Yutmi

Kutsal Şehre Doğru…

Aralık 06 2012

26.10.2012 Bu sabah Lhasa’ya doğru yola çıktık. Lhasa, Tibet’in başkenti ve kutsal şehri olması bakımından önemli bir yer. Eskiden Dalai Lama      (Budizmin ruhani lideri) bu şehirde, Potala Sarayı’nda otururmuş. Artık Dalai Lama Tibet’e giremiyor. Dalai Lama’yı bırakın, onunla ilgili ne bir yayın ne bir fotoğraf bile sokulmuyor Tibet’e. Hani sınırda nasıl aramışlardı bizi hatırladınız mı…? Lhasa, aynı zamanda yasak kent olarak da bilinirmiş ve 1904’e kadar bu şehir yabancılara kapalı tutulmuş.

Bu Dalai Lama konusu biraz ilginç. Onun için biraz yazmak istiyorum. Özellikle 6.’sı çok enteresanmış… Çoğunuzun bildiği gibi, Dalai Lama’lar çocuk yaşta keşfediliyorlar. Örneğin son Dalai Lama (14.) 4 yaşında bulunup, Lhasa’ya getirilmiş.

Ama arada kısa bir bilgi geçmem lazım;

Tibet, -bir zamanlar bağımsız bir krallık olan- Tibet’in özgürlüğünü destekleyenler tarafından,  1950’de, Çin Halk Cumhuriyeti tarafından işgal edildiğini iddia etmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti ise bu bölgeyi ele geçirerek politik bir özerklik verdiğini belirtmekle birlikte Tibet’in yalnızca 1913-1950 yılları arasında Çin’in politik nüfuzundan çıktığını, bölgenin tarihi olarak Çin’e ait olduğunu düşünmektedir. Tibet’in kendi kültür ve zenginliklerinin “kültürel bir soykırım”a tabi tutulduğu da iddialar arasındadır. Çin hükumeti ise bu “kültürel soykırım” iddialarının gerçek dışı olduğunu savunmaktadır.

1959’da Çin yönetimine karşı bir isyan başlatan Dalay Lama, başarısız olmasının ardından Hindistan’a kaçtı. Günümüzde Çin Halk Cumhuriyeti ile Sürgündeki Tibet Hükümeti arasında Tibet’in ne zaman Çin’in bir parçası olduğu ve Çin’in Tibet’i egemenliği altına alma geçerliliği konusunda anlaşmazlıklar bulunmaktadır.

Not: Gezi sırasında bu konuda rehberimiz Dauva’ya ne kadar sorduysak de çok fazla bilgi alamadık. Sanırım konuşmaktan çekiniyordu…

14.Dalai Lama, 1950’de Tibet’i işgal etmeye kalkan Çin Halk Cumhuriyeti’ne karşı 9 yıl barışçıl bir mücadele vermiş, şiddet karşıtı bir politika izlemiş. Ama Çin işgali karşısında Hindistan’a gidip çalışmalarını oradan sürdürmeye devam etmiş. 1989 Yılında da barışçıl politikaları ve mücadelesinden ötürü kendisine Nobel Barış Ödülü verilmiş.

Yazarken çok fazla tarihi ve coğrafi bilgiler vermem, kısa kısa değinir geçerim, çünkü artık merak eden bilgiye her kanaldan ulaşabiliyor. Öyle bir çağdayız… Bir de Yutmoğraf’ın yapısı başka. Ama bu bilgilere burada değinmeden geçmek Tibet’e de Tibetlilere de haksızlık olur ve bu yazı dizisi çok eksik kalır diye düşündüm. Ayrıca şunu da ekleyeyim; Çin’in baskısını daha sınırdan adımınızı atmadan hissediyorsunuz. Ne demek istediğimi yazının ilerleyen bölümlerinde sanırım daha iyi anlatabileceğim. Evet 14.Dalai Lama böyle… 6.’sını da daha sonra anlatacağım.

Şimdi bir an önce Lhasa’ya doğru yola çıkalım ki yol üzerinde bile neler gördüğümüzü anlatabileyim 🙂 Öncelikle şu trafik kontrol noktalarını anlatmak istiyorum çünkü yol boyunca neredeyse birer saat arayla trafik ve polis kontrol noktalarından geçiyorduk. Bunların bir kısmı da pasaport kontrolüydü ama hepimize toplu vize alındığından ve vizeler de Dauva’da (rehberimizde) durduğundan çoğu kontrol noktalarında Dauva işlemleri yaptırıyordu. Tibet sınırları içinde polis ve askerlerin fotoğraflarını çekmek kesinlikle yasak. Ben de Yutmi’nin tehlikeye atılmasını istemiyordum onun için bu uyarıyı dikkate aldım. Ama bizimki bana da çaktırmadan yanda gördüğünüz kareyi yutmuş 🙂

Bir de buradaki hız sınırlamaları çok ilginç. Şöyle ki; bir trafik kontrol noktasına geldiğinizde size bir form veriyorlar (bu bir A4’un dörtte biri kadar) ve o formda; o an saat kaç, siz kaç dakikada yani saat kaçta diğer kontrol noktasına varmalısınız ve mesafe kaç km. onu yazıyorlar. Ve eğer orada yazan saatten önce giderseniz ceza kesiyorlar. Örneğin bir keresinde 40km’lik bir mesafe için 55 dakika yazmışlardı, inanabiliyor musunuz? Meğerse yerleşim bölgelerinden (arka arkaya bir kaç köyden) geçecekmişiz. Bunu anladığımızda neden Dauva’nın sık sık tuvalet molası deyip durduğunu da anlamış olduk. Tabii araç o kadar yavaş gitmiyor ama kontrol noktasına bir kaç km. kala tuvalet molası veriyordu 🙂 Ben de böylece şehirlerarası yollarda parketmiş başka araçların da ne anlama geldiğini çözmüş oldum 🙂

Yolumuzun üzerinde bir manastıra uğradık. Gyantse Stupa Manastırı.  (Stupa: Budizm’in en önemli yapısı olan ve içinde kutsal emanetlerin taşındığı Hint kökenli yapı.) . Hemen oradan bir kaç fotoğraf sunup, yolumuza devam edelim edelim zira yolumuz biraz uzun… 10 saat…

     

     

Yolumuzun üzerinde Nincingganzang diye bir dağ vardı ve zirvesi 7000mt. olan bu dağa biz 4600’lerden bakıyorduk… Muhteşemdi… Dağın adı doğru mu bilmiyorum ama Dauva öyle yazdı. Google’da bulamadım. Sanırım 8000 mt.’nin altında olduğu için Google kale almamış  :))) çok güldüm bunu yazarken kendime, şaka gibi yahu !! :))) Dağlar, köyler, gökyüzü, bulutlar derken Lhasa’ya gelmişiz bile. Burası gerçek bir şehir. Bir sonraki bölümlerde Lhasa’yı ve manastırları gezeceğiz, keşişleri ve eğitimlerini izleyip meşhur Potala sarayını ziyaret edeceğiz. Sanıyorum daha çok fotoğraf ağırlıklı olacak ama hep öyle diyorum sonra aklıma birşeyler geliyor yazıyorum :))

Bir daha ki bölümde Lhasa’da buluşmak üzere şimdilik hoşçakalın… 🙂

 

“Kutsal Şehre Doğru…” için 12 Yorum

  1. candan Diyor ki:

    bakalım gönderebilecek miyim bu şarkıyı 🙂 Lhasa mountain…

    http://www.jamendo.com/en/track/160448/lhasa-mountains

  2. BERNA ÖZPINAR Diyor ki:

    Bitmesin bu yolculuk…

  3. Zehra Diyor ki:

    “Tashi Delek” diyerek selamlamak istiyorum, madem Tibet’in derinlerine doğru ilerliyoruz 🙂
    Yolculuk muhteşem gidiyor. Yutmi’yi okurken kendim gitmiş gibi oldum. Manastır ve dağ görüntüleri şahane…

    Bu arada, Kundun’u izledin mi, orada 14. Dalai Lama’nın hayatını ve mücadelesini anlatıyor. Tibet’te 7 Yıl’da da bahsediyor biraz ama diğeri kadar belgeselvari değil ve içinde başka kurgular var ama o film de çoook güzel 🙂 Evet Dalai Lama şu an Hindistan/Dharamsala’da yaşıyor; 2 sene önce oraya gittiğimde bi konuşmasına katılabilmeyi çok istemiştim ama kısmet olmamıştı. Kendisinin ve Tibetlilerin varlığı bu küçük dağ kasabasının her tarafına yansımış; sanki küçük bir Tibet kurulmuş burda…

  4. basak Diyor ki:

    Zehra’cım 7 yıl Tibet’teyi izledim. Sevdiğim bir arkadaşım bana iki filmi de hediye etti 🙂 Kudun’u yıllar önce izlemiştim ama ilk fırsatta, ve şimdiki bakışımla 🙂 yeniden izleyeceğim 🙂
    Potala Sarayı’nı yazarken bahsedecektim ama yeri geldi, şimdi bahsedeyim ben de 🙂 Tibet’ten döndükten sonra salı sinema grubu arkadaşlarımla 7 yıl Tibet’te filmini izledik. Bu çok değişik bir şey oldu benim için çünkü şimdi koca bir şehir olan Tibet, Brad Pitt’in oynadığı bu filmde yanlış hatırlamıyorsam 8. Dalai Lama döneminde geçiyordu. Ve ortada ne Saray’ın önünden geçen koca asfalt cadde, ne etrafındaki büyük betonarme binalar vardı :)) Bu bir film… Nesi tuhafsa… Ama izlerken bana çok tuhaf geldi işte. Bir de bizimde boynumuza bağladıkları, şans getirsin, iyilikler seninle, yolun açık olsun gibi anlamlar yükledikleri o beyaz eşarplardan vardı. Bir sahnede Brad Pitt’in boynuna da o beyaz eşarptan bağladıklarda, ben çığlık çığlığa içeri odaya koşup, o bendeki beyaz eşarbı getirdim ve “işte bu bakın bu” diye arkadaşlarıma gösterdim 🙂 İyi ki bu filmi gitmeden önce değil de dönüşte izlemişim dedim kendi kendime. Açıkcası gitmeden önce izleseydim orada da hayal kırıklığı yaşamam içten bile değildi 🙂

  5. Zehra Diyor ki:

    Çok hoş… bizzat yaşadıktan sonra filmler daha anlamlı oluyor değil mi? 🙂

  6. Geçkin Gezgin Diyor ki:

    Başak’çığım,
    Şu Dalai Lama konusuna girmeyim dedim ama çok geldin üstüme ;-)))))
    Feylesof ne demiş: “Din halkın afyonudur!..”
    Batı sevgili Lama’ların en yücesini boşa mı destekliyorlar? Gördüğü baskıyı bu denli abartıyorlar!..
    Kendi ülkemizde ve Batı ülkelerindeki halklar üzerindeki baskılara neden karşı çıkmıyorlar acaba?
    Entellektüel ve kendisini ilerici demokrat olarak gören dostların yaklaşımı olan, “Biz demokratız. Baskıların tümüne karşıyız!..” sözleri de çok havada kalıyor.
    İşin aslı, yapılan baskıların amacı ve kime yönelik olduğuna odaklanmak gerektiği sanırım.
    Üfff….
    Ben bu konulara artık girmek istemiyorum ama…
    Tashi delek diyen teyzemin ve Nincingganzang Dağı fotoğraflarına bayıldım. Hele teyzeme sarılıp içime sokmak ve şapur şupur öpmek geldi…
    Sevgi ve doğa ile kal…

  7. aysun Diyor ki:

    bu yolculuğa dahil olduğumu hissettim bir an.

  8. gk Diyor ki:

    sagol Başak 🙂 gk

  9. Yellowrose Diyor ki:

    Bu yazı dün gece yoktu, bugün hangi ara buraya kondu acaba?

    Birde ince belli ablanın bi takım eksikleri var sanki 🙂

  10. ibrahim şepitci Diyor ki:

    Çok güzel, devam devam lütfen 🙂

  11. Edibe Özmen Diyor ki:

    Sen Tibet macerasını anlattıkça, ve Lhasa dedikçe kendime “ya nasıl tanıdık bir isim” diyorum. “Ama şehir değildi sanki?!”. Ve buldum benim tanıdığım Lhasa’yı:

    http://www.youtube.com/watch?v=Y3k900Y_KeM

    Özellikle mavi günlerimde dinlerim. Dibe daha çabuk ulaştırıyo beni. Sonra da hızla yukarı 🙂

    Öptüm bolcana

  12. Hakan Diyor ki:

    İyi yolculuklar dilerim, saygı ve sevgilerimle..

Yorum Yazın