Bir Tavşanın Peşinde (Bölüm .II.)
…
Sanırım görmediniz
Şimdi şuradan geçti,
Yazık görmediyseniz
Ö.Asaf
…
…
“Şimdiki zaman, ona odaklanmadığımız an geçmiş olur” Henri Bergson.
“Bir tavşanın peşinde” bölümleri, Alice Harikalar Diyarını bilenler için tanıdık imgelerle dolu olacak… Çünkü bu çalışma, Alice’den esinlenilmiş bir proje olarak başladı ve “bir tavşanın peşinde adını aldı”. Hala bir proje mi bilmiyorum ama ne önemi var.
Burada benim için önemli ve keyifli olan, size birşeyler mırıldanacak oluşum. Bakalım sizler bu mırlamalardan neler duyacaksınız?
Burada gördükleriniz, okuduklarınız ve duyduklarınız için Miguel Tamen ile aynı ifadeyi kullanacağım;
“Burada gördüklerinizi asla tamamen göremeyeceksiniz ve belki de kafanızda bulanık fikirler oluşacak. Bulanık fikirlerin ille de yanlış fikirler ya da daha az önemli fikirler olması gerekmez. Tabii bir şekilde iyi ya da önemli olduğu sonucu da çıkmaz. Onu zaman gösterir.”
Buyurun bakalım… Anlamsızlığın ustası olan Lewis Carroll -Alice Harikalar Diyarı’nın yazarı-, anlamsızlığı ona bırakıyorum ama işime geldiğinde onun kanatlarının altına da sığınabilirim zira yazdıkları aslında çok anlamlı…
Bu arada aklıma gelmişken; fotoğrafta yeni eğlencem; kes yapıştır. Çocukluğumdan beri severim kes yapışıtırlı işleri. En son keçeleri kesip yapıştırmıştım. Burada gördüğünüz tüm fotoğraflar (tavşan ve şapkacı hariç) bana ait ve bilgisayarda kesip yapıştırılarak yapıldı. Tabiiki tilkinin yardımıyla…
Bu bölümde biraz zamandan söz etmek istiyorum. Hani şu tavşanı hatırlıyorsunuz değil mi? Elinde bir köstekli saat, “Olamaz, olamaz çok geç kaldım!” diye koşarak Alice’in önünden geçen tavşanı…? Peki ya siz? Siz nelere geç kalıyorsunuz? O geç kalmalarınız… Herkes biryere koşuyor sanki o tavşan gibi… Ve koştururken işe güce, neler kaçıyor acaba? Özdemir Asaf’ın şiirini tekrar tekrar kullanmamdan anlamışsınızdır . Geçip giden, o görmediğiniz böcek kadar güzel şey, belki de zamanın kendisidir. Peki o zaman, “zaman” ne?
Siz bu satırları okumaya, ben de yazmaya başladığımdan beri değiştik. Şimdi daha yaşlıyız…
Zaman geçip giderken aslında geçip giden zaman mı yalnızca?
“Zamanla iyi ilişkiler kurarsan, saatte senin istediğin hemen her şeyi yapar.” derken şapkacı, acaba Stefan Klein’in “Zaman”adlı kitabında bahsettiği “iç zaman”ı mı kastediyor? Klein, iç zamanın kendi gizemli yasalarına itaat ettiğini söylerken sözlerine şöyle devam ediyor; “Zaman kıtlığı, geleceğe bakışı miyop kılar; kişi olayları şekillendirmek yerine onların ardından koşar. Koşturmaca duygusu bilinçle ortaya çıkar, bilinç de iç zamana göre yönlenir. Demek ki iç saatle iyi geçinebilmek için onun yasalarını anlamak gerekir.”
Borges de diyor ki; Zaman, beni oluşturan malzemedir. Beni boydan boya kaplayan bir nehirdir zaman, ama o nehir de ben’im; zaman beni mahveden kaplandır, ama o kaplan da ben’im; beni tüketen ateştir zaman, ama o ateş de ben’im. Ne yazık ki dünya gerçek; ben de ne yazık ki, Borges’im.
“Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır… Bu da gösterir ki, zaman ve mekân, insanla mevcuttur!” Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
* * *
Ey zaman bilmezmisin
Ettiklerini
Bu düğümü ne sen çözebilirsin ne ben
Bilmezsin ne olduğunu
Vazgeç ötelerden yorma kendini
Kendine gel bi düşün
Ben senim sen beni arama boşuna
Her sabah bir gün doğarken
Bir günde eksilir ömürden
Her şafak bir hırsız gibi
Elinde bir fenerle…
Ö.Hayyam
21 Nisan 2015 Salı, 00:34 at 00:34
dar/alanda;
günü geçmiş takvim yaprağı biriktirir,
özlemim.
oysa çevrilmiyor düne,
ne sözlerim ne de yaprağı takvimin.
böyledir zaman çekirge….
21 Nisan 2015 Salı, 06:06 at 06:06
Çok güzeldi.
21 Nisan 2015 Salı, 06:55 at 06:55
Basakcim, bir haftadir zamanla hasir nesirim. Borges okuyorum bugunlerde ve hayatin gizeminin zamanin ta kendisi olduguna daha cok inaniyorum giderek. Sanirim tesaduf de degil senin yazina rastlamak bu sabah. Keyifle okudum yine.
21 Nisan 2015 Salı, 08:16 at 08:16
Alan Parson’s Project’in çok sevdiğim bir şarkısı bu…
https://youtu.be/2fTKhZIH2oU
21 Nisan 2015 Salı, 09:26 at 09:26
“Saatleri Ayarlama Enstitusu” Tanpinar’in en onemli kitabidir bence. Herkes “Huzur” der ama ben bu kitabini cok sevdim ve herkesin okumasi gerek diye dusunurum. Cok guzel bir konuya temas ederek bana tekrar Tanpinar’i hatirlattin Basak’cim. Sevgiler.
21 Nisan 2015 Salı, 09:37 at 09:37
Düşüncelerimle ordan oraya zıpladım benim zamanım nasıl geçti bilmedim, baktım ki yutmi zamanı bitmiş:-))
21 Nisan 2015 Salı, 10:07 at 10:07
Ben Pazar günü ormanda bir tavşan gördüm.
Hızla önümden geçti.
21 Nisan 2015 Salı, 11:18 at 11:18
Dingin Savaşcı filminde geçer..
* saat Kaç? şimdi
* sen kimsin* şu an
hayattaki üç paradokstan bahsedilir
– Hayat bir gizemdir: onu çözmeye çalışmakla vakit kaybetme
– Mizah duygunu koru : özellikle zor zamanlarda sınır tanımaz bir güç
– Değişim: hiç bir şey aynı kalmaz
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ” Saatleri Ayarlama Enstitüsü” okumaktan keyif aldığım kitaplar arasında
Başak’cığım selamlar….
21 Nisan 2015 Salı, 11:32 at 11:32
ellerine sağlık alice. yıllar öncesine götürdün beni.
21 Nisan 2015 Salı, 12:44 at 12:44
Zamanla iyi ilişkiler kurarsan o da senin istediğin hemen herşeyi yapar .,
Evet Sevgili Başak
21 Nisan 2015 Salı, 13:22 at 13:22
“Burada gördüklerinizi asla tamamen göremeyeceksiniz ve belki de kafanızda bulanık fikirler oluşacak. Bulanık fikirlerin ille de yanlış fikirler ya da daha az önemli fikirler olması gerekmez. Tabii bir şekilde iyi ya da önemli olduğu sonucu da çıkmaz. Onu zaman gösterir.”
Ben aynen böyle oldum…
Ne diyeceğimi bilemiyorum!!!!!!
21 Nisan 2015 Salı, 22:09 at 22:09
https://www.youtube.com/watch?v=jzZuvQlmNOE
Pinhani – Zaman Beklemez… Bu şarkıyı dinlerken yutmograf aklıma geldi:-)
22 Nisan 2015 Çarşamba, 14:51 at 14:51
Zaman…Kimileri için hızlı, kimileri için yavaş geçen zaman.
Ama herkes için var olan ve giden zaman…
Zamanın içinde ki anlar:)) Umarım hep güzel anlarımız olsun…Sağol Başakcığım:))
22 Nisan 2015 Çarşamba, 22:56 at 22:56
yine güzel bir yazı, yazıya uygun güzel müzikler ve şiirler, emeğine sağlık…
23 Nisan 2015 Perşembe, 18:52 at 18:52
“Zamanın sesi benim için hüzünlü değildir: çanları, saatleri severim- anımsadığım kadarıyla fotoğraf aletleri önceleri ince marangozluk ve hassas mekanizma tekniklerine bağlıydı : kısacası fotoğraf makineleri, görmenin saatleriydi; kim bilir belki de içimdeki çok yaşlı biri fotoğraf mekanizmasında hala ağacın o yaşayan sesini duyuyordur.”
Roland Barthes
Düşündürdü beni yazı. Sanki bir yorum daha yazacağım yazınla ilgili Başak.
Sevgiler
23 Nisan 2015 Perşembe, 19:00 at 19:00
Bir şiir vardı geçen yıllarda bir dergide okumuştum. -di’li geçmiş zaman miş’li geçmiş zaman ve bir de bakarsın haşırt diye geçirmiş sana zaman dizelerini hatırlıyorum ve her hatırladığımda gülümsüyorum.
İçsel zamanla saatlerin birbirine uymadığından bahsedilir ya ben bu konu üzerinde düşünmek istedim senin yazını okuyunca. Zamanın içimizdeki sesi için düşünmek ve yazmak istedim.
Teşekkürler…
23 Nisan 2015 Perşembe, 22:54 at 22:54
🙂 🙂 🙂
23 Nisan 2015 Perşembe, 22:55 at 22:55
Hadi yazsana 🙂
24 Nisan 2015 Cuma, 13:53 at 13:53
Tempus fugit 🙂
24 Nisan 2015 Cuma, 17:31 at 17:31
Beraber mırıldanmak isteyenler için, Yes – Tempus Fugit :
https://www.youtube.com/watch?v=JYREXxIbKI0
🙂