Yutmi

Dağlar da çiçek açar (Avusor yaylası, Kemerli Kaçkarlar)

Haziran 27 2012

Ne korkarsın dağlardan, sevdanın vatanıdır.

Bir taraftan iki dilim ekmeğin arasına sıkıştırdığım domates peyniri bitirmeye çalışırken, diğer taraftan son satırlarımı yazıyordum. Aracımız birazdan kalkacak ve biz bugün Avusor gölüne gideceğiz. Avusor’e Ayder Yaylası’nın önünden geçilerek gidiliyor. Ayder’e geldiğimizde, 16 sene önce gördüğüm Ayder’le ilgisinin kalmadığını görüyorum. Büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorum. Yol boyu bir dolu otel, restoran ve hediyelik eşya dükkanları sıralamış. Aralarında bir düzen, bir uyum olmaması, plansız yapıldıklarını gösteriyor. Ayder’e yazık olmuş diyorum içimden, bir yumru boğazıma oturuyor. Ben bunu içimden söylerken daha önce Ayder’i görenler de üzüntülerini sesli dile getiriyorlar. Ben yine de güzel tarafından kareler yakalamaya çalışıyorum.

   

Ayder yaylası boyunca uzanan geniş ve asfalt yol bitip stabilize yola girdiğimizde Avusor’e doğru yol alıyoruz. Yol bizi her km’de daha da yukarılara taşırken gittikçe de daralıyor. Stabilizeden bile daha bozuk bir hal alıyor. Daracık bozuk yolda ilerlerken, içimdeki korku yüzümü de yakıp kavurmaya başlıyor. Yol gerçekten çok dar ve bozuk üstelik bir tarafımızda da hafife alınmayacak bir uçurum var.

Aracı kullanan kaptan şoförümüz İbrahim’e çaktırmadan buraya daha önce kaç kere geldiğini soruyorum, iki diyor. Yolun acemisiymiş. Korkumu farkedip benimle kafa bulduğunu düşünerek rahatlamaya çalışıyorum. (Fakat daha sonraki yolculuklarımızda da Karadeniz’deki bir çok yolun böyle olduğunu görecektim). Virajlara geldiğimizde daha da ateş basıyor, yanaklarımın al al olduğunu hissediyordum. En önde oturmamızın avantajı, dezavantaja dönüveriyor birden. Erol Abi dikkatimi dağıtmak için birşeyler anlatıyor ama ben hiç bir şey duymuyorum.

İçimden ve dışımdan niye yürüyerek çıkmıyoruz ki diye söyleniyorum. İbrahim yürüyerek köye varmanın en az dört saat süreceğini söylüyor. Haklı olmalı çünkü yol bir türlü bitmek bilmiyor. Ama ben içimden söylenmeye devam ediyorum. Ne biçim bir gezi bu, her yere arabayla mı gidilecek, bir de bu yolun inişi var, ben yürüyerek inmek istiyorum, vıdı vıdı bıdı bıdı…

Tüm bu olumsuz şartlar yetmiyormuş gibi bir de önümüz sis… Sisin içinde, bir kamyon beliriyor. Kasasında iki inek bir kadın. Onları görmek beni biraz rahatlatıyor. Demek bu yolda giden başkaları da var. E tabii olacak, bu Avusor Köyüne giden tek yol… Sonunda köye varıyoruz. Her taraf sis içinde. 50mt önümüzü ancak görüyoruz. Rehberimiz Ekrem Bey’in arkasında birbirimizden fazla uzaklaşmadan yürüyoruz. Küçük bir dereyi geçip tırmanmaya başlıyoruz. Dört bir yanımız sis. Tırmandıkça bir umutla dönüp dönüp arkama bakıyorum ama 20-30 mt den ötesini göremiyorum. Yutmoğraf sabırsızlanıyor. Sürekli karnım aç diye söyleniyor. Yerdeki bitkilerin üzerindeki su damlacıklarını yutturuyorum ona.

 

 

Biraz onlarla oyalanıyor. Ama bir süre sonra yine başlıyor söylenmeye. Ne o yaylanın otlarını yedirip duruyorsun bana, ben inek miyim? Hani çok güzel manzaralar vardı , hani hayatımda görmediğim kadar güzel yerler görecektim, vıdı vıdı bıdı bıdı… Yutmoğraf’ın vıdı vıdısı başımı ağrıtıyor. Yutmoğraf bir taraftan söyleniyor, tepeler diğer taraftan daha da dikleşiyordu. Öyle ki Gökhan’ın tırmandırttığı 80 derecelik tepeleri arar hale geliyoruz. Buralar en az 88,5 derece…

İbrahim bizi gaza getirmek için havanın açacağını, az yolumuz kaldığını söylüyor. Ne kadar tırmanıyoruz bilemiyorum ama rahat bir saati geçiyor. Nedense saate bakmak aklıma gelmiyor.

Tırmandıkça tepelerdeki sisler azalıyor ve şimdiye kadar hiç görmediğim pembe beyaz dağ çiçekleri tepeleri süslemeye başlıyor.

Kuşlar öteyi kuşlar
Dinle ufağum dinle
Ne söyler ne anlatur
Yat göğsümede dinle
Dizlerim ağuriyi
Çikamam bu yokuşi

türküyü dinlemek isteyene; http://www.youtube.com/watch?v=dGexpiyMt5c

Yutmoğraf’ın keyfi yerine geliyor. Çığlık çığlığa beni çekiştiriyor. Bir oraya bir buraya koşmak istiyor ama o kadar da kolay değil. Arazi düz değil ki 🙂 Hala tırmanış halindeyiz. Onun peşinde kan ter içindeyim. Kulağımdaysa Şevval Sam’ın Karadeniz türküleri (Volkan Konağın Lifor albümünü almadığıma sonradan pişman oluyorum. Neyse o başka konu 🙂 )… Bir ara dönüp arkama baktığımda gördüğüm manzara karşısında olduğum yere çöküp kalıyorum. Artık gözlerimden akan yaşlara hakim olmam imkansız… Sis dağılmış, Avusor yaylası yemyeşil gözlerimizin önüne serilmiş. Sis tepelerde de yer yer parçalanmış ve yaylayı çevreleyen dağları, tepeleri gösteriyor bir taraftan da… Kulaklarımda Şevval Sam’ın sesi;

Ah duman kara duman

sardi dört yanimizu,

ha bu ander sevdaluk

alacak canimizu

şarkının tamamını dinlemek isteyene; http://www.youtube.com/watch?v=UlRsgO80uts

Orada öylece ne kadar oturdum bilmiyorum ama o an yaşadığım duygular sanki beni oraya iplerle bağlamıştı. Böylesi bir güzelliği hayatımda hiç görmedim. Ne sualtında, ne de su üstünde. Yaklaşık 2900mt’den 2400 mt.deki yayalaya bakıyorduk ve etrafımızı pembe beyaz dağ çiçekleri sarmıştı. Yazı boyunca gördüğünüz fotoğraflar bunun ne kadarını taşıyabiliyor size bilmiyorum ama bu öyle bir güzellik ki karelere sığacak gibi değil…

Sis zaman zaman yaylayı kaplıyor, zaman zaman dağılıyordu. Bu görüntüler aklıma “Yüreğine Sor” filmindeki bir sahneyi getirdi. Sis inerken genç adamın sevgilisini çağırışı geliyor gözümün önüne… Yaylada yürüyen bir grup insan içindeki iki sevgili, sisin inmesini fırsat bilip öpüşüyorlar, sis kalktığında da hiç bir şey olmamış gibi yollarına devam ediyorlardı.  Gerçekten de aynen filmdeki gibi hareket ediyordu bu sis 🙂

Grup ilerliyordu ve ben de orada daha fazla kalamazdım. Tırmanmaya devam ettik. Artık tepenin sonuna yaklaştığımızı görüyordum. Üzerindeki karların erimediği bir yamacı geçerken, etrafımızdaki tepelerin ve eteklerinin de yer yer karla kaplı olduğunu görüyorduk. Tepeye çıkmıştık. Eğim oldukça azaldı ve yürüyüşümüz daha kolaylaştı. Ekrem Bey, karşımızda görünen tepelerin Kemerli Kaçkarlar olduğunu söylemişti. Sislerin arasında son derece etkileyici görünüyorlardı. Avusor gölü ise tam bu tepelerin eteklerindeymiş. Zaman zaman sis dağıldığında sol tarafımızda görünen tepe, 6 parmak tepesiymiş. Yazı içinde gördüğünüz fotoğrafların altına bakarsanız neresi neresidir hepsinin açıklamasını göreceksiniz.

   

6 Parmak tepesi Kemerli Kaçkarlara göre daha renkli ama Kemerli Kaçkarlar da -siyah beyaz göründüğünden midir nedir- ona göre daha bir ağır abi görüntüsünde 🙂 Artık iyice düze çıkmıştık ve taşlık bir araziye gelmiştik. Önümüzde Kemerli, solumuzda 6 parmak, ortasında Avusor gölü… Göl güzeldi ama onu güzel yapan, tepelerin eteklerinde oluşuydu. Yutmoğraf’ım gördüğü güzellikler karşısında sarhoş olmuştu. Azot narkozu olduğunu görmedim ama oksijenden mi, bu doğanın güzelliğinde mi bilemiyorum bizimki kafayı buldu 🙂

   

İnişte İbrahim bizi daha kolay bir rotadan götürdü. Daha dik bir yamaçtan indik ama bu yamaç bizi direkt olarak yayalaya indirdi. Ben yemyeşil araziyi görünce bayır aşağı koşmaya başladım. O kadar dik araziden sonra burası düzlük gibi gelmişti ama değilmiş. Duramıyordum. 🙁 Koşarken bir taraftan ya bir taşa takılıp düşersem diye düşünürken, diğer taraftan gözümün önüne Heidi ve O’nun bayır aşağı kollarını açarak koşması geliyordu…

   

Köye varmamız uzun sürmedi. Köydeki çayevine (Cafe Bedu) girmemizle arkamızdan sıkı bir yağmurun indirmesi bir oldu. Biz tam zamanında gelmişiz. Arkada kalanlar sıkı ıslandılar. Sobanın başında kuruyup ısınırken, kumanyalarımızı yedik. Biz karnımızı doyurup dinlendiğimizde yağmur da dinmiş, güneş açmıştı. Bu ne kadar sürerdi bilinmez ama yine de çok iyi gelmişti. Karadeniz bu, sağı solu belli olmuyor :)) İşte biraz da bunun için seviyorum galiba ben buraları. Çok sürprizli bir ilklimi ve bir o kadar da sürprizlerle dolu bir doğası var.

   

Bu arada kısaca ekipten bahsedeyim. Ben ekipte Serpil’den başka kimseyi tanımıyorum. Bir de kardeşi Mehtap. Ama onu da bir iki defa gördüm hepsi o kadar. Hemen herkes birbirini yıllardır tanıdığı için ekip içinde güzel bir uyum olduğu görülüyor. Üç tane genç Fransız katılımcı var. Yani bir kaç kişi hariç, herkes eski arkadaş. Grup bir treking grubu olmamasına rağmen -zaten gezi de tam bir treking gezisi değildi- performansları oldukça iyi… Öncelikle grubun en küçük üyesi, 12 yaşındaki İdil’i tebrik etmek istiyorum. Bütün bir gezi boyunca son derece uyumluydu ve çok iyi bir performans sergiledi. Bir de özellikle yürüyüş performanslarından bahsetmek istediğim iki kişi var -ki onların daha sonraki yürüyüşlerini de bilerek yazıyorum-; Şükran ve Serap… Umarım ben de onların yaşına geldiğimde, onlar gibi dinç ve dinamik olabilirim. Her yürüyüşte grubun başını onlar çekti…

Bir günü daha bitirmiştik. İnerken, çıkarken korktuğum kadar korkmadım. Ya da hatırlamıyorum korktum mu korkmadım mı 🙂 Yorulmuşum galiba. Son bir kaç fotoğraf daha ekleyip, günü bitiriyorum 🙂 Yarın yine yollara düşeceğiz. Dinlenmek lazım 🙂

Siyah beyaz iki deneme (acemiliğime verin artık 🙂 )

  

İçiniz mi karardı? Peki renklenelim biraz 🙂

  

Veee en sevdiğim bulutlar 🙂

   

“Dağlar da çiçek açar (Avusor yaylası, Kemerli Kaçkarlar)” için 22 Yorum

  1. Çınar ERTEM Diyor ki:

    Yazılarının içtenliği her zamanki gibi içimizi ısıtırken fotoğrafların gerçekten serinlik hissi uyandırıyor;ne güzel bir denge bu böyle…

  2. Selçuk Diyor ki:

    Hiper güzel yazılar ve fotolar…
    Duydum ki mavilikleride özlemişsiniz, o zaman bu haftasonu Kaş’a gelin, Poseidon ve Dianisos bize eşlik eder 🙂

  3. Serpil Yıldız Diyor ki:

    Ne korkarsın yollardan! Onlar, seni sevdanın vatanına götürür…

  4. Yasemin Diyor ki:

    Başakcım, yine yüreğim buğulandı, bu sıcakta serinledim hem de…
    Eline, gözüne, gönlüne sağlık 🙂

  5. Servet Diyor ki:

    “Herkes sakız çiğner ama Ayşe abla gibi çatlatamaz” derler. Yan yana yürüseydik bu kadarını göremezdim her halde. Hem gezip, hem gezdiren Başak ile Yutmografına, güne güzel başlattığın için yine minnettarım.
    Sevgilerimle.

  6. suzan Diyor ki:

    Başak hanım kıskandım…çok güzel,hatta harika,hatta olağanüstü:)

  7. Di Diyor ki:

    Sen yine iyisin, sadece yolcu stresi çekmişsin. Bizim arabanın tek sürücüsü olarak, bölgenin o “sadece bir araç geçecek kadar” dar olan uçurum kenarı yollarında karşıdan araç gelmesin diye kaç kere yalvardığımı ben bilirim. :} (Bazı noktalarda, ilk viraja kadar geri geri gidip birbirimize yol vermemiz gerektiği oluyordu.)

    Bu arada Sisler Ülkesi fotoğrafını bir oval içine alıp, alttaki bitki örtüsünün hiç görünmemesini sağlayarak daha da bir başka hava yaratır mıydın acaba diye düşünmeden edemedim. 😉

    Eline sağlık, deklanşörüne bereket. 😛

  8. Saniye Özsan Diyor ki:

    Başakcım, inşallah seninle bir Karçal gezisi yaparız. Macahel (Camili) bölgesine hayran kalırsın ve her sene gitmek istersin. Ayşenur Kolivar’ın “Bahçeye Hanımeli” isimli 2 cd’den oluşan albümünü almanı da öneririm. Karadeniz hikayeni yazarken sana iyi eşlik eder. Youtube sağolsun:), 3 şarkısını gönderiyorum.

    http://www.youtube.com/watch?v=oEooGgTdUY0

    http://www.youtube.com/watch?v=rkmYjAVdYhc

    Sonbahar film müziği olarak “Daim Yusuf Orti” de çok etkileyici bir ağıttır.

    http://www.youtube.com/watch?v=jVMvZOzdFTk

  9. elif Diyor ki:

    Dağ çiçekleri serdin eteğime, sarp dağların serinliğini hissetim üzerimde..Ellerine sağlık, çok etkilendim..

  10. ibrahim şepitci Diyor ki:

    offf çok güzel, bu sıcaklarda bu serin fotoğrafları görmek içimide serinletti doğrusu :). Bizde bu yerler varken milletin alpler muhabbeti yapması ne kadar tuhaf, matruşka gibi bir coğrafya ilerledikçe içinden başka manzaralar çıkıyor.

  11. Edibe Diyor ki:

    Orman güllerini ne güzel yumuşsun Yutmograf… hele pembemsi olanlara bayıldım.

  12. Zehra Diyor ki:

    Fotoğraflar bir içim su olmuş ;), hem de gerçekten serinletti bu sıcak günlerde … Yutmoğraf’a çok güldüm 😀 Bitki üzerlerindeki çiy taneleriyle tatmin olamamış bir Yutmoğraf… İkiniz de arada bir vıdı vıdılansanız da harika bir gezi geçirmişsiniz.. Yaaa ne güzel yerler buraları, çok da mistik görünüyor…Tamam, kararımı verdim; kesin gitmeli bu yerlere 😉

    Geziye çıktığın her grup farklı oluyor sanırım Başakçım; anladığım kadarıyla kimi trekking kimi dalgıçlık kimi de fotoğrafçılık üzerine çalışan gruplar, belki başkaları da vardır… Hepsini nereden tanıyorsun, nasıl dahil oluyorsun; enerjin takdire şayan 😉

  13. basak Diyor ki:

    :))) Zehra’cım yazdıklarını okuyunca bir durdum düşümdüm, haklısın galiba çok değişik gruplar ve insanlar…

    Sanıyorum şu son iki üç yıldır yaşadıklarımı atlatabilmem için evren bana ciddi bir destek veriyor olmalı…

    Önce yutmoğrafı çıkardı karşıma, sonra onunla birlikte gezebilmem için ilginç rastlantılar oluşturdu…

    Tabii akılda kalması imkansız biliyorum ama yazılarımın hepsinde bunların hikayesi, nasıl olup da bu rastlantıların olduğu yazıyor :))

    Evren’in enerjisi dedikleri şey var sanırım gerçekten de… Hele Karadeniz’de ve Karadeniz dönüşü yaşadıklarımı düşündükçe kafam iyice karışıyor.

    Aslında bundan sonra gelecek olan bölümlerde bunların hikayeleri olacak ama kısaca geçeyim sana;

    Bir Karadeniz evinde, evin sahibiyle sohbet ederken, tepede ağaç kesimi yapılıyordu. Bu ağaç tepemize düşmesin demeye kalmadı 20 mt.’lik ağaç 1mt. Önümüze düştü.

    Bir yayla yürüyüşü sonrası yorgun bir şekilde yolda yürürken bir soğuk bira olsa dedim, Efes kamyonu önümüzden geçti :))

    Sinem’e pansiyona giderken, Ankara’da ki Rize’li arkadaşlarım Barış ve Taner’den bahsediyor, onları ne kadar sevdiğimi anlatıyordum ki bir araba yanımızda durdu içinden Barış çıktı :))

    Bu yazısı dizisinin ilk yazısında bahsettiğim Cumhur ve Sezen (ki yıllardır görmüyorum ve iletişim adreslerini kaybettim) keşke bu yazıları okuyabilseler ve ben onlara Karadeniz’i götürebilsem dedim. İki gün sonra çok ilginç bir şekilde, benim bir arkadaşımın, Cumhur’un ailesini çok iyi tanıdığı çıktı ortaya ve ben yıllar sonra Cumhur’ a ulaştım…

    Bir de (Kardedeniz’den bağımsız); Cirque de Soleil’in en sevdiğim gösterisi “Allegria” geçtiğimiz Nisan’da Viyana’da sergilendi. Çok düşündüm gideyim mi diye ama sırf böyle bir şeyi izlemeye Viyana’ya gidecek kadar zengin olmadığımı, bir de bir şey daha (ama o özel 🙂 ) düşünüp, gitmedim ama içimde kalmıştı. Eylül’de Cirque de Soliel İstanbul’a geliyor, üstelik “Allegria” yı sergileyecekler ! :)))

  14. gk Diyor ki:

    Ne kadar cok, etkileyici olmuş SB fotograf 🙂 gk

  15. Zehra Diyor ki:

    Başakçım; inanılmaz!!! Çok ilginç hikayeler.. Ayrıntıları merakla bekliyoruz… Evrenin enerjisi seninle birlikte akmaya devam etsin böyle… 😉

  16. Geçkin Gezgin Diyor ki:

    Evet sevgili kulum… Sonunda bana iman etmeye başlayacaksın… Biliyordum… Sabırlıyımdır ben… Filan falan…
    Başak’çığım,
    Çağırmalara kesinlikle inanıyorum. Nasıl oluyor? Hiçbir fikrim yok…
    Yeterince isteyince bazı şeyler ummadığın anda karşına çıkıveriyor…
    Uyyyy… Karadenuz’in yüce dağlaru!.. Ha pu kizun kalemiyle celup yine yureğimun ortasine çöreklendinuz… Ha, pen size aşık olmayum da kime olayum?!?!?!..
    Bu sıcakta iyi geldi be gülüm…
    G.G.

  17. senem Diyor ki:

    http://www.youtube.com/watch?v=oEooGgTdUY0&feature=related

    Başak’çım insan buralarda ölmez! Yine çok güzel gezdim senle ve yutmografla birlikte. Üstelik yol da tutmadı:)) Devamını bekliyorum.
    Sevgiler.

  18. senem Diyor ki:

    Aaa bu arada Saniye Hanım’ın gönderdiği şarkıyı göndermişim ben de:) Gerçekten çok güzel şarkılar…

  19. oguzhan kifci Diyor ki:

    Su an bu yazinin sadece fotograflarina baktim; baktimmmm baktimmm ve baka kaldim ve sana puslu havayi neden sevdirdigini dusundum. Sevmemek sanirim daha zor muymus neymis?

  20. berna Diyor ki:

    başakkkk bizi de götür 🙂
    ne zaman yazını okusam ki bu genelde işteyken oluyor pılımı pırtımı toplayıp beyaz kağıdı hazırlayıp yöneticime verdikten sonra sırt çantamı alıp peşine takılmak geliyor içimden :))
    seni nedense simyacıdaki gezgine benzetir oldum 🙂
    çok gezen çok bilirmiş 🙂 ama asıl bilgelik bildiklerini paylaşmaktan gelir bence. e bunu en güzel sen ve yutmografın yapıyor. emeğinize yüreğinize sağlık 🙂
    seviyoruz sizi 🙂 ama bizi de götürün kıskanır olduk buralarda bilesiniz :))))
    sevgiler…

  21. Ekrem Bat Diyor ki:

    Sevgili Başak, göle çıkarken gördüğümüz beyaz ve pembe çiçekler yerel adıyla kumar-komar, daha yaygın adıyla orman gülü yada rhododendron. Bu arada eline sağlık yazılarının devamını merakla bekliyorum.

  22. Burcu Aydinalp Egel Diyor ki:

    Woooow bu nasil bir anlatimdir…. Aldi goturdu beni… Baska birsey diyemiyorum… Wooow

Yorum Yazın