Yutmi

FRİDA

Ocak 23 2014

“Güçlü olman lazım.
Üzülmemen lazım. Çünkü güçsüz derler, korkak derler, zavallı derler. Sevdiği için böyle oldu demezler.”

Bob Marley

Nasıl bir trafik anlatamam. Mexico City’nin ana caddelerinden birindeyiz ama bir türlü ilerleyemiyoruz. Oysa günlerden pazar ve öğle saati. Trafiğin nedeni, öğretmenlerin eylemi… Onlar da eğitimde eşitlik, parasız eğitim ve düşük ücretler yüzünden sokaklardalar…

Mexico City’de görmek istediklerimin başında Frida var. Ama ne yazık ki programda yok ve anlaşılan buna ayıracak zaman da yok… 🙁  Ben kendimce, son gün gidilecek müzeye değil Frida’nın evine gitmek niyetindeyim ama nasıl yaparım bilmiyorum.

Rehberimiz, trafiğin çok tıkalı olduğunu, programa göre yapmamız gereken göl gezisi için zamanımızın yeterli olmadığını, eğer istersek yolumuzun üzerinde en yakın Frida’nın evi olduğunu söylediğinde oturduğum yerden nasıl zıpladığımı ve nasıl sevindiğimi size anlatamam. Kime nasıl teşekkür etmeliyim acaba 😀

Rehberin bu önerisini diğerleri de kabul edince otobüsü uygun biryerde bırakıp Frida’nın evine doğru yürümeye başladık.

Frida benim için hiç bir zaman yalnızca Meksika’nın en iyi ressamlarından biri olmadı. O benim için her zaman aşkın ve direnişin sembolü oldu. Frida’yı tek başına -Diego’suz- konuşamam. Ve bu gezinin en zor yazısı bu benim için. Bedeninin yaşadığı acılara rağmen hayata tutunan, aşk acısının bedeninin acılarının önüne geçmesine rağmen aşkından vazgeçmeyen bu kadının yaşam öyküsünü herkesin okumasını tavsiye ederim. En azından filmini izlemelisiniz. Bu yazı öyle bir zamana denk geldi ki… Beynimin kıvrımları arasında kovalamaca oynarken sözcükler, onları yakalayıp, yanyana sıralamakta çok zorlanıyorum.

*    *    *

Frida’nın evine tek girmeyeceğim kesindi. Hiç kimsenin haberi yoktu ama Zaika da benimle beraber girmişti o mavi evin bahçesinden içeri… Çok kalabalıktı. Heyecanlandığım zamanlarda çok az nefes alırım. Yine soluğumu tutmuştum. O kadar kalabalığı nasıl görmedim bilmiyorum ama sanki o evde Zaika ve benden başka kimse gezmiyordu. Birlikte sessizce ilerliyoduk. Sanki ağızımızdan çıkacak tek bir sözcük, bizi o evin dışına atacakmış gibi hissediyordum. Tek bir kelimenin bile bu sihirli anı bozmasını istemiyorduk. Daha çok resim galerisi şeklinde düzenlenmiş odalardan geçip, mutfağa geldiğimizde, mutfaktaki renklere ve objelere saplanıp kaldık. Frida’nın cesur renkleriydi bunlar… Resim yaptıkları salona geldiğimizde, boyalar beni adeta kendine çekiyordu. Onlara dokunmayı öyle çok istedim ki… Neden? Hiç bilmiyorum. Büyükçe bir şövelenin önünde duran tekerlekli sandalyeyi gördüğümde bir yumruk oturdu boğazıma…
Frida’nın hayatı gözlerimin önünden akıp gidiyordu. Çocukken geçirdiği çocuk felci, 19 yaşında yaşadığı o feci trafik kazası, 32 ameliyat, kesilen bir bacak ve 47 yıllık ömre sığdırdığı dev bir aşk ve onlarca sanat eseri… Frida’nın Diego’ya olan aşkı -hadi Diego’ya da haksızlık etmeyelim o da sevmiş Frida’yı ama öyle çok aldatmış ve üzmüş ki ben bir türlü affedemiyorum- bu iki sanatçıyı eserleri kadar aşklarıyla da unutulmaz kılmış.

Diego Rivera, daha çok siyasi içerikli büyük duvar resimleri yapan bir ressam. Yakışıklı değil, hatta çirkin bile denebilir ama ne var ki istediği hiç bir kadın ona karşı koyamıyor. Frida’nın kız kardeşi dahil… Frida ile ilişkilerinin en uzun ve en acılı ayrılık nedeni de Frida’nın kız kardeşi ile ilişkiye girmesi oluyor. Ancak Frida’nın tutkulu aşkı, -Diego da aynı şekilde Frida’ya aşık olmalı ki- defalarca ayrılmalarına rağmen onu kendisine bağlı kılıyor. Frida’yı çok özel kılan şey bu aşk değil yalnızca, onun hayata olan bağlılığı ve sınır tanımaz yaşamı… Hayata tutunuşu, bırakmayışı ve tüm acılarına rağmen galip gelişi… Bakıyor ki hayat bu kadınla başedemeyecek, erken yaşta canını alıyor… Hiçbir zaman objektif bakamayacağım birkaç sanatçıdan biridir Frida. Öyle de severim işte… Şimdi varın siz benim Frida’nın evini gezerkenki halimi gözünüzün önüne getirin. Zaika ile birlikte gezerken tek kelime bile etmedik birbirimize. Ama aynı anda yutkunuyor, aynı anda gözlerimizden süzülen yaşları siliyorduk. Zamanımız o kadar kısıtlıydı ki -45 dk- bir dakikasını bile ziyan etmemeye özen gösteriyorduk. 45dk… Hepsi bu kadar.

Süre dolup çıkış kapısına yöneldiğimizde -Zaika’yı bilmem ama- benim üzerimden kamyon geçmiş gibiydi. Eminim o benim bu kaba benzetmeme karşı çok daha özel sözcüklerle ifade edecektir kendi duygularını. Hemen bu satırların altında duran videoyu izlemenizi, yalnızca dinlemek değil, izlemenizi de tavsiye ederim. Hayat öyküsünü anlatan filmde, Frida’yı başarı ile canlandıran Salma Hayek’i de anmadan geçmek haksızlık olur. Eğer dilerseniz fotoğrafların sonunda Frida filminden bölümlerin olduğu sayfaya geçip, filmin müziklerini ve filmden bölümleri izleyebilirsiniz. Başka ne yazabilirim bilemiyorum. Biliyorum daha çok şey var yazılacak ama yüreği ile bakabilen için zaten fazla söze de gerek yok bence Frida için…

https://www.yutmografim.com/ayseye-verilmis-sozum-vardi/

 

“FRİDA” için 11 Yorum

  1. Yücel Tanyeri Diyor ki:

    çok içten anlatmışsın. kocaman bi aferin.

  2. Sultan KOÇ Diyor ki:

    Başak’cım meleklerine teşekkür et seni Frida’ya götürdükleri için. Aşkı, sanatı, tutkulu bir hayatı ile benim için çok özel olan Frida’yı buraya taşıdığın ve bizlerle paylaştığın için teşekkürler 🙂

  3. hoca Diyor ki:

    ödünç bir renk ver,
    en koyusu ak olsun
    Yaşasın Yaşam!..

  4. Geçkin Gezgin Diyor ki:

    Seni bu tutkuların için mi seviyorum?
    Yoksa tutkularını inanılmaz içtenlikle dile getirdiğin için mi?
    Bilemiyorum…
    Hiç önemli değil…:-)))
    Seviyorum işte be çocuk…
    Frida beni de çok etkilemişti. Etkilenilmemesi olanaksız bir insan…
    Üstelik filmini izleyene kadar varlığından bile haberdar değildim…
    Fotoğraflara bakmadan hemen karalamak istedim bu satırları…

  5. gokhan kocak Diyor ki:

    Harika 🙂 sagol Başak..gk

  6. Necla Diyor ki:

    Tutkulu yaşamlar tutkulu insanlar tarafından daha iyi anlatılıyor, canlandırılıyor, işte örneği…

  7. Reyhan Diyor ki:

    çok güzel ve çok özendim.

    sevgiler

    reyhan

  8. zaika Diyor ki:

    Rüya:
    Seninle Frida’nın avlusuna giriyoruz.
    “Burası böyle mavi miydi?” diye soruyorum. Cevap veriyorsun: “Evet, böyle masmavi.”

    Uyanıyorum.

    Yazdıklarını okuyup, fotoğraflara geçiyorum. Tam da üçüncü fotoğrafın patikasında geçiyor rüyadaki konuşmamız.

    Frida’nın evini birlikte gezmediğimizi kim söyleyebilir?

  9. yasemin Diyor ki:

    Aşkın ve direnişin sembolü Frida hakkında yazdığın için teşekkür ederim. Ben de filmini izlemiştim. Senin yazdıklarını okurken “ben de böyle hissediyorum”, “evet tam da bu şekilde” ve “daha güzel anlatılamazdı” diyorum haberin olsun 🙂

  10. HÜSEYİN :) Diyor ki:

    bana kara diyen dilber, gözlerin kara değilmi, kaşların kara degil mi?
    şarıkının sözlerini yazan kişi bunu hayal etmemiştir. saygılar

    hahahah çok güzel

  11. Zehra Diyor ki:

    Frida Diego’ya “hayatımda iki büyük travma yaşadım…biri kaza, diğeri de sendin..ama sen daha büyüktün” …demiş….yani hatırladığım kadarıyla:) Resimler muhteşem 😉

Yorum Yazın