Yutmi

BALİ .I.BÖLÜM (Bali’ye Varış)

Kasım 23 2010

Oldukça uzun bir yolculuğun ardından, 1.dalış bölgemiz olan Tulamben’de,  kaldığımız otelin denize bakan muhteşem terasına uzanmış satırlarımı yazmak için kafamı toplamaya çalışıyorum. Bu gezinin tuhaf bir gezi olacağını baştan beri tahmin ediyordum. Gerçekten de öyle oluyor. Karadaki badim (badi= dalış camiasında, dalış eşine verilen addır) dahil, her şey bir tuhaf…

Tam 1,5 gün süren yolculuğumuz, Ankara’dan Doha’ya uçarak başladı. Uçuş 3,5 – 4 saate yakın sürdü ve Doha havaalanında, aktarma için tam 7 saat bekledik. Biraz dolandık, biraz kitap okuduk derken, 7 saati ettik. Doha havaalanı oldukça küçük ama bir o kadar da kalabalıktı. Neredeyse her beş dakikada bir uçak kalkıyordu.

Doha’dan Singapur’a uçuşumuz 7,5 saat sürdü. Singapur havaalanı benim şimdiye kadar gördüğüm en güzel havaalanı. Raja Ampat’a yolculuğumuzda da bu havalanı üzerinden geçerek gitmiştik. O zaman daha uzun kalmıştık ama bu sefer yalnızca yarım saat kadar kalıp, Bali’nin başkenti Denpasar’a doğru hareket ettik.

Uçuşlar ve aktarma beklemeleri çok sıkıcıydı ama tuhaf ve komik kara badim Fahrettin, bu yolculuğun sıkıcı havasını dağıtmayı başardı. Kendisi avukat olduğunu söylüyor, ama bana sorarsanız tam bir showmen. Hayatımda uluslararası beklemeler sırasında hiç bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum. Söylediklerinin ne kadarı gerçek, ne kadarı değil, ne zaman şaka yapıyor ne zaman ciddi anlamak mümkün değil… Fahrettin nevi şahsına münhasır bir tipti ve makus kader beni karada kendisi ile badi yapmıştı…

Bali’ye indiğimizde ilk iş dalış merkezine gittik. Arkadaşlar ön brifingi dinleyip, dalış malzemelerini hazırladıktan sonra Sanur’da geceyi geçireceğimiz otele gittik. Gece saat 10 olmuştu ve hepimiz çok yorgunduk. Ertesi gün, ilk dalış bölgesine gitmek üzere erken kalkılacaktı ve onun için kimse fazla oyalanmadan odasına çekildi.

Sabaha karşı bir patlama sesiyle uyandım. Hava henüz aydınlanmamıştı. Tamam dedim buraya kadarmış. Bir kaç hafta önce harekete geçen, Endonezya’nın güneyindeki Merapi yanar dağı  işte patladı sonunda… Ahmet demişti her an patlayabilir diye. Şimdi ne yapmak lazım ki gibi düşünceler saniyenin binde biri bir zamanda geçti aklımdan. Henüz kendime bile gelememişken bir patlama daha oldu. Artık iyice uykum kaçmıştı. Patlama çok şiddetliydi ve odanın camlarını zangır zangır sallamıştı. Perdeyi açtım, hava henüz karanlıktı. Saate baktım sabahın 4’ü. Korkunç bir ses daha var ama bu aralıksız devam ediyor. Balkon kapısını açtım. Karanlıkta görülmüyordu ama sesin korkunç bir sağanak sesi olduğu anlaşılıyordu. Sonunda patlamaların gök gürültüsü olduğuna karar verip tekrar yatağa döndüm. Uyumaya çalıştım. Bir ara rüyamda yanardağın patladığını, benim otelin arkasındaki dağlık alana kaçtığımı (bu arada otelin arkasında dağ filan da yokmuş) gördüm. Hava aydınlanana kadar bu gök gürültüsü üç beş sefer tekrarladı.

Sabah kendime geldiğimde uykumu alamadığım bir gerçekti ve kahvaltıdan sonra yine yollara düşeceğimizi düşününce biraz canım sıkıldı. Yine de heyecan başlamıştı. Çok oyalanmadan kahvaltıya indim. Açık büfede noodle (bir tür makarna) görünce keyfim yerine geldi. Bali’de kaldığımız sürece neredeyse başka bir şey yemedim desem yalan olmaz 🙂 Bali notlarımı ve haritalarımı çıkarttım. Bu arada otelden de güzel bir Bali haritası edinmiştim. Herkes dalış için hazırlanırken, ben karada gezeceğim yerlerin tespitine giriştim.

Kahvaltıdan sonra ilk dalış bölgesi olan Tulamben’e doğru yola çıktık.

İlk geceyi geçirdiğimiz ve daha sonra geri dönerek son üç gecemizi geçireceğimiz otel Parigati.


“BALİ .I.BÖLÜM (Bali’ye Varış)” için 5 Yorum

  1. Aysun Sezer Diyor ki:

    devamını heyecanla bekliyorum.

  2. Beste Diyor ki:

    tatlı dilli tatlı hatun…

  3. meltem Diyor ki:

    ben bu patlamaların hiçbirini duymadım desem :))

  4. basak Diyor ki:

    Belki de yorgunluktandır diyeceğim ama…
    Kuzucum bence sen en kısa zamanda bir KBB’a görünsen iyi edersin 🙂

  5. Necla Diyor ki:

    İlk fotoğrafı gördüğümde, nasıl canım çekti orada olmayı:-)

Yorum Yazın