Yutmi

1 Konser, 2 Film, 3 Çocuk…

Mayıs 25 2012

Üç çocuktan bahsedeceğim size bugün. Bal, Nana ve Ceci. Nana 4 ve Ceci 7 yaşında birer film kahramanı. Bal ise 17 yaşında genç bir piyanist. Bal’ı hepinizin okumasını isterim. Filmleri ise her anne babanın ve eğitimcilerin izlemesi gerektiğini düşünüyorum… Buyurun, konser başlıyor 🙂

Bal

20 mayıs sabahı Serpil beni ben Serpil’i kışkırttık ve Eymir’de yürüyüşe gittik. Bu güzel yürüşün ardından neler geldi neler… Bir Doğu Karadeniz gezisi, bir de konser 🙂 Doğu Karadeniz’e henüz gitmediğim için bir şey yazamam ama Bal’ın konserinden söz etmeden geçemeyeceğim.

Bal, Serpil arkadaşımın arkadaşının kızı. Eymir yürüyüşünden sonra bir kahve içip, Karadeniz gezisi hakkında konuşmak üzere Serpil’lere gittiğimde Bal’ın annesi Sibel’le tanıştım . Hepsi Bal’ın o akşamki mezuniyet konserini konuşuyorlardı. Beni de davet ettiler. Memnuniyetle gelirim dedim.  Akşama hazırlanıp konser salonunun yolunu tuttum. Bal Ertürk, bu yıl konservatuvarın piyano bölümünden mezun olacak genç bir piyanist. Bal’dan önce iki öğrenciyi daha dinledik. Biri 7.sınıf öğrencisi Nihan Ulutan, diğeri lise 2 öğrencisi Arın Aykut. İkisi de çok başarılıydılar. Ama Bal’ı dinlerken nasıl heyecanlandığımı size anlatamam.  Bal’ın parmakları piyanonun üzerinde adeta dans ediyor ve ben onu dinledikçe daha da heyecanlanıyordum. Şimdi ben bunları yazarken Bal’ın annesinin benim arkadaşım olduğunu, duygusal yaklaştığımı düşünebilirsiniz. Ama Bal’ı da, annesini de ilk defa o gün gördüm. Ayrıca ben bir müzik eleştirmeni de değilim, ancak çocukluğumdan beri klasik müzik dinlerim ve iyi bir dinleyici olduğumu düşünüyorum. Bal çalarken yüreğime dokundu. Benim için de sanat budur. Yüreğe dokunabilmek…

Serpil’lerde kahve içerken Bal’ın nasıl deliler gibi çalıştığını söylediklerinde çok önemsememiştim. Ne demişler; kuzguna yavrusu güzel görünür. Ama Bal’ı dinlerken söylenenlerin tek bir kelimesinde bile en ufak bir abartı olmadığını gördüm. Öyle güzel ki böyle başarılı gençlerin, çocukların yetiştiğini izlemek. Onlara yürekten destek vermekse benim için en büyük mutluluk. Beni Bal’ın yaptığı güzel müzik kadar etkileyen diğer bir şey ise, duruşundaki mütevazilik oldu. Son derece zarif, naif ve sevecen… Ne kadar çalışkan olduğunu söylemeye gerek yok sanırım çünkü sonuç ortada. Bal’ın özü güzel, kendi güzel, yaptığı müzik güzel… Ne diyebilirim ki; yolun açık olsun sevgili Bal, bu yolda, tüm güzellikler, doğruluk ve sevgi hep seninle olsun…

 

Nana,

Nana, başrolunu 4 yaşında bir kız çocuğunun oynadığı filmin ve filmdeki karakterin adı. Film, ormanın yanındaki bir taş evde geçiyor. Film boyunca Nana’nın annesiyle olan ilişkileri ve annesi yokken kendi başına yaptıklarını anlatıyor. Bir de babasının domuz çiftliğini ziyaret edip, bir domuz kesimine tanıklık ediyorsunuz.

Film, kısa filmdi ve şansımıza filmden sonra yönetmenle söyleşi vardı. Elif’le birlikte ilgiyle izledik… Film boyunca gördüklerimiz karşısında annelerimiz, kadınlarımız dehşete düşmüşlerdi . Çocuğun yemeğini tek başına yeme çabası, annenin ilgisizliği (izleyene göre), okunan masalın konusu, domuz kesiminin çocukların yanında yapılıyor olması, annenin onu evde tek başına bırakıp odun toplamaya gitmesi…

Nana pembe plastik çizmeleri, kot eteği ve kırmızı çoraplarıyla öyle şirindi ki filmin neredeyse çoğunda tek başına onu izliyor olmamıza rağmen hiç ama hiç sıkılmadık. Oyuncaklarıyla oynadı, sütle bisküvi yedi, koca kırmızı masal kitabıyla kendi kendine masallar okudu, bahçedeki koltukta oyunlar oynadı… Ve tüm bunları öyle doğal bir şekilde yaptı ki orada bir film çekimi yapıldığına asla inanmazsınız… Anlatılması o kadar zor bir film ki… Bakan kişiye göre değişebilecek çok fazla ayrıntı var. En iyisi ben daha fazla uzatmayayım. Son olarak; kuralcı, korumacı olan veya olmayan aileler, keşke bu filmi izleyebilseler ve izlenimlerini burada paylaşabilseler… O kadar çok isterim ki… 🙂

Bu dünya tatlısı küçük kızın kahkahalarını dilemek ve izlemek için; http://www.youtube.com/watch?v=kAqRw1hBpqc&feature=related

 

 

Ceci

Ödül filmi değişik açılardan ele alınabilecek ve son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden biri. 7 Yaşında bir kız çocuğunun başrolü oynadığı film, Arjantin’de geçiyor. Askeri diktatörlük zamanında yaşanmış olaylardan esinlenerek yapılmış filmde bir kız çocuğunun düştüğü ikilemler ele alınmış. Yine son derece doğal sahnelerle karşı karşıyayız.  Ben izlerken kendi çocukluğumdan da izler buldum. 7 Yaşında bir kız çocuğu yazdığı bir kompozisyondan dolayı bir ödül kazanıyor. Üstelik kendi bildiği şekilde doğruları yazamadığı, gerçeklerin tam tersinin yazdırıldığı bir kompozisyonla bir ödül kazanıyor. Bu ödülü verecek olan ise ailesinin büyük bir kısmını öldürmüş olan askeri dikta… Yalan söylemek zorunda olan bir kız çocuğu ve onun ikilemleri, O kız çocuğunun ilgiye ve sevgiye olan açlığı… Ödülü kazandığı zaman içine düştüğü çelişki, çocukların birbiriyle olan ilişkileri, arkadaşlıkları, acımasızlıkları. Öyle doğaldı ki çocuklar…

Filmin yönetmeni ve aynı zamanda bu otobiyografik bir hikâyenin sahibi Paula Markovitch. Bakın o film hakkında neler söylemiş. “Bu otobiyografik hikaye, sürekli rüyalarıma giren, çocukluğuma ait yerlerde geçiyor. Durmak bilmeyen nemli rüzgârın sesi hala kulaklarımda; hiç de dostane olmayan o sahil hala gözümün önünde… Sarı ve gri bir deniz. Duvarları titreten bir fırtına. Saldırganlığın hüküm sürdüğü bir dönem. Okulda sıradan bir faşizmin gülünç seremonilerine maruz kalıyoruz. Yedi yaşındayım. Okula gidiyorum ve diğer çocuklara kimliğim ile ilgili açık vermemem gerektiğinin farkındayım. Ailemin güvenliğinin, ağzımı sıkı tutmama bağlı olduğu konusunda uyarıldım. Ben de söz dinliyor ve tembihledikleri gibi yalan söylüyorum. Onları yalanlarıma inandırmayı başarıyorum. Diğerleri gibi olmaya çalışıyorum ama annem çok üzgün ve benden giderek daha çok nefret ediyor. Kötü ve aptalım ve ona acı çektiriyorum. Ne kadarını söylemem, ne kadarını kendime saklamam gerekiyor? Annemin beni tekrar sevmesi için, diğerlerini memnun etmek için ne yapmam lazım? Karmakarışık, korku dolu bu dünyada nasıl davranmamız gerekiyor?” Paula Markovitch

 

“1 Konser, 2 Film, 3 Çocuk…” için 11 Yorum

  1. umut ilkay kavlak Diyor ki:

    Ödül beni de çok etkiledi. Kitap gömmek zorunda kalmanın saçmalığı ne kadar tanıdıktı. Cecilia’nın önce kızdığı köpeğinin sonra Cecilia’ya sarılması için gösterdiği çaba çok iç burkucuydu. Annenin kendine, eşine acıması ve yasının içine kendini hapsetmesi… Kaç gün oldu, hala filmden şimdi çıkmış gibiyim.

  2. elif Diyor ki:

    Birlikte izlediğimiz filmlerle ilgili festival kataloguna iki not düşememişken, sen ne güzel anlatmışsın 🙂 Her iki filmde bizi çocuk olmak ve çocukluk üzerine düşünmeye çağırıyor. Nana’yı da, Ceci’yi de kırılgan yapan şey, yemeklerini kendilerinin yiyiyor olması, kıyafetlerini tek başlarına giyip çıkarması , uzun mesafeler yürümeleri değil. Zaten çocuklar da bu ihtiyaçlarının karşılanması anlamında bizim onlara yüklediğimiz kadar kırılgan varlıklar değiller. Bir zamanlar bizim de yaşadığımız o aynı dünyada, kavrayışlarımızı yeniden düşünmeye imkan tanıyor bu iki güzel kız çocuğunun başrol aldığı filmler. Doğallıkları, kahkahaları insanın içini gıcıklıyor. Tam gün matinesinde hep yan yana olduğum, çantasında baileys taşıyan küçük kızı anlatmaksa başka bir yazının konusu olsun..:))

  3. nazım Diyor ki:

    başak, bayıldım. çok çok güzel….

  4. Nur Diyor ki:

    Bir ortak nokta daha çıktı!
    Bal’ın annesi lise arkadaşım. Belki Serpil’de bizdendir. Ama sadece adını bildigim Bal’ı sayende tanımış oldum! Annesi de çalışkandır ve resmi çok güzeldir. ..
    Nana filmi Ucan supurge’de ilk sectigim filmdi. Şimdi anlıyorum ki onu seçmekte haklıymışım. Yollarda insaatlar, dolu parkyeri ile bogusarak kan ter icinde filme kostum, geciktim. Ben dedim diye gelen arkadaşım benden 1-2 dk. once filme girmis ama beni sokmadılar. Ayakta sessizce bakarım demek işe yaramadı. Film başlayınca kimse alınmayacak diye bir kural olsa anlarım ama birsuru kişi alınmıştı! Film sever bir kadın olarak o kadar kosturduktan sonra Ucan supurge filmine alınmamak çok canımı sıktı. Başka bir bilet almadan gittim…

  5. Geçkin Gezgin Diyor ki:

    Bal’ı okuduktan sonra yazının devamını okuyamadan bir iki kelime yazma gereksinimi duydum… zira duygulandım ve gözlerim doldu… Çok mu yaşlandım? Her güzel şey çok mu etkilemeye başladı? Bilmem!..
    Düşüncelerine yürekten katılıyorum. Tüm yaşanılan olumsuzluklara rağmen sessiz sedasız ve maalesef çoğumuzun haberi olmadan olağanüstü gençlerimizin yetişmesi beni duygulandırmasın da ne duygulandırsın?
    Ben senin gibi de azıcık olsa tanımıyorum Bal’ı ama sen bir referanssın zaten. Mutlaka başarılı bir çocuğumuz.
    Üffff…
    Dertliyim ben…
    Yeter bu kadar…

  6. Geçkin Gezgin Diyor ki:

    Öffff be, Başak…
    Ceci de bugün bana hiç iyi gelmedi!.. :-((((
    Neyse ki Nana’bir iki dakika önceki içime sokulası görüntüleri biraz olsun gerilmemi azalttı…

  7. Zehra Diyor ki:

    Etkileyici hikayeler…Özellikle de Ceci beni sarstı diyebilirim. Güzel şeyler, acılı şeyler; hayatın kaçınılmaz unsurları…Ancak Ceci’yi baştan sona izleyebileceğimden emin değilim : s Paylaşımın için teşekkürler Başakçım 🙂

  8. aysun Diyor ki:

    Başakcım paylaşımın için teşekkürler. Anlattıklarından sonra filmleri izlemek istedim. Bal’ı da belki dinleme şansımız olur. Çocuklar ne güzel değil mi?

  9. Zehra Diyor ki:

    Kahkahaları şimdi dinleyebildim /gördüm…Ne tatlı, ne içten!! Tıpkı Nana’nın kendisi gibi…Bu kahkahaların bol olduğu bir yaşam diliyorum hepimize Başakçım :)))

  10. Pınar Diyor ki:

    Bal gibi yetenekli genç müzisyenlerden haberdar olabilmek beni her zaman çok mutlu ediyor ve geleceğe dair umutlarımı arttırıyor. Müziğiyle yüreklere dokunabilen gencecik bir sanatçıyı daha sayende tanıdım, çok teşekkürler sevgili Başak. Nana ve Ceci ‘ nin hikayeleri de oldukça etkileyici. Her iki filmi de en kısa zamanda izleyebilmeyi umuyorum.Tekrar teşekkürler ve sevgiler……

  11. bade Diyor ki:

    Bal , eskilerin tabiri ile ”ismi ile müsemma” bir genç kız.Öz disiplini ,işini en iyi şekilde yapma arzusu ve doğanın kendisine bahşettiği yeteneği ile , gururla dinlediğimiz , izlediğimiz ,yüreği pırıl pırıl bir genç .Yolu bahtı açık olsun !
    Ülkemiz için, biz sevenleri ve ailesi için büyük gurur.Daha nice ‘Bal’ konserlerinde buluşma dileği ile,

Yorum Yazın