Yutmi

Ey Özgürlük !

Temmuz 05 2014

 Bir insan duygularının esiriyse kendi kendinin efendisi değildir, kaderin insafına kalmıştır.

Spinoza

Bugün bir film bir de kitaptan söz etmek istiyorum. Son zamanlarda okuduklarım arasında en çok beğendiğim bu kitabın yazarı Irvın Yalom.

Yalom’un bir çok kitabını çok da keyifle okumuştum. Bunların içinde; Nietzsche Ağladığında, Güneşe Bakmak Ölümle Yüzleşmek, Annem ve Hayatın Anlamı, Bağışlanan Terapi, Aşkın Celladı ve Diğer Psikoterapi Öyküleri ve Divan‘ ı sayabilirim. Rus kökenli Yahudi asıllı ABD’li psikoterapist’in bu son kitabı beni çok etkiledi. Kitabı herkesin okumasını çok isterim. Kitapta, Hollandalı, Yahudi asıllı bir filozof olan Spinoza’nın düşünceleri ve bu nedenle Yahudi cemaatinden aforoz edilmesi ile bir Nazi subayının hikayesi anlatılıyor. Farklı zamanlarda yaşayan bu iki insanın aynı anda devam eden hikayelerini birbirine bağlayan nokta ise; Yahudi düşmanı olan bu Nazi subayının çok beğendiği Goethe’nin bir Yahudi olanSpinoza’ya duyduğu hayranlık…

Bu kitabı okurken bir roman okur, bir film izler gibi değil, insanın kendisini, çevresini ve yaşadığı dönemi  paralel bir bakış açısıyla sorgulaması çok önemli bence. Bence bu bakış açısı, insanın gelişmesi, değişmesi, dönüşmesi ve özgürleşmesi açısından da önemli. Bu kitap bir çeşit iç yolculuk kitabı sanki…

Bir çok davranış şekline ayna tutan bu kitabı okumak, -tıpkı Kış Uykusunda olduğu gibi- insana tutulan bu aynaya bakmak, cesaret ister. 1600’lü yıllarda, 1900’lü yıllarda ve günümüzde yaşanan olaylar arasındaki o köprüyü kurabilmek…

Kitap hem çok sürükleyici hem de Spinoza ve 17.yüzyıl Yahudileri hakkında bilgilendirici. Kitaptan altını çizdiğim bir kaç paragrafı paylaşmak istedim. İlginizi çekerse belki okumak istersiniz diye düşündüm.

Dükkanımın camından gördüğüm şeyleri yazıyorum basitçe. Baksanıza. Herkes hareket halinde. Bütün gün, bütün hayatları boyunca koşuşturuyorlar. Ne için peki? Zenginlik? Şöhret? İştahlı hazlar? Bu amaçlar kesinlikle yanlış dönemeçleri işaret ediyor.

Örneğin şöhret diğerlerinin fikirlerinden ibarettir ve hayatımızı diğerlerinin istediği gibi yaşamamızı gerektirir. Şöhrete ulaşmak ve şöhreti muhafaza etmek için diğerlerinin sevdiği şeyleri sevmeli ve kaçındıkları şeylerden kaçınmalıyız. Bu nedenle şöhretle geçen bir hayatın siyasetle geçen bir hayattan farkı yoktur.”

Neden? Böyle amaçlar tavşan gibi ürerler. Ne zaman bir amaca ulaşılsa fazladan ihtiyaçlar üretir. Böylece daha fazla koşturma, daha fazla arayış… Bozulmaz mutluluğa giden yolun başka bir yerde yatıyor olması gerekiyor. Düşündüğüm ve yazdığım şey bu işte.

Bozulmaz mutluluğun başka bir yerde yattığını söylüyorsun. Bana bu ‘başka yer’den bahsetsene biraz.”

Fani nesnelerde yatmadığını biliyorum sadece. Dışarıda değil, içimizde yatıyor. Bir şeyin korkutucu, değersiz, arzu edilesi ya da beş para etmez olduğuna karar veren zihindir, dolayısıyla değiştirilmesi geren şey sadece zihindir.

Senin adın ne delikanlı?”

Bento Spinoza. Ibranicede adım Baruch.”

***

…Dükkandayken ben Franco’nun hiç İbranice bilmediğini öğrendim, öyle değil mi?

Evet.”

O zaman söyle bana, ondan daha fazla İbranice bildiğim için sevinmeli miyim? Onun İbranice bilmemesi beni bir saat öncesinden daha mı bilgili kılıyor? Bizim diğerleri karşısındaki üstünlüğümüzden aldığımız haz kutsal değildir. Çocukça ya da kötücüldür.

* * *

Benim yokluğum sen ve Rebekah için huzurla eş anlamlı. Bu denklemi git gide daha fazla düşünür oldum. (Spinoza’nın Yahudi cemaatinden aforoz edilmek üzereyken söylediği bir söz)

* * *

… bırak sevgin aksın ve sevginin karşılığında alabileceğin sevgi fikrinin etkisi altında kalmasına izin verme.

* * *

III. Mevcut bir neden varsa bundan zorunlu olarak bir sonuç çıkar, ama bir neden yoksa bir sonuç çıkması da imkansızdır.

IV. Sonucun bilgisi, nedenin bilgisine bağlıdır ve bu bilgiyi gerektirir.

V. Birbiriyle hiç bir ortaklığı olmayan şeyleri birbirleri aracılığıyla anlamamız mümkün değildir; başka değişle birinin kavramı diğerinin kavramını içermez.

* * *

Bugün paylaşmak istediğim bir diğer şey ise bir belgesel. Adı “Benim Çocuğum”. Bu uzun metrajlı belgesel film hakkında bir şey söylemeyeyim ve siz izleyip görün istiyorum. Onun için filmle ilgili sitenin lingini paylaşacağım burada sizinle. Filmde çocukların yaşadıkları dışında, anne baba olmak ne demek bir kez daha çarpıcı bir biçimde gösteriliyor izleyene. Bazı gerçekleri bilmek ve kabullenmek gerek. Yoksa yanlış yapmak kaçınılmaz. Ve bugün dışladığımız şeyler bir gün bizim de başımıza gelebilir.

http://www.benimcocugumbelgeseli.com/

 

 

 

“Ey Özgürlük !” için 11 Yorum

  1. deniz Diyor ki:

    Kitaptan alintilar cok carpici belli ki kitap da öyle. Teşekkürler paylaştığın için.

  2. Zafer Diyor ki:

    Kitabı çok merak ettim. Sanırım bundan sonra okuyacağım ilk kitap bu olacak 🙂

  3. gokhan kocak Diyor ki:

    pek gözeldi, teşekkürler 🙂

  4. Sultan KOÇ Diyor ki:

    Başak’cım kitabı hemen alacağim. Paylaşımların için teşekkürler

  5. yasemin şenyurt Diyor ki:

    Kitabı üçüncü kez okumaya başladığımda umarım bitirebilirim. Bu yazı insanı daha da meraklandırıyor. Eline, yüreğine sağlık.

  6. Oguzhan Diyor ki:

    Hata yapmazsak nasil ogrenebiliriz ki…
    Ogrenebildigin surece hata yapmak guzeldir.:)

  7. basak Diyor ki:

    Yasemin’cim bu kitabı bana öneren kişi olarak artık bitirirsin diye düşünüyorum 🙂

  8. yasemin şenyurt Diyor ki:

    Umarım Başak 🙂

  9. Zehra Diyor ki:

    Kitap da belgesel de çok enteresan görünüyor Başakçım; paylaşım için teşekkürler 🙂

  10. ülküseyhan Diyor ki:

    Başak’cığım kitap bana Hindistan asıllı düşünür Jiddu Krishnamurti’ yi anımsattı.

    Kitabı aldım okumaya başladım.

    Paylaşım için teşekkürler

  11. basak Diyor ki:

    Ülkü’cüm ben Krishnamurti’nin kitaplarını okumuştum ancak bu kitapla pek bir benzerlik göremedim. Bakalım okudukça yine aynı düşüncede olacak mısın… Belki benim farkedemediğim bir şey görüyor olabilirsin o zamanda bunu paylaşırsan sevinirim 🙂
    Umarım kitap hoşuna gider. Okuduktan sonraki yorumunu da sabırsızla bekliyorum.

Yorum Yazın