Yutmi

Mavi Patikler

Kasım 04 2003

Mavi patiklilere benim de bir kaç lafım olacak. Bu bir genelleme değildir. Çünkü aşağıda yazdıklarımın dışında kalabilen, az da olsa, en azından benim çevremde, birkaç kisi olduğunu biliyorum. Ayrıca bu mavi patiklere karşı bir saldırı da değildir. Yalnızca bunu yazan kisinin düşüncelerini aktarması gibi benimde kendi düşüncelerimin aktarımıdır. Lütfen kimse alınmasın!

Misal,
Asık oldun. Sakın belli etme. Bırak karsındaki yansın tutussun. Sen agır ol. Molla desinler yeter ki asık demesinler.

Aşık olabiliyorsan eğer, dünyadaki parmakla gösterilebilecek şanslı insanlardan birisindir. ( Tabii burada günümüzde yasanan ve maalesef aşk diye adlandırılan günübirlik ilişkilerden söz etmiyorum. ) Ve bunu söyleyebilmek (haykırmaktan filan söz etmiyorum bakin) cesaret ister. Ve bu duyguyu yasamak kadar güzeldir onu haykırabilmek. Mavi patiklilerin bu konudaki cesaretsizliklerinin mollalık olarak adlandırılmasını hiç anlamamışımdır. Aslında mavi patikler de bilir bunun böyle olduğunu ama, ne de olsa içinde bulundukları toplumda azınlık olabilmek, diğerlerinden farklı olduğu için light erkeklik sıfatını yemekten korkmamak, cesaret ister. Çünkü aşık olmak, aşkını açık açık yaşayabilmek cesaret ister.

Misal,
Sevgilinden ayrıldın. Sakın ağlayıp sızlama. Yine bırak karsındaki yıkılıp sürünsün. Gözyaşı dediğin kadın kısmına yakışır. Zaten senin gözyaşı bezlerin mavi patik operasyonuyla alınmış bulunuyor.

Varsay ki sevgilinden ayrıldın. Bir zamanlar onca değer verdiğin, sevdiğin insanla ilişkininizin yürümeyeceğini gördünüz. Ne yazık... keşke o ilk günlerin mutluluğu devam edebilseydi ama olmadı. Olabilir… Ama bu; o bir zamanlar sevdiğin insanin yıkılıp sürünmesini dileyebilecek kadar kin yüklü olmasa gerek. Hatırla lütfen sen o insani sevmiştin bir zamanlar…….. Sevdiğine saygı, ilişkiye saygı ayni zamanda insanin kendine olan saygısıdır. Ayrıca yok böyle bir sey. Her insanin göz yaşları yüreğinde saklıdır ve her zaman da olacaktır. Kimi insan, o göz yaşlarına bazen beyniyle hükmedebilir sadece. Ama hiç bir zaman, yaşanmış güzelliklerin süremeyeceğini, bir zamanlar yasanan o aşkın bittiğini anladığın zaman akıtılan gözyaşları kadar değerli gözyaşları olamaz. Bırak dökülsün incilerin ne olur…

Diğer yazılanlar hakkında da yazılacak şeyler var belki ama bana en çok bu ikisi dokunduğu için cevaplamak ihtiyacını duydum. Belki sazan dediniz böyle bir yazıya oturup cevap yazdığım için …. Böyle basit bir geyik muhabbetini bile ciddiye aldığımı düşünüp, güldünüz belki de ……. Ama bu geyik muhabbetlerinin, ne çok insanın hayatında gerçekten yaşandığını görmüyor musunuz? Gecen gün Tolstoy’un “yaşamın anlamı” adli yazısına verdiğim yanıt bunun içindi işte. Çünkü hala sözcükleri kanatıp özüne dokunmaktan korkuyoruz. Sevgiden, sevmekten, sevilmekten, severken sevilmemekten korkuyoruz. Sevgimizi söylersek sihrin bozulacağından korkuyoruz. Kaybetmekten korkuyoruz. korkularımızla yasarken de böyle kılıflar buluyoruz onlara iste. Ama bu kılıfların arkasına sığınmış beklerken neleri kaybettiğimizi, nelere geç kaldığımızı göremiyoruz. Veya kayıp gideni görürken bile ona seslenme cesaretini gösteremiyoruz.

Tüm yasanan saçmalıklar da bu yüzden zaten.

MAVI PATIKLERE SEVGILERİMLE!

CAN’IN BENİM YAZIMA CEVABI SAYILABILECEK SONRADAN GÖNDERDİGİ YAZIYI DA EKLİYORUM : )

Mavi patikler yazısı sadece aşağıdaki yazıya bir hazırlıktı. Kadınların hayatımızda ki önemini anlamamız için önceki yazıda ki önyargılarımızın olmaması ve hayatımızı belli kalıplar içine oturtmamamız gerektiğine inanıyorum. Bu sınıflamalar sadece bizleri birbirimizden uzaklaştırır.

İnsanlar genellikle kişilikleri kategorize etmeye ve böylece kendi kalıplarını oluşturmaya çalışırlar ki hayatları daha sorunsuz, daha düzenli olsun isterler. Halbuki bu bir kaçıştır. Zor olandan, müşkülden, araştırmaktan, incelemekten, bilinmezden, korkulardan, duygulardan, acılardan, üzüntülerden, karşındakinin gözlerinin içine bakmaktan kaçan insan en sonunda farkında olmadan sevgiden kaçmaya başlar.

”Hayatta ve hayatın çelişen durumlarında ki bütün aşkla ilişkin olaylarda, en iyisi, anlamaya çalışmamaktır; çünkü nasılsa, acımasız ve beklenmedik olduklarından,mantık kurallarından çok sihirli kurallara göre belirlenir gibidirler.”

Marcel PROUST

seçiminize dikkat

AHMET ALTAN ‘dan,
Bir erkeğin düşünsel yeteneği, estetik birikimleri ne olursa olsun, hayatta durduğu kat, içine doğduğu kattır, tanıdığı ilk kadının , annesinin onu bıraktığı kat. Giyim zevkinin bulunmadığı bir bahçede doğduysanız, giyim zevkinin gelişmiş olduğu bir bahçeye sizi ancak bir kadın götürür,sofralarının inceliklerle donatılmadığı bir katta doğduysanız, incelikli sofraların bulunduğu kata sizi götürecek olan da bir kadındır.
Birlikte olduğunuz kadın değiştiğinde, değişen yalnızca bir kadın değildir,
hayatin neredeyse bütünü değişir, bir başka kata, bir başka bahçeye geçersiniz, orada herşey farklıdır. Dinlediğiniz müzik, okuduğunuz kitap, yediğiniz yemek, gittiğiniz yerler, buluştuğunuz arkadaşlar, hatta taktığınız kravat bile değişir. Bir erkeği hayatin içinde kadınlar gezdirir, hayatin katları arasında kadınlar dolaştırır. Zevkli bir kadına rastlarsanız zevkiniz, bilgili bir kadına rastlarsanız bilginiz, esprili bir kadına rastlarsanız espriniz, zeki bir kadına rastlarsanız zekanız gelişir; yeni huysuzluklar, kaprisler, kavga nedenleri, acılar da öğrenirsiniz. Hayat, kutsal kitaplarda anlatıldığı gibi kat kattır; Babil’in asma bahçeleri gibi teraslar halinde yükselir. Bir terastan bir terasa sizi kadınlar götürür. Ve, bugün durduğunuz teras, seyrettiğiniz manzara, gördüğünüz hayat, yanınızdaki kadının terası, manzarası, hayatıdır; hayatin hangi katında durduğunuzu, yanınızdaki kadının durduğu kat belirler. Hayatiniz, seçtiğiniz kadındır.  Bir kadın değil bir hayat seçersiniz çünkü

Yorum Yazın