Yutmi

Kelimelerin de Zamana İhtiyacı Var (Şehmus Ay)

Haziran 10 2011

Çağdaş Sanatlar Merkezi’ndeki sergimizin son günü. Dışarıda deli gibi yağan yağmura rağmen dostlar yalnız bırakmıyorlar sağ olsunlar, birer ikişer de olsa yanımdalar. O gün Çınar’la yeğeni Ege gelmişlerdi. Birlikte fotoğraflara bakıyorduk. Tam o sırada arka koridorda Şükrü Bey göründü. Bir heyecanlandım ki sormayın. Şükrü Erbaş, şiirlerini beğenerek okuduğum değerli bir şairimiz. Bir önceki günkü söyleşisine sergim nedeniyle katılamadığım için mahcup, sonrasında dahil olduğum yemekte özür dilemiştim kendisinden… O gün O’nu orada görmek beni hem çok şaşırtmış, hem de çok heyecanlandırmıştı. O kadar heyecanlıydım ki, yanındaki genç delikanlı ile doğru düzgün ilgilenemedim bile. Ama çok iyi hatırladığım, gülümseyen bir yüzü ve mütevazi bir duruşu vardı. Sanki iki adım geriden izliyordu herşeyi…

Ne yalan söyleyeyim adının Şehmus olduğunu, bir gece önceki yemekte bizimle birlikte olduğunu hayal meyal hatırlıyordum. Biz Şükrü Bey’le sohbet ederken -daha doğrusu benim dilim tutulduğu için daha çok Şükrü Bey konuşuyor biz dinliyorduk 🙂 – arada bir Şehmus’a da laf atıyordu. Şehmus gülümsüyor ama pek konuşmuyordu.

*  *  *

Salı günü, Murat Abi’de film izlemek için toplandığımızda, salonda, Şehmus Ay’ın “Yaşama Cezası” adlı şiir kitabını gördüm. Biraz göz gezdirdim. “Üveygeçmiş”i 🙂 dikkatimi çekmişti. Murat Abi’den kitabı ödünç istediğimde Senem kendisinde bir tane fazla olduğunu söyledi. O geceden kalmış. Belliki benim 🙂 … Bir sonraki buluşmamızda kitabı getirdi. Ben de ancak bu gece okuma fırsatı buldum.

Bir şiirinde; “Kelimelerin de zaman ihtiyacı var” diyor Şehmus. “Kelimelerin de zamana ihtiyacı var” diye tekrar ediyorum içimden. “Kelimelerin de zamana ihtiyacı var”. Takılıp kalıyorum bir süre ve sanırım bu dize, daha çok dolanacak kafamın içinde 🙂
Kitabı okumaya devam ediyorum;

* * *…

ansızın yüzümü tamamlayan kelimeler,
düşüyor dilimden, gözlerimi söndürüyorum
üşüyen hatıralarla

* * *

Saatler geçiyor, gece güne kesiyor ve ben, yeniden başlayan, hayata usulca sokulan Şehmus’u düşünüyorum…

* * *

Usulca sokuluyorum hayata,

uzun bir yoldan dönmüşüm

kavuşma şarkıları dökülüyor

dudaklarımdan

İçimin karları eriyor yavaş yavaş

buz ve buğu

toprak ve yağmur

sızlayan yara yerlerini okşuyor güneş

* * *

Çağdaş Sanatlar’daki yüzü geliyor gözümün önüne… Gülümsüyor…
Şehmus’a bir kapı açılıyor yüreğimde, “Hoşgeldin Şehmus Ay” diyorum… 🙂



“Kelimelerin de Zamana İhtiyacı Var (Şehmus Ay)” için 5 Yorum

  1. Berna Diyor ki:

    Sevgili Başak,
    Düşünüyorum da insanın hayatında güzel insanlar olunca güzellikler artıyor. Şeyhmus Ay ve şiirleri sevgili dostlar Senem ve Şükrü Erbaş’ın bize hediyesi. Bende sohbet toplantısında pırıl pırıl gülen bakışlarını hatılıyorum ve şiirlerindeki güçlü imgelerle yüklü dizelerinden etkilendim. Şiirleri bitmesin, sanat yolu açık ve aydınlık olsun.

  2. senem Diyor ki:

    Yaşama Cezası’nın güçlü bir sesi var; aklımın, kalbimin sesini yakalayan, sorular sorduran… Tuz almaya gönderilmiş, geri dönmemiş bir çocuk oldum ben de okuyunca.
    Başka kitaplarını okumayı sabırsızlıkla bekliyorum.
    Sevgiler.

  3. Yılmaz Diyor ki:

    “Beni öldürenler uzun yaşasın” diyordu Şehmus… Hatırlıyorum, uzunca bir aralıkta bunu düşünmüştüm. Kötüleri ancak böylemi cezalandırabilirdi ? Yok dedim sonra. Sözü, gücü ancak iyiliğe yeterdi bu mahçup şairin…

  4. basak Diyor ki:

    Merhaba Yılmaz, Yutmoğraf’a hoşgeldiniz,

    Ne iyi ettiniz de geldiniz. Ne güzel oldu sabah sabah Şehmus’un gülümseyen yüzünü hatırlamak ve sözcüklerinin arasında dolaşmak yeniden. Sizi bahane edip yeniden okudum o bölümü ve tabii Sehmus’u… Sayfaların, kelimelerinin arasında dolaştım. Sözü gücü ancak iyiliğe yeten demişsiniz. Ne güzel bir tanımlama olmuş… Sehmus’u çok tanımam. O gün gördüğüm kadar… Ancak o mahcup gülüşünü gördüğümde, üveygeçmişini ve şiirlerini okuduğumda sizin gibi düşünmüştüm ben de “sözü, gücü iyiliğeyeten insan”.

    Sayenizde bu hayat acemisi insanın kulaklarını çınlattık. Selam olsun bizen ona…

  5. Yılmaz Diyor ki:

    Hoş buldum sayfanızı…
    Hayata sığamayanlar, öykülerden şiirlerden de taşıyor işte. Teşekkürler güzel yazı için.

Yorum Yazın