Yutmi

DÜNYA’DA BİR YERDEYİZ BİZ ( MALDIVLER I.Bölüm)

Ağustos 12 2008

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki bu yazıdaki hiç bir fotoğraf bana ait değildir. Dalış arkadaşlarımdan topladığım fotoğraflardır. O zaman ben fotoğraf çekmeye başlamamıştım 🙂

Maldivler’e gitmeye iki gün kaldı ama hala heyecanlanmıyorum… Son gün gelen fırtına ve yağmur haberleri, bu heyecansızlığımı daha da katlıyor. Bir üşengeçlik, bir isteksizlik ki nasıl, size anlatamam. Eski halim olsa haftalar öncesinden başlardı hazırlıklarım. Çok heyecanlandığım, çok güzel olsun istediğim şeyler hep ters gitti hayatım boyunca, belki de onun verdiği bir korku ile heyecanımı yok ediyorum bilinç altında kim bilir… Neyse cumartesi sabahı Tunus’da toplandık. Boğaç Hocam, Egel ailesine eşlik etti. İstanbul grubu zaten bizi orada bekleyecekti, diğer geri kalan onbir kişi yola koyulduk.

Daha Ankara’dan çıkmadan ilk molamızı Kubilay’ın yerinde verdik. Sağolsun bizi bir güzel doyurdu Kubicik. Oradan İstanbul’da kızlarla buluştuk. Kilo sorununu Şekerim’in de katkılarıyla çözüp, pasaport kontrol, duty-free, boarding, derken uçağımız geldi. Uçakta sohbet muhabbet… Sevgili Sema’nın doğum günüymüş, onu kutladık. Bu kısmı Şakir Bey’den alalım çünkü ben bir kısmını kaçırdım galiba 🙂 Gecenin bir vakti Dubai’ye indik. Uykusuzluk da var belki ondan ama hala heyecanlı değilim… Male’ye hareket etmek üzere tekrar uçağa bindik.

Dört saate yakın bir uçuştan sonra gözlerimi açtığımda güneş doğmak üzereydi ve uçağın penceresinden baktığımda gördüğüm manzara karşısında benim gibi biri için heyecanlanmamak mümkün değildi; alttan alev almış yanan bir gökyüzünde, türkuazın parlement mavisine geçişi insanı büyülüyordu… Male’ye varmak üzereydik ama hala görünen bir kara parçası yoktu. Uçak inişe geçti ama karaya değil denize iniyorduk. Tabii denize inmedik, ben öyle sanmışım. Çünkü küçük bir pist vardı ve hemen denizin bittiği yerde başlıyordu. Uçak iner inmez fren yapmaya başladı. Hemen durması lazım. Devam ederse adanın diğer tarafından tekrar denize düşebiliriz :)))

Sıkı bir frenden sonra, işte sonunda geldik. Ama daha bizi bekleyen bir de tekne yolculuğu var. Dört saat süreceğini bildiğim bu tekne yolculuğuna çıkmak için pasaporttan geçip limana gidiyoruz. Bizi bekleyen tekneyi görünce paniğe kapılıyorum. Sandaldan biraz büyük, üzerinde dalış tüplerinin olduğu ahşap bir deniz taşıtına biniyoruz. Onca yol, yorgunluk ve heyecansızlıkla bindiğimiz tekneyi ancak böyle tarif edebilirim. Ne işim var benim burada diyorum içimden. Bununla dört saat gidersek perişan oluruz. Sonra da sus diyorum kendi kendime mızıklanma sus. Neyse ki bu dalış teknesi onbeş yirmi dakikalık bir yolculuktan sonra bizi esas teknemiz olan Maldivian Dreams adlı ana teknemize ulaştırıyor.

Teknemiz, üç katlı oldukça büyük bir tekne. Bizi bu tekneye getiren dalış teknemiz ve bir de küçük motorumuz var. Bizi hindistan cevizi kokteyli ile karşılıyorlar. Bir yudum alıyorum. Burun kıvırıyorum. Sevmedim. Bu arada saat sabah onbir olmuş. Bir saat sonra dalış var diyorlar. Yatıp uyusak ya ne işimiz var şimdi dalacağız diyorum kendi kendime. Nasıl mızmızım ve huysuzum anlatamam.

Uykusuzluk ve yorgunluk beni böyle yapıyor. Aksi huysuz bir şey oluyorum. Sanırım bu kırk yaşımdan sonra oldu. Aslında her şey gayet yolunda gidiyor. Ters olan tek şey hava… Birkaç parça buluttan başka gökyüzünde hiçbir hareket yok. Hava gayet güzel ve güneşli. Ne fırtına ne yağmur… Ve en güzeli, bu muhteşem hava gezi boyunca bizimle olmaya devam ediyor.

Çantalarımızı alıp, odalarımıza yerleşiyoruz. Benim oda arkadaşım Tuba, odamızın adı da Manta. Teknedeki her odaya bir balık adı vermişler. Boğaç Hocam shark’da Ogus’lar turtle’da, Şakir Beyle Sacit tuna’da kalıyordu mesela… Odalar, bir dalış teknesi için yeterince konforlu sayılır. Tabii ilk başta o huysuz ve uyumsuz halimle pek böyle düşünmemiştim ama bir güne kalmadan böyle olduğuna karar verdim. Tüm ihtiyacı yeterince karşılıyordu. Dalış teknesi de öyle. Dalışlar sırasında hiçbir sıkıntı yaşamadık.

İlk dalış için çağrı geldi. “Brifing!”. Banana reef dedikleri biryere dalıyoruz. Bu Male’ye yakın biryerlerde. Zaten Maldivler nokta nokta adalardan oluşuyor. Hani bazı çocuk bulmacaları vardır, noktaları birleştirirsiniz de bir şekil çıkar ya ortaya, işte bu da öyle, noktaları birleştir bir Atol olsun :)) Şaka gibi… Şaka gibi bu geziye takılan bir takma ad halini aldı zamanla çünkü gerçekten yaşadığımız her şey şaka gibiydi… Tuhaf, inanılmaz, muhteşem bir şaka… Bu dalış yaptığımız Atol’un adı da Male Atol’dü.

Bu ilk dalışta çok enteresan bir şeyle karşılaşmadık. Kızıldeniz’de gördüğümüz canlılar burada da vardı. Ama denize kavuşmanın verdiği huzurla benim bütün negatifliğim sona ermiş, yüzüme yorgun ve huzurlu bir tebessüm yerleşmişti. Dalıştan sonra öğle yemeğimizi yedik ve dinlenmeye çekildik. Önümüzde dört saatlik bir tekne yolculuğu vardı ve herkes için çok iyi gelecek bir dinlenme süresiydi. Çünkü dört saat sonra yine dalacaktık. Ben bir saatlik sıkı bir uykudan sonra uyandım. Teknede benden ve mürettebattan başka herkes uyuyordu. Teknenin burnuna gittim, bir sandalye çektim, ayaklarımı teknenin küpeştesine uzattım ve yanımda getirdiğim mp3 çaların kulaklıklarını takıp, denizi ve uzaklardaki küçük adacıkları izlemeye başladım. Öğleden sonra güneşi denizin üzerine yayılmış, küçük dalgalarla birlikte salınıyordu. Dünyanın bir yerinde, teknenin birinde, okyanusun üzerinde yol alıyordum ve kulağımda çalan ezginin sözlerini dinliyordum. İşte o an ne kadar mutlu olduğumu düşündüm. Şarkının sözleri beni, bizi anlatıyordu;

Dünyada bir yerdeyim ben,

yol kenarındaki su birikintilerindeyim,

yerim yurdum yoktur benim,

yarim yurdum yoktur benim,

sadece gökyüzüne göreyim

Uzak yerler çeker beni

isterim ki gemilerle gideyim

bugün burda şarkılar söylerim

ben kendime şarkılar söylerim

ama yarın hiçbir yerdeyim

Kazım Koyuncu’yu saygıyla anıyor ve teşekkür ediyorum, tüm gezi boyunca dilimden düşmeyecek bu şarkıyı defalarca dinliyor ve söylüyorum… Deniz sakin, hava sakin ama artık benim yüreğim coşuyor, taşıyor, teknenin güvertesinden denize akıyor. Ufka vermişim gözlerimi, herkes uyurken ben bir sonraki dalışı bekliyor, dünyada bir yerde, okyanusun ortasında olmanın heyecanını yaşıyorum….

Yorum Yazın