Yutmi

1.Sayı (Ocak 2015)

Yılbaşı hazırlıkları, yeni yıl dilekleri, yılbaşı gecesi telaşesi derken bir yıl daha geride kaldı işte. Yahu zaman geçip giderken bir de dönmüş bize nanik yapıyor, biz de buna seviniyoruz :)- Bu cümlemin üzerine iki sayfa yazı yazmıştım ama buraya taşımadım, hepsini sildim :))) . Hadi şanslı ayınızdasınız bu ay. Stalker filmine bir gönderme müzikle başlıyorum yeni yılın ilk sayısına, 18 yaşından küçükler izlemesin bazı sahneleri kötü örnek olabilir 🙂 ;

Yine kış geldi, bu sene de kar var ve ben yine kış uykusuna yatamıyorum. Oysa bakın millet ne güzel uyuyor kışın… Zaten bir çok konuda ayakta uyutulup duruyoruz, ne olur kışın bir iki ay da gerçekten ama hep birlikte uyuyuversek, ha? ne olur?  Aaa Hayır ben çok uyanık biriyim beni kimse uyutamaz diyenleriniz varsa tamam onlar uyumasın. Uyuttuklarını sanıp, uyanık olduklarını düşünenleri de kimlerin uyuttuğu hiç belli olmaz tabii :)))

Bu ay bir iki film önerisinde bulunup, bir de bana da önerilen bir kitabın, bana öneren arkadaşa önerilme şeklini paylaşacağım. Kitap önerisi, filmler hakkında yazdığım yazının yanında, reklam bandı şeklinde geçiyor zaten  🙂 Filmlerden ilki, Rus film yönetmeni Andrey Tarkovsky’nin yönettiği Stalker (İzsürücü). Yalnız baştan belirtmeliyim; filmde aksiyon, hareket ve renk sevenler bu filmde öyle şeyler aramasın çünkü yok. Ağır ve biraz da kasvetli bir film. Ama benim gibi, düşün düşün … işinciler için önerebileceğim bir film. İsteyene linkini, hatta fikir versin diye size filmde geçen bazı cümleleri aktarıyorum;

STALKER / TARKOVSKY

http://unutulmazfilmler.com/stalker-k3.html#izle

 

Umudun olması, umudun gerçek olmasından daha önemlidir.

İzin ver çocuklar gibi çaresiz olsunlar.

İzin ver inanmalarına, tutkularına, gülmelerine izin ver.

* * *

Güçsüzlük muhteşem bir şeydir ve güç hiç bir şeydir.

İnsan doğduğunda güçsüz ve uysaldır.

Öldüğünde ise katı ve duyarsızdır.

Bir ağaç büyürken hassas ve esnektir.

Ama kuruduğunda ve sertleştiğinde ölür

Sertlik ve güç, ölümün refakatçisidir.

Katılaşan ise hiç bir zaman kazanamaz.

* * *

Hiç kimde aynı yolu geri dönemez.

* * *

Bu filmi başıma saran Fazlı’ya da teşekkür ediyorum. Çünkü bu film, geçtiğimiz aylarda başladığım, Labirent fotoğraf atölyesinin ödev konularından biriydi.  Atölye başı kim? Tabii ki Fazlı. Ödev ne? Bu filmi izleyerek, bu filmin bizde bıraktığı izleminlerden yola çıkarak doğrusal ve döngüsel fotoğraflar çekmek. Tabi bu sözcükleri ilk duyduğumda tepkim  HÖ! olmuştu. Sonra öğrendim ki filmdeki sahneler üzerinden benzer fotoğraflar çekmeye fotoğrafta doğrusal yaklaşım, filmin ifade ettiği (ana fikir olabilir, bizim fimden anladığımız olabilir vs.) şey üzerinden, -çoğunlukla da filmdeki sahnelerden tamamen farklı- fotoğraf çekmeye de döngüsel yaklaşım deniyormuş.

Ama bunun daha teknik açıklaması Fazlı’dan geliyor; Aslında “doğrusallık ve döngüsellik Vilem Flusser’in “Bir Fotoğraf Felsefesine Doğru” kitabında geçen zaman kavramına dair açıklamaları. Fazlı, fotoğrafa farklı bir şekilde uyarlamaya çalışmış bu yaklaşımı. Doğrusallığı sonranın önceyle ilişkisini ya da tersini kuran, biçimsel nedensellikler üzerinden giden bir yapı diye yorumlarken döngüselliği öncesiz ve sonrasız olma olasılığını daha çok içinde barındıran bir hal olarak değerlendiriyor. Metinsel yazıların doğrusallığa, fotoğrafın ise döngüselliğe daha yakın durabileceğini söylüyor. Elbette bu kavramları genellemeler haline getirmeden.”

Yeni öğrendiğim bu fotoğraf terimlerini yazayım ki bir fotoğraf sanatçısıyla karşılaşırsanız ve size fotoğraflarını bu sözcüklerle anlatırsa benim gibi HÖ! demeyin. Hatta tam bunları yazarken aklıma bir fotoğraf karesi daha geldi, gidip bir de onu çekeyim  🙂 Bu atölye çalışmalarını yaparken nasıl söylendiğime, nasıl homurdandığıma en yakın Aslı tanık. Ama gerçekten de çok söyleniyorum çünkü hem benim hem Yutmi için çok yeni bir bakış açısı. Hele Yutmi’den yemediğim fırça kalmadı. Neymiş efendim ona ne istediğimi tam anlatamıyormuşum, ben ne istediğimi biliyor muymuşum… Yine de ben mutuyum çünkü bu bir çeşit beyin egzersizi gibi. Özellikle fotoğrafın metinle buşluştuğu çalışmaları çok seviyorum. Bir de alzheimer hastalığından çok korkarım ben, bu çalışmalar onun için mükemmel bir proaktif (koruyucu ilaç). İşte film böyle bir film. E peki sen ne çektin diyebilirsiniz. O da PEK YAKINDA LABİRENT’te  🙂

Erol abi, bu şekilde devam edersem, sizin önerdiğiniz filmleri de anlayabilme seviyesine gelebilirim 🙂 

Girdik bir labirente…

*   *   *

decalogo

Diğer film(ler) ise aslında her biri yaklaşık 50’şer dakikalık 10 film serisinden oluşuyor. Polonyalı sinemacı, yönetmen, senaryo yazarı Krzysztof Kieślowski’nin on emirden esinlenerek çektiği Dekalog (Decalogue) serisi. Ben henüz ilkini izledim ama oldukça etkileyici. İnsana dair bir çok şeye değinirken, din konusunu da ele almış. Ama asla yönlendirici veya baskıcı bir uslup görmedim. Oldukça düşündürücü ve kolay izlenebilir. Ama kolay anlaşılabilir mi, ona siz izleyip karar vereceksiniz. Ben bu yönetmenin Mavi, Kırmızı ve Beyaz üçlemesini izlemiş ve çok beğenmiştim.

Diğerleri ile birlikte bu film serisi için de alttaki linkten yararlanabilirsiniz.

http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/73336/the-decalogue-dekalog-1988-1-bolum

 

“1.Sayı (Ocak 2015)” için 12 Yorum

  1. Zeynep Diyor ki:

    ooo kieslowski usta var bu yazıda! âlâ! bayılırız kendisine. toprağı bol olsun.
    yutmi, döngüsellik edebi metinlerde de çok denenmiş ve bugün de sıkça yazılıyor böyle kitaplar. aklıma ilk gelen örnek, hasan ali toptaş’ın gölgesizler’idir. anlatılanlar, son cümleyle ilk cümleye bağlanır ve bir çeşit çember oluşturulur. daha başka ne dersen, birçok ünlü yazarın üzerinde birleşerek döngüsel olduğunu söylediği bir kitap daha var: 1001 gece masalları. bitmemişlik, tamamlanmamışlık, ucu açıklık, şehrazat tarafından hayatta kalmanın anahtarı olarak kullanılır. tristram shandy’den şeytan ayetleri’ne kadar geliyor döngüsel anlatının tarihi. ben de bu kısa değinide bulunmak istedim… pazar sabahına sunduğun güzellikler için teşekkürler… sevgiyle,,,

  2. basak Diyor ki:

    Biz de sana katkılarından dolayı ve heyecanımızı kendi heyecanını da katarak paylaştığın için teşekkür ederiz Zeynep’cim.

  3. melike Diyor ki:

    İlki dışında dekologların hiçbirini sevmedim Başak. Diyaloglar da on bir emirle bağlantı kurma çabası da çok yapay bana kalırsa. Söylemeden geçemedim. Sevgiyle 🙂

  4. Mustafa YAZICI Diyor ki:

    Ben HÖ demediysem de HI dedim…Ama kavramları/terimleri şimdiden unuttum bile!… :))))
    Kolay gelsin sana…

  5. Banu Yagmurlu Diyor ki:

    Basakcim ben senin hep bahsettigin bu atolyeyi cok merak etmeye basladim. Kieslowski’yi bahsettigin uclemesinde ben de cok begenmistim, Dekalog’u da hemen izleme niyetindeyim. Shirley Temple’i İnci’yle seyrettik. Yasi 2 falandi saclar ayni boyle 🙂 Acayip hosuna gitti.

  6. basak Diyor ki:

    Banu’cum bu atölye’nin adı KA. Çankaya’da Güneş sokakta. Şili meydanına çıkan sokaklardan Cinnah’a paralel olan. Bende bıraktığı izlenim, sıcak, doyurucu (hem teknik hem entelektüel anlamda) ve hepsinden önemlisi mütevazi yani statü endişesi gütmeyen bir grup insan var orada !!! Gel bir gün buluşup bilikte gidelim,tanı, tanış nedersin?
    İnci Bade’yide ısır lütfen benim için 🙂

  7. basak Diyor ki:

    Paylaştığın için teşekkürler Melike’cim. Bir de ben izleyeyim bakalım ben ne düşüneceğim. Eğer yapaylığın dışında bir şey bulursam yazarım sana 🙂

  8. çekirgenin hocası Diyor ki:

    HÖ! dedim ama bilgilendim, sağol,,,

  9. gulgun Diyor ki:

    “Ivan’s childhood” da ayri bir bas yapit. Seyretmediysen tavsiye ederim. Benim bir arkadasim bu filmi izledikten sonra yonetmen olmaya karar verdi ve cok onemli bir yonetmen simdi. Izledigimizde ikimizde 19 yasindaydik. Cok etkilenmistik. Kieslowski’nin uclemesi disinda filmini izlemedim. Ilk firsatta tavsiyene uyup izleyecegim. Tesekkurler.

  10. Saniye Özsan Diyor ki:

    Ne alemsin Başak! 🙂 Bunu Sinem’e de göndereyim. Filmler konusunda ben de hö diyebilirim, hiç birini izlemedim.

  11. sinem Diyor ki:

    Saniye abla ve beni meşur yaptığınız için teşekkürler 🙂

  12. Banu Yagmurlu Diyor ki:

    Basak’cim super olur, sen yazdikca aklim kaliyor 🙂 incir badem’i senin icin isirdim hatta yedim bitirdim senin icin.

Yorum Yazın