Yutmi

Kulaktan kulağa

Ocak 30 2015

Tam yazının başlığı hakkında yazacaktım ama son dakikada frene bastım. Az kalsın büyük sürprizi açık edecektim ve Fazlı da beni kedilerine yem edecekti 🙂

Bir süredir bir KA bir de Fazlı duyar oldunuz benden ve daha da uzun bir süre duyabilirsiniz. İlk duyanlara kısa bir açıklama; KA bir fotoğraf atölyesi, Fazlı da bu atölyenin eğitmen ve yönetmenlerinden biri… 🙂

Bu atölyede yaptığımız bir çalışmayı paylaşmak istedim sizinle. Hiç bir açıklama yapmayacağım bu metin ve fotoğrafla sizleri baş başa bırakmadan önce, Kenan’a fotoğrafı için, Fazlı’ya da bu izni bana verdiği için teşekkür etmek isterim.

Mezar Türküsü Fotoğraf: Kenan Cengiz

Taşının gölgesi vurmuş toprağa

mezarın içi kadar karanlık.

Ve bir kedi

girmeden o karanlığa,

kıvrılıp ayak ucuna,

bekler her sabah sevdiceğini,

bekler mezarın kenarında.

Bekler ki

güneş gitsin öte tarafa…

* * *

En sevdiği şey sabah güneşi yatağa vurduğunda, O uyurken ayak ucuna kıvrılıp, uyanacağı anı beklemekti. Önce başucundaki masa lambasının gölgesi vururdu yüzüne, bir kaç dakikaya kalmaz, güneş aydınlatırdı yüzünü. İşte tam o sırada gözlerini gözlerine diker, kirpiklerinin kımıldamasıyla üzerine atlar ve patisiyle burnuna dokunurdu. Bir boğuşma başlardı yatağın içinde. Gün başlardı. Yaşam başlardı. Bilirdi sevildiğini. Severdi ilgisini. Peki, peki ya bilir miydi ölümü kedi? Belki de bilmezdi… Bence bilmezdi. Her sabah güneşinde, O’nun ayak ucuna yoksa niye gitsindi…

Belki de ölümü bilmeyen kedi değil, o taşı oraya diken bizlerdi…

* * *

Benim hiç kedim olmadı

Ama kedisi olan arkadaşlarım oldu

Benim hiç mezarım olmadı

Ama mezarı olan sevdiklerim oldu

Ben mezarlığa gitmem

Ama gidenler oldu.

BÇ.

“Kulaktan kulağa” için 9 Yorum

  1. onur Diyor ki:

    🙂 mezarlıklara gitmek lazım aslında. hakikat göz kırpıyor orada bize, belki görürüz. ışıklı caddelerde göremeyiz.

  2. Necla Diyor ki:

    Bu fotoğrafa öyküler, şiirler yazılmış gibi geldi bana… Pek güzel olmuş… Düşündürücü ve bir o kadar da hüzünlü… Ölümü bilerek yaşamak yeterli olabilir, “insan” olmak için…

  3. ibrahim şepitci Diyor ki:

    BÇ’ yi tebrik ederim dizeleri için 🙂 Ölümü hatırlatır bize mezar taşları, tıpkı arabadaki fren gibi, yavaşlatır bizi hızla gittiğimiz hayatta…dikkatimizi toplar ve devam ederiz dünyada…bir sonraki mezar taşını görene kadar…belki de göremiyeceğimiz kendi mezar taşımıza kadar.

  4. servet Diyor ki:

    Mezarlıklar dışardan bakınca ürperticidir. İçine girince asude havasına kapılır, tanışmaya başlarsınız güneşi olmayanlarla.
    Acayip güzel öyküler dinlersiniz. Bir Bodrum, bir de Alaçatı’nın eski mezarlıkları görülmeye değer.
    Kediler ölümü bilir. Ayrıca, acıyı hatta utanmayı da bilir sevgili Başak. Çocukluğumda iki mi üç mü kedim oldu da ondan bilirim.

  5. basak Diyor ki:

    Onur’um sen hele bi cumadan dön, ben mezarlığa da giderim seninle, … 🙂

  6. çekirgenin hocası Diyor ki:

    bir yarısında gecenin
    din değiştiren taşlar var avucumda,
    sıksam, suyu çıkar cehennemin

    en ücrasında yalnızlığın
    sabahımı zehirler de yenilgi,
    kor/kan kardeşliğim
    vaftizinde yıkanır pişmanlığın

    sus/ar dudaklarımda pişkinliği
    içime işler,
    ve ciğeri şişer şiirimin…

  7. inci gokmen Diyor ki:

    Cok sevgili Basak

    2006 yılında8 ay icinde annemi, erkek kardesimi ve babami kaybettim.
    Basuclarindaki taslara Can Yucel’in siirlerinden alintilar yazdirdik.

    Senin paylastiklarin bana onlari animsatti..

    cok sevgiler

  8. basak Diyor ki:

    İnci Hocam,

    Sizi sevdiklerinizle Yutmoğraf’ın satırlarında buluşturduğumuz için mutluyuz. Huzur içinde yatsınlar…

  9. pınar Diyor ki:

    Yüreğine sağlık:))

Yorum Yazın