefere mutlaka gideceğiz.
    Bu sefer biraz hedefe kitlenip gittik aslında.
    Sadık ama suskun Okur’un da demiryolu ve Behiç Bey ile ilgili verdiği bilgiler ve tavsiyeler vardı.
    Bundan sonraki gezimiz biraz da bu iki konu üzerine olacak anlaşılan :).
    Tabii Porsuk’u da görmedik daha…

  4. Sadık ama suskun bir okur işte... Diyor ki:

    Lütfen “Sadık ama suskun bir okur işte” olmalı 🙂 O kadar uğraştık o sıfatı almak için:) Her kelimenin anlamı var:)
    Ümit Sarıaslan’ın “Demir Ağlardan, Örümcek Ağlarına” isimli Otopsi Yayınlarından çıkan kitabı da okumak gerek demiryolları tarihimize iyi bir bakış için…
    Kurutmaya bırakılan çarşafların yanında oturan kadının çorabının üzerinden tenini gösteren o bölüm olmasaymış, muhteşem bir kare olacakmış.
    Kişilere yüklediğiniz anlamlarla hediyelerin uyumu ise yine ince bir övgüyü hak ediyor.
    Aman camdan hediyeleri, kargo veya ulak ile göndermeyin, kırılır 🙂
    Güzel olsun günler…

  5. Geçkin Gezgin Diyor ki:

    Sabah sabah yine beni yazmam için dürtüp duruyorsun…
    Bir bakalım, bugün Afrika yazılarıma neler ekleyebileceğim…
    Servet Beyin yönlendirdiği bölüme giderken sana eşlik edebilirim… Harika kareler çıkabilir…
    Sevgi ve doğa ile yaşa (yın) [Sen ve tüm okurların]

  6. Zehra Diyor ki:

    Yaşasıınnn; sonunda bir gün sonu boşluğu bulup Yutmoğraf’a uğrayabildim ! 🙂 Uzuuun zamandır bakamadığım gönderilere yavaş yavaş başlııcam inşallah.. Ekişehir’e ben de gittim ama Yutmi’nin yuttuğu renkli, masalsı görüntülerle şehri bir kez daha gezmek iyi oldu; günün yorgunluğunu aldı.. 😉

Yorum Yazın